Uzaktan da olsa birilerine destek oluyor olmak ne güzel bir duygu. Yazıları okuyan, takip eden, morali yerine gelen okuyuculardan gelen mail’ler var. Geçtiğimiz cumartesi oturup tek tek cevapladım. İşte gelenlerden ortak ve benim aklımda kalan, dikkat çekici cümleler... Bunları bazen itiraf, bazen dertleşme olarak düşünebilirsiniz. Ama bu sorular veya sorunlar bana bir kez daha şunu hatırlattı: Dünyanın uğraştığı bu obezite ve buna bağlı hastalıkların tek sebebi çok yemek, çok kalori almak ve hareketsizlik değil! Tüm bunlara neden olan psikoloji yani moral, yani stres, yani mutluluk ve huzur seviyesi!

Öğrenciye tavsiye

İşte sizlerden gelen önemli sorular, cümleler, paylaşımlar: Bir kadın, “Moralim bozuk olunca hemen diyetimi hatta kendimle ilgilenmeyi bırakıyorum. Aslında kadınlar canı sıkkın olunca kuaföre gider saçlarıyla uğraşırlarmış. Ama aynı dönemde çok abur cubur yiyip kilo almak aslında güzelleşmenin tam tersi? Acaba neden böyleyiz?” diye soruyor.


Amaç aslında güzelleşmek değil, amaç, seni mutlu eden, rahatlatan ne varsa onu yapmak! Yani saçını değiştirmek, cilt bakımına gitmek, alışveriş yapmak ve yemek yemek! “Ben üniversitede öğrenciyim. Yurtta kalıyorum. Yurtta kilo almak çok kolay ve ben 95 kiloya kadar çıktım. Kilo vermek için diyetisyene gittim ama onun dediklerini yurtta bulmam imkânsız. Ben nasıl diyet yapacağım?” demiş bir öğrenci. Sana kilo verdirecek diyet tabii ki bir ev hanımı veya şirkette çalışan bir işadamı ile aynı olmayacak. Kendi öğrenciliğimden de bildiğim kadarıyla, öğrenciyken yapılan en kötü şey abur cubur tüketiminin ve fast-food ürünlerin çok olması. Sabah poğaça, öğlen ekmek arası tavuk döner, akşam makarna veya yine ekmek arası bir şeyler... Kolalı içecekler, şekerli-kremalı çaylar kahveler, uyumadığın gecelerde ders çalışırken sana dost olan bisküviler, kekler, çikolatalar...


Bunlarla nasıl kilo alındığını gayet iyi hatırlıyorum. Öğrencinin yapabileceği en kolay şey poğaça yerine tost, tavuk döner yerine ızgara tavuk ile salata veya tavuş şiş veya ev yemeği pişiren bir yerden öğle akşam yemeklerini yemek. En azından 1 öğünde sebze-salata yemeye çalışmak. Her öğünde veya aralarda sade süt veya ayran içmek, akşam ders çalışırken kremalı bisküviler yerine kuru meyve ya da kuruyemiş tüketmek.


Tiroidiniz varsa…



Şırnak’tan bir kadın “Eşimin tayini nedeniyle buradayım. Aslında bugüne kadar diyetime hep dikkat ettim ama tiroit problemim var. Bir süre ilaç kullandım ve sonra bıraktım. En son gittiğim doktor tekrar ilaç kullanmamı istedi. Başladım. Kötü beslendiğimi düşünmüyorum ama kilo veremiyorum. Nerede hata yapıyorum bilmiyorum. Zayıflamam şart, kendimi kötü hissediyorum. Gittiğim endokrinci bana 1800 kalorilik hazır bir diyet verdi. Ben nasıl zayıflarım?” diye yazmış.


Tiroit problemi olan herkes aynı sorunu yaşamayabilir ama bazı kişilerde bu ciddi kilo problemlerine yol açabiliyor. Bu durumda tahlillerin düzenli yapılması, tiroidinizin bir endokrin uzmanı tarafından takip ediliyor olması gerekir. Siz bunu yapmışsınız zaten. Şu anda kullandığınız ilaçlar tedavi amaçlı ve aslında vücudunuz bu durumda diyete cevap verebiliyor. Şimdi size düşen bir diyetisyene gitmek. Hazır diyetler işe yaramaz. Burada sizin işin uzmanı olan diyetisyene gitmeniz gerekir. Diyetisyen sizin beslenme öykünüzü ayrıntılı dinler. Ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz, ne miktarda, nasıl pişiriyorsunuz? Bu, uzun bir görüşmedir. Sizin nasıl yaşadığınızı veya hayatınızı öğrenmeden verilen diyet ya hiç uygulanmaz ya da çok çok kısa sürer. Sadece moral bozar.


Hatanız ne?

Başka bir kadın “Yediklerime dikkat ederek, sizin yazılarınızla moralimi yüksek tutarak, yaptığım kaçamakları aynen sizin dediğiniz gibi haftada 1 yaparak hem kilo veriyorum hem de mutlu oluyorum” demiş. Aslında bunların içindeki ortak sesler moral, moral, moral... İnsan istedikten sonra her şeyi başarabilir. Yeter ki zamana takılmayın, kendinizi zorlamayın, kısıtlayıcı diyetler yapmayın. Sonuç görmek tabii ki morali yükselir. Zayıfladıkça zayıflayası gelir insanın ama zayıflamada sorun yaşıyorsanız, başaramıyorum diye düşünmeyin. O kadar akıllı bir vücudumuz var ki! Her şeyi her an inanılmaz mükemmel bir şekilde hesaplıyor, kullanıyor, çalışıyor... Zayıflamıyorsa mutlaka bir bildiği vardır. Yaptığınız hatayı veya eksikliği bulmak için diyetisyene gidin. Uzman gözüyle kendi hayatınızı dinleyin. Sizin için doğru olan aslında yanlış olabilir.


Kendinizi dinleyin



Kendi hayatınıza bakın, kendi alışkanlıklarınıza ve ailenizin yaşam şekline göre davranın. Arkadaşınız meyve yemiyor ve zayıflıyor diye meyveyi kesmek saçma ya da asla süt içmiyor diye en sevdiğiniz sütü içmemek yanlış. Siz kendi vücudunuzu dinleyin. Size gerçekten ne dediğini duyacaksınız. Sizden gelen mail’leri özetle yazdım. O kadar uzun ve ayrıntılı ki çoğu, buraya koyamıyorum. Uzaktan da olsa sizlerden iyi haber almak çok güzel! Yazmaya devam...


Haber: Güneş Aksüs

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.