Geçen haftalarda Uzay çok fena hasta oldu. Kulak ağrısı ve düşmeyen ateşle soluğu doktorumuzda aldığımızda bir antibiyotik şurup reçete etti. Şurubu düzenli kullanmamıza rağmen ateşi 3 gün boyunca düşmedi ve Uzay’ın bünyesinin bu antibiyotiğe karşı direnci olduğunu anlayarak daha ağır bir antibiyotik olan iğne tedavisine başladık. İğneden sonra yavaş yavaş iyileşti ama bende bir merak kaldı: antibiyotik ne zaman kullanılmalı; antibiyotik direnci nasıl oluşur, nedir?



Bu soruların cevaplarını aramak üzere Türk KLİMİK Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu’na başvurdum. Sorularımın hepsini bu grubun üyesi olan doktorlar yanıtladı… Konu öyle geniş, cevaplar öyle kapsamlı ki önümüzdeki birkaç gün sizi bu konuyla meşgul edeceğim. İşte merak ettikleriniz:


Antibiyotikler hangi hastalıkların tedaviside kullanılır? Hangilerinde işe yaramaz?

Tüm dünyada en yaygın olarak kullanılan ilaçların başında antibiyotikler gelir. Türkiye’de ise 2014 verileri listesinin en başında antibiyotikler yer alıyor. Antibiyotiklerin bu kadar yaygın kullanılma nedenlerinin başında özellikle sonbahar ve kış aylarında sık karşılaşılan üst solunum yolları enfeksiyonları gelmektedir. Ancak bu dönemde görülen enfeksiyonların nedenini %85 virüsler oluşturur ve antibiyotiklerin virüslere karşı hiçbir etkisi yoktur.


Antibiyotikleri en çok kullanılan ilaçlar listesinin başına iten diğer durum ise reçeteye gereksinim olmaksızın eczanelerden antibiyotiklerin önemli bir kısmına ulaşılabilmesidir. Reçete edilen ilaçlar arasında da antibiyotikler yine yüksek oranlarda görülüyor. Türkiye’de yazılan en az dört, en çok iki reçeteden birinde antibiyotikler yer almaktadır. Antibiyotiklerin bu kadar yoğun ve genelde gereksiz kullanımları antibiyotiklere karşı direnç gelişmesine ve dirençli mikroorganizmalar ile daha ciddi, daha ağır enfeksiyon hastalıkları ile karşı karşıya kalınmasına neden olmaktadır.


Antibiyotiklerin en yaygın ve en yanlış kullanım alanlarından birisini üst solunum yolları enfeksiyonlarıdır. Yine antibiyotikleri reçete ederken yapılan yanlışlardan bir tanesini hastalarda mevcut olan ateş yüksekliği oluşturmaktadır. Ateş yüksekliği yalnızca bakteriyel enfeksiyonlarda görülmez. Virüs, parazit ve mantarlara bağlı enfeksiyon hastalıkları sırasında da yüksek ateş oluşabilir ve antibiyotiklerin bunlara etkisi yoktur. Ayrıca enfeksiyon hastalıkları dışındaki nedenlere bağlı olarak da ateş yüksekliği gelişebilir.


(Cevaplayan: Prof. Dr. A. Çağrı Büke, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı)




Hastalığın sebebinin bakteri mi yoksa virüs mü olduğu nasıl anlaşılır?

Bakteriler, virüsler, mantarlar veya parazitler gibi mikroorganizmaların vücudumuzda meydana getirdiği iltihap, enfeksiyon olarak tanımlanır. Bu iltihap aslında bağışıklık sistemimizin mikroorganizmaya karşı, vücudumuzda mikroorganizmanın yayılımını sınırlandırmak ve mikroorganizmayı ortadan kaldırmak üzere verdiği bir yanıttır. Enfeksiyonların seyri sırasında görülen belirti ve bulgular da (ateş, boğaz ağrısı, bademcikler üzerinde kızarıklık, burun akıntısı ve tıkanıklığı gibi) bu iltihaba bağlıdır. Günlük yaşam sırasında gelişebilen ve sık görülen enfeksiyonlar arasında bademciklerin enfeksiyonu, burun ve çevresindeki kemik boşluklarının enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonları, cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları, alt solunum yolu ve akciğer enfeksiyonları ve barsakların enfeksiyonları bulunmaktadır.


