Birkaç hafta önce aldığım NLP eğitiminde “hedef belirleme” konusu tekrar gündemime gelince daha önceki modülde üzerini örttüğüm bir gerçekle yüzleştim. Oysaki bir önceki modülde zihnin çalışma prensipleri üzerine epey bir farkındalık yaşayıp, kendimce bu konuda aydınlandığımı düşünmüştüm.


Hayatımda beni kaosa sürükleyen konuları zeki bir manevrayla geçiştirip, kendimce haklı gerekçelere dayandırarak, bildiğimi yapmaya devam ediyordum. Artık bu durumu daha fazla sürdüremiyorum. Geçiştirme battaniyesiyle gerçeğin üzerini örtmeyeceğim. Zira ne kadar ninni söyleyip beslesem de gerçek gözlerini bir an olsun kapamıyor. Ve her fırsatta karşıma çıkıp bana bakıyor. Kaçmak, ertelemek ve üzerini örtmek için gösterdiğim efordan yoruldum.


Hedef belirlemenin sadece istemekten ibaret olmadığını anladım. Hedef; emek ve çaba gerektiriyor. Alanında başarılı olan insanların ortak özelliği çalışkan ve cesur olmaları. Hangi alanda uzmanlaşmak ve derinleşmek istersen iste, hedeflediğin şey için çalışman ve egzersiz yapman gerekiyor.


Tabii ki zihin yapamadığımız her şey için gerekçeler sunmaya hazır. Tembelliğimiz ve sorumluluktan kaçtığımız gerçeğiyle başa çıkmak için, başkasını ya da imkanı suçlamak ya da zamana atıfta bulunmak gibi metotlar geliştirmiş süreç içinde. Zihnin bu dağınıklık hali; çok düşünme, çok konuşma ve az yapma ile adeta bir lunaparka dönüşüyor. Uçuş uçuş düşüncelerle aynı yöne dönüp duruyoruz sanki. Fark ettikçe bir tur daha dönüyoruz, sonuç olarak aynı kısır döngüde takılıp kalıyoruz.


Anladım ki; bu durum bizi, bir düşüncede karar kılıp, iradeyle uygulayamamış” farkındalık mahkumlarına” dönüştürüyor. Hiçbir şey değişmiyor, değişmeyecek isyanımızı körükleyen, köhnemiş prangalarımızla geçinip gidemiyoruz artık. Bir adım sonrasına geçmek isteyenler toplanın, az sonra bir itiraf geliyor.


Pek sevgili eğitmenimin attığı şefkatli çapa sayesinde hedef belirlemek ve uygulamaktaki direncimin “karar alma travması” olduğunu fark ettiğim an gözlerim doldu. Bugüne kadar aldığım tüm cesur kararlarımın sonucu yaşadığım tatsız deneyimler beni öylesine korkutmuş ki şimdi ve şu anda karar vermek neredeyse ölmekle eşdeğer. Seçenekler ne kadar çoksa işim o kadar zorlaşıyor ve hangi seçeneğin bütünün hayrına olacağını kestiremiyorum. Olasılıklar denizinde çırpınırken boğularak öleceğinden çok korkmuş bir insanın verdiği dürtüsel tepkiyle hayatta kalmak için çırpınıp duruyorum. Ve tahmin edeceğiniz üzere çırpındıkça batıyorum.


Bu yazıyı yazarken bir hedef belirledim, o hedef de bendim. Kendimi ve acziyetimi ortaya koyma cesaretimi, düşünme sürecimden geçirdim ve yazmaya karar verdim. Yazıyorum, yani eyleme dönüştürdüm. Elbette ki bu hiç kolay olmadı. Belki aranızda yaşadığım sürece benzer süreçlerden geçen birileri vardır ve yalnız olmadığını bilmek iyi gelir. Bilemiyorum…


Sonuç olarak bu konu üzerinde çalışmama katkıda bulunan her deneyime teşekkür ediyorum. Paylaşmak özgür hissettirdi. Hedefim karar almaktan korkmayan ve aldığı kararların arkasında durma cesaretini gösterebilen bir insan olmak. Geçmiş geçmişte kaldı ve her şey olması gerektiği gibi bir deneyimden ibaretti. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Her şeye rağmen akmayı seçiyorum ve sözlerimi bir soruyla noktalamak istiyorum.


Kendin için tam olarak neyi hedefliyorsun?

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.