Farklı branşlarda uzman üst düzey mentorlarla iş hayatında girişimciliğe hazırlanıyor, ayakta kalmayı öğreniyorlar. ‘İntibak Eğitimi’,‘Acemi Birliği’ ve ‘Usta Birliği’ olmak üzere verilen 3 etaplı eğitimde aralarında işinsanları, fütüristler, melek yatırımcı, sporcu, psikolog, sanatçı, hatta SAT ve SAS komandolarının da yer aldığı farklı branşlarda uzman 30 üst düzey mentordan eğitim alıyorlar. Kendilerine ‘Girişim Savaşçısı’ diyorlar.


Kimi kurumsal hayatta özgüvenini yitirmiş, kimi patronunun hayali için çalışmaktan yılmış kadınlar; çalışmalarını yeni teknolojilerle geliştirmek, tutkuyla bağlı olduğu fikirlerini girişime dönüştürmek, yeni projelere imza atmak, hem fiziksel hem zihinsel hem de psikolojik prangalarından kurtulmak için yola çıkmışlar.




Özgül Sokullu



‘Zorlu koşullarda kadınlar önde’

‘Disiplinlerarası uygulamalı girişimcilik programı’ olarak tanımlanan Girişim Savaşçısı’nın Merkez Yürütme Kurulu Başkanı Özgül Sokullu, katılımcıların yarısından fazlasının kadın olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda Girişim Savaşçısı mezunu ve programın eğitim koçlarından olan Merkez Yürütme Kurulu Başkanı Sokullu, “Kişilere kadın ya da erkek değil; birey yaklaşımıyla hareket ettiklerinin altını çiziyor. Sokullu, “Fiziksel anlamda erkekten zayıf olduğu düşünülen kadınların, eğitimde özellikle zorlu koşullarda erkekleri geçtiklerine çok şahit oluruz” diyor. Kadınların dayanıklılığı, acı eşiklerinin yüksekliği, hayatlarını yeniden kurgulamaya dair heyecanları ve cesaretleri, günlerini ve zamanlarını organize etmeleri konusunda özellikle başarılı olduklarını gözlemlediklerini vurguluyor.


‘Para kazanmak değil, amaç fayda sağlamak’

Özgül Sokullu, programın kurucusu Berke Sarpaş’ın 17 yıllık girişimci yetiştirme deneyimine değinerek “Girişimci olunur mu doğulur mu, sorusuna cevaben hem doğulur hem de iyi bir eğitimle girişimci olunur, diye yanıtlıyoruz” diyor. Özgül Hanım, girişimciliğin; ‘iş kurmak ve para kazanma’nın ötesinde daha derin anlamlara sahip olduğunu düşünüyor. ‘Uzmanlık alanı ne olursa olsun ve kendi mesleğinde ne kadar iyi olursa olsun, girişimciliğin kendi bileşenleri’ olduğunu belirtiyor. “Bu nedenle kendi mesleğinde çok iyi olan insanlar her zaman kurdukları işlerde başarılı olamayabilirler” diyor. Özgül Hanım, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gerçek girişimciliğin merkezinde para kazanmak değil, fayda sağlamak vardır ve iyi kurgulanmış bir projede, siz fayda sağlamaya devam ettikçe de para onun doğal sonuçlarından biridir. Girişimci zoru başaran, engeller karşısında yöntem geliştirme becerisi olan, yerinde durmayı sevmeyen, etki alanını bulunduğu coğrafyadan dışarıya dalga dalga genişleten kişidir.”




Baskı ve strese karşı her zaman hazırlıklı olmak için eğitim alıyorlar.


Neden komandolar eğitim veriyor?

Eğitimlerde girişimcilikle ilgili programın tüm bakış açısı ‘İntibak’ aşamasında yansıtılıyor. Girişimcinin rotası ‘Acemi Birliği’nde çiziliyor. Kişinin “mutlu ve tatmin olmuş bir hayatı yaşamasına” odaklanılıp, hayat amacını bulma ve işini hayat amacıyla bütünleştirebilmesi esas alınıyor. ‘Usta Birliği’nde ise kişi aldığı eğitim müddetince aynı zamanda adım adım işini de kuruyor. Özgül Hanım, bu 6 haftalık dönemi “Zorlu bir süreç” olarak tanımlıyor. SAS ve SAT Komandoları eğitimi de bu süreçte veriliyor. Özgül Hanım, “Buradaki amacımız girişimciliği deneyimletmek ve bu suretle projeleri hayata geçirmek” diyerek şunları belirtiyor: “Yani işi kurdururuz. Bir yandan da girişimcilik yetkinliklerini kazandırmak ve potansiyellerini fark ettirmek üzere kişileri zorlarız. SAT komandoları ile eğitim de bu amaçla yapılmaktadır. Bir girişimin başarılı olması için -maalesef ki- sadece yatırımcı bulmak yetmez. Eğer kişi kendini, ekibini, kaynağını yönetemiyor, girişimcilik becerilerini gösteremiyor, içinde bulunduğu dünyanın düzenini bilmiyor, uzmanlığını derinlemesine geliştiremiyor, yöntem geliştiremiyor ise o girişimlerin sürdürülebilirliği ya da kurulan işin devam etmesi büyük oranda şansa bırakılmış oluyor. Esas mesele şirketi açmak ya da işi kurmak değil; işi doğru kurmak ve sürdürebilmek, kurulmuş işleri büyütmek, uluslararasılaştırmaktır.”