Boğaz enfeksiyonları: Boğaz enfeksiyonu gelişen bir hastada ateş ve boğaz ağrısı olur ve buna yol açan mikroorganizmaların neredeyse %80-85’ine yakın bir kısmını virüsler oluşturur. Bu durumda antibiyotik kullanmaya gerek yoktur. Hastaların boğazına bakılarak boğaz enfeksiyonunun bakteriyel ya da viral olduğu anlaşılamaz. Ancak buna eşlik eden burun akıntısı veya gözlerde kızarıklık, yanma veya öksürük varsa, bu durum daha çok virüslere bağlı bir duruma işaret eder. Bununla birlikte sigaraya bağlı kronik tıkayıcı akciğer hastalıklarında da öksürük olur ve durumu karıştırabilir. Yine boğaz enfeksiyonlarıyla birlikte ishal olması da virüslere işaret edebilir. Streptokok bakterisinin neden olduğu boğaz enfeksiyonları 15 yaşın altındaki çocuklarda, kış mevsimi veya bahar mevsiminin erken aylarında daha sıktır. Ani başlar, boğaz ağrısı ile birlikte baş ağrısı, bulantı, kusma ve karın ağrısı olabilir. Bu bakteri okulda veya kreşte çocuklara diğer bir çocuktan temas yolu ile bulaşabilir ve çocuklar bakteriyi evdekilere de bulaştırabilirler.


Burun ve burun çevresi enfeksiyonları: Akut rinosinüzitler burun ve burun çevresindeki kemik boşluklarının enfeksiyonudur. Bu hastalıkta burun akıntısı, burunda tıkanıklık, baş ağrısı ve yüzde basınç hissi ön plandadır. Bazen buna hafif ateş eşlik edebilir. Akut rinosinüzite en güzel örneklerden biri soğuk algınlığı ya da diğer adıyla nezledir. Soğuk algınlığında boğaz ağrısı da mevcuttur. Akut rinosinüzitlerin hemen hemen tümünde başlangıçta enfeksiyonun nedeni virüslerdir ve antibiyotik tedavisine gerek yoktur. Bazen de nedeni alerjik rinit adı verilen alerjiye bağlı bir durumdur. Akut rinosinüzitlerde burun deliklerine uygulanan tuzlu su veya dekonjestan ilaçlarla deliklerinin açılması ve gerekirse ateş düşürücü ve ağrı kesicilerle tedavi yeterlidir. Akut rinosinüzitler genellikle 7-10 günde iyileşir. Bunların %1-2’si gibi çok küçük bir kısmında ise bakteriler işin içerisine girerler ve akut bakteriyel rinosinüzit gelişir. Akut rinosinüzitte viral ya da bakteriyel ayırımı yapmak çok kolay değildir. Bununla birlikte akut rinosinüzit 10 günden fazla sürüyorsa veya ilk günlerinde iyileşirken şikayetler tekrar ortaya çıkıyorsa (kötüleşiyorsa) veya hastalığın başlangıcının ilk 3-4 gününde yüksek ateş (ateşin 39 derece veya daha yüksek olması), yüz ağrısı veya burun akıntısı gibi ciddi bir hastalık tablosu varsa bu durumda bakteriyel enfeksiyon düşünülmelidir.


İdrar yolu enfeksiyonları, cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları: Bunlar genellikle bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardır. Yine alt solunum yolu enfeksiyonları ve zatürrelerin önemli bir kısmı da bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardır. Barsak enfeksiyonlarının nedenleri arasında azımsanmayacak oranda bakteriler olmakla birlikte, çoğu zaman antibiyotiklere gerek kalmadan bu enfeksiyonlar iyileşir.


Bir enfeksiyon şüphesinde mutlaka hekime başvurulması ve hekim önerisi olmadan antibiyotik kullanılmaması her zaman akılda tutulmalıdır. Hekime başvuruda ilaç veya antibiyotik beklentisi içinde olunmamalı ve bu hekime hissettirilmemelidir. Viral enfeksiyonlarda antibiyotiklerin yararı yoktur ve kullanılmamalıdır.


(Cevaplayan: Prof. Dr. Halis Akalın, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı)



Antibiyotik reçete edilmeden hangi sorulara yanıt verilmiş olmalıdır?



1) Ateş yüksekliğinin nedeni bir enfeksiyon hastalığı mıdır?

2) Enfeksiyon yeri neresidir?

3) Söz konusu enfeksiyon hastalığı bakteriyel nedene mi bağlıdır?

4) Etken bakteriyi saptamak üzere mikrobiyolojik inceleme amacıyla hastadan örnek alınmış mıdır?

5) Söz konusu enfeksiyon hastalığına neden olabilecek en olası bakteri/bakteriler nelerdir?

6) Hangi antibiyotik en iyi seçenektir?

7) Antibiyotiği kullanırken göz önünde bulundurulması gereken yaş, hamilelik, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği gibi durumlar söz konusu mudur?


Bu sorulara yanıt verilmeden başlanacak antibiyotik ile tedaviden yarar sağlanamayabileceği gibi; bakterilerde antibiyotiğe karşı direnç gelişmesine ve hastalığın tedavi edilmesinde başarısız kalınmasına neden olacaktır.


Yazının devamı için:

Antibiyotikler her derde deva mı? – 2

Antibiyotikler her derde deva mı? - 3


Haber: Damla Çeliktaban

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.