“Oğlum boş ver. İki güne unutulur gider.”

“Bütün müşteriler gördü, arkadaşlar, tanıdıklar...”

“Kızlar... değil mi?”

“Hepsi arkamdan gülüyordur şimdi. Telefonum susmuyor. Açamıyorum. İş için arayanlarla bile konuşamıyorum. Önemli müşterilerimi hep kaybedeceğim.”

“Bırak gülsünler. Sen bırak şimdi onları. Bugün kendine izin ver; kendine kızmak, üzülmek, küsmek, küfretmek, üzülmek için. Ama yarın dimdik kalk ayağa.

“...”

“Bence sen birkaç günlüğüne uzaklaş buralardan. Şirketinde iki adam çalıştırmıyor musun? İşleri onlara bırak. Farz et ki hastanedesin, hastasın, telefonlarına çıkmıyorsun diye bırakacaklar mı seni? Zor gününde giden zaten gitsin. Yerine yenisi gelir. Bak yarın cuma, sonra hafta sonu. Pazartesiye sen biraz kendine gelirsin, bir hafta on güne her şey normale döner. Dinle beni.”

Bahadır mesaj sesi yükselen telefonuna yüzünü ekşiterek baktı. Çağrıları cevaplamasa da, mesajları okumaktan kaçamıyordu. Sabahtan beri dört kere arayan Atalay’ın adını görünce okumak için mesajı açtı.

“Sana ulaşamıyoruz. Her zaman yanında olduğumuzu bil. Atalay-Nilay”

Sinirli sinirli, yüksek sesle okuduktan sonra ekledi:

“Kaltak! Dalga geçer gibi bu mesajı onun yazdırdığına kalıbımı basarım.”

“Nilay kim?”

“Üniversitedeki doçent. Dün tanıştığı adamla sevgili olmuş da onun arkadaşına destek oluyor!”

“Bir dakika, o hoca senin arkadaşın Atalay’la mı beraber?”

“Evet.”

“Ohoo... Bahadır senin asıl düşüneceğin konu bu, bırak gazetelerde çıkanları filan. Bu kadının sana garezi geçmemiş. Eğer Atalay’la gerçekten tesadüfen tanıştılarsa bilemem, ama bile isteye senin arkadaşını bulup sevgili olduysa bir hesabı vardır.”

“Şu an bunu düşünecek halim yok Aysel teyze.”

“Düşünsen iyi edersin! Hırsızı da bu yollamış olmasın sana?”

“Yok artık. Mekândan çıkarken kapıda karşılaştık.”

Teyzesi kaşlarını kaldırıp,

“Bilemezsin” dedi.

Durup biraz düşündükten sonra ekledi.

“Ondan özür diledin mi? Dilemedin. ‘Seni kandırdım, elimde fotoğrafın videon filan yok’ dedin mi? Demedin. Onun sana öfkesi yatışmadığı gibi kine dönüşmüştür. Atalay’la tesadüfen beraber olduysa bile, bil ki sana zarar vermek için fırsat kolluyordur. ”

“Teyze hakikaten bu akşamın işi değil bu, Nilay’ı düşünemem şimdi.”

“Sen bilirsin. Unutma ama... Kadının gazabından korkacaksın.”


Ertesi sabah Bahadır, eşyalarının darmadağın durduğu evinden birkaç parça giyecek, bir çift spor ayakkabısı alıp, hafta sonunu kimsenin onu tanımayacağı, küçük bir yerde geçirmek üzere yola çıktı.


Otobanda orta şeritte ilerlerken teyzesinin söylediklerine aklının takıldığını fark etti.

“Bu kadının sana garezi geçmemiş... bile isteye senin arkadaşını bulup sevgili olduysa bir hesabı vardır.”


Bahadır nasıl tanıştıklarını bilmiyordu. Atalay da aynı kafeye gittiği için orada tanıştıklarını düşünmüş, sorma gereği duymamıştı. Fakat bu son mesaja adını yazdırması iki gerçeği gösteriyordu. Birincisi, Nilay’ın çok kısa sürede Atalay’ı etkisi altına aldığını; ikincisi, kendisinden hâlâ nefret ettiğini.


Bahadır doğru, ancak eksik düşünüyordu. Teyzesi haklıydı. Bahadır’ın evinin soyulmasında Nilay’ın payı vardı.


17. bölüm 26 Haziran 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...


Diğer bölümler


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Atalay değil bahadır yola çıktı ????
    CEVAPLA
  • Misafir Kwndinw fazla güvenmeyeceksin ve hic bir kadini da hafufe almayacaksin
    CEVAPLA
  • Misafir Bazi kadinlarin intikami kotu oluyor..Bahadirda dusunsun bakalim kime ne yaptida bunlari yasiyor.merakla bejliyorum
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.