Hedeflerini ise şöyle açıklıyor: “Dayanıklı, özgeci yaklaşımda, her koşulda işini yürütebilecek, ‘adil olmayı’ benimsemiş, hayat amacını bilen, projesiyle kendini gerçekleştiren, uluslararasılaşmaya müsait işler kuran, kendi yöntemini bulan-geliştiren, azimli kararlı girişimciler yetiştirerek dünyadaki sosyal problemlere çare olmaya kaynaklık etmek.”




Sevgi Küçüksavlı



‘Herkes daha iyisini yapabilir’

Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdikten sonra 15 yıl özel sektörde 8-5 mesai ile çalışan Sevgi Küçüksavlı, ‘girişim savaşçılarından’ biri. Aldığı eğitimden sonra bir biyogaz tesisi kuran Küçüksavlı’nın 30 büyükbaş hayvanlık bir tesisi var. Tarım 4.0 kapsamında teknolojik, tamamen kendi sistemi içinde geri dönüşümü olan robotik bir sistemle yönetilebilen, şu anki tesisinin 5-6 kat büyüklüğünde büyükbaş hayvan çiftliği kurmayı hedefliyor. Amacı, doğadaki tüm organik atıkları özellikle hayvan gübrelerini geri dönüştürerek biyogaz tesisinde değerlendirmek ve bu tesisten elde edilen bioorganik fermente gübreyle tarım topraklarını kimyasaldan arındırmak. Bu işi kurmadan önce uzun çalışmalar yürüten il il gezip tesis ve konuyu araştıran Sevgi Hanım, böylece “toprağın verimi arttırılmış olarak yüzde 100 organik ürünler yetiştirerek bu ürünleri öncelikle Türkiye pazarı ve sonra da dünya pazarlarında nihai tüketiciyle buluşturmak istiyorum” diyor. Biyogazla ilgili eğitimler almayı sürdüren Sevgi Hanım, girişimci ruhun doğuştan gelmediğini düşünüyor. “Doğru bir eğitimle istisnasız herkesin yaptığı iş ne olursa olsun daha iyisini yapabileceğine, kendisinin ve çevresinin standartlarını yükseltip daha faydalı bir birey olabileceğine inanıyorum” diyor.




Tuğçe Erkaya


Sıkışmış bir deney faresi gibi hissetmek

“Kurumsal hayatta özgüvenimi kaybetmiş ve kendimi sıkışmış bir deney faresi gibi hissediyordum. Kariyerime farklı bir yön vermek için arayıştaydım.” Bu sözlerin sahibi, Tuğçe Erkaya; ‘online catering’ şirketi misafirliq.com’un kurucu ortağı ve Girişim Savaşçısı mezunu. Kısa vadede pandemi sürecinin şirketine verdiği zararları fırsata çevirerek ulusal ve uluslararası alanda genişletmeyi hedefliyormuş. Uzun vadede ise “Yeni girişimlerde bulunarak bir kaç başarıda daha imzamın bulunmasını hedefliyorum” diyor. Eğitimlerin temel amacının girişim ruhu aşılamak olduğunu, bu ruha inanıp inanmamanın kişinin elinde olduğunu düşünüyor. Kendisindeki girişimci ruha inandığını ve bu yolda devam ettiğini ifade ediyor.




Gülce Dereli


Taze girişimci

Üniversitede sanat eğitimi alan ve okuldan sonra şirket kuran Gülce Dereli, marka yönetimi eğitimi olmadığından kendine uygun hızlandırılmış mastır eğitimi ararken Girişim Savaşçısı olmuş. Dereli, kendi adıyla bir takı markası kurucusu ve sahibi. Gülce Hanım, girişimciliğin ‘içten gelen bir şey’ olduğunu düşünüyor ve ekliyor: “Ama girişimciliğin bütün özelliklerini barındırmak çok zor, tabii ki eksik yanlarınız oluyor ve bu eksikleri tamamlamayı öğreniyorsunuz.”




Aslı Özge Tamtürk


‘Çılgınca sıkıştırılmış bir senaryo’

Bilkent Üniversitesi mezunu ve Think.Co kurucusu Aslı Özge Tamtürk, şirketini, -eğitime katılmadan önce- sürdürülebilirlik ve yaratıcılık odaklı iyilik temelinde alternatif iletişim projeleri gerçekleştirmek için kurmuş. “Toplumun yararı için iletişim ve reklamcılık ekosisteminin mevcut düzenini değiştirmek ana amacımız” diyor ve ekliyor: “Çarklarını tüketimi teşvik etmek için döndüren reklam sektörünün bakış açısını somut icraatlara katkı sağlaması üzerine dönüştürmek, tüketicinin yaşam alanını bütüncül olarak besleyen, alternatif bir model sunarak kente, insana, sanata, kültüre, yaşama değer katacağı ve böylece de tüketiciyle duygusal bağ kuracağı bir platform yaratmak için yola çıktık.”


‘Çeşitli işbirlikleri içerisinde, yaşam alanlarına katma değer sağlayarak marka -sade vatandaş- toplum çemberinde her birinin faydalanabileceği yeni bir model’ sunduklarını belirten Tamtürk, ‘Usta Birliği Eğitimi Katılımcısı’.‘Adil kalmak, vazgeçmemek – çözüm odaklılık ve azim gibi kazanımların iş hayatında veya klasik eğitim formatında yakalamanın imkânsızlığı’na dikkat çekiyor. “Çünkü gerçek hayatta bu kadar çılgınca her taraftan sıkıştırıldığınız bir senaryo yaşamanız zor” diyor.



‘Yerini beğenmeyen çiçekler’

Aslı Özge Hanım, girişimci ruhun bu şekilde profesyonel destekle edinilebileceğine inanıyor. ‘Girişimci ruhlar, aslında dâhil olmaktan ve elini taşın altına koymaktan sakınmayan bireyler. Bu ruhun herkeste olduğunu ancak herkesin girişimciliğinin başka bir alanda ortaya çıktığını’ düşünüyor. Aslı Hanım’a göre, kişinin ‘başarılı bir girişimci olması için, o gücü ve tutkuyu hissetmesi ve hangi dalda hangi konuda yeşereceğini bulması’ gerekiyor. “Aksi halde yerini beğenmeyen çiçekler gibi soluyor ve belki de bir ömür girişimci tarafıyla tanışmadan geçiriyorsunuz” diyor.




Yeşim Ünveren


Doktor fizyoterapist Yeşim Ünveren de Aslı Özge Hanım gibi ‘Usta Birliği Eğitimi Katılımcısı’. 22 yıldır özel gereksinimli çocuklarla çalışan Ünveren, ‘çocukların erken dönemde gösterdikleri bulgularını zamanında erkenden tespit edildiğinde, tanısı ne olursa olsun müthiş gelişmeler gösterdiğine’ tanık olmuş. Hedeflerini şöyle açıklıyor: “Bunun dışında tanı almamış ama akranlarıyla etkileşimde problem yaşayan, hiperaktif görünüm sergileyen, dikkati dağınık, dürtüsel davranan ya da öğrenmekle alakalı işlerde akranlarına göre daha fazla desteğe ihtiyaç duyan, öğrenme süreçleri daha uzun süren, sakarlıkları daha fazla göze çarpan çocukların duyu bütünleme bozuklukları dediğimiz hassasiyetlerden müzdarip olduğunu, doğru zamanda doğru yöntemlerle müdahale edildiğinde yaşamlarının olumlu yönde değiştiğini, problemlerin büyük ölçüde azaldığını hatta iyileştiğini görüyorum. Bu çocukların erkenden tespiti için ve sorunların kanıta dayalı, nörobilimsel yöntemlere dayalı yaklaşımlarla doğru müdahalelerin yapılabilmesi için varolan ileri teknolojik yöntemleri, çocukların gelişimini desteklemek ve özel ihtiyacı olan çocukların beceri gelişimini desteklemek için yeni teknolojiler geliştirmek istiyorum.”


Prangalardan kurtulmak

Öte yandan Ünveren, ‘teknoloji ve dijitalleşmenin bu kadar etkin ve hızlı olduğu bu zamanda ister istemez gelişmekte olan yeni düzene ayak uyduramadığını, geride kaldığını’ hissetmiş. “Üstelik bilgi ve deneyimin bu kadar değerli olduğu bu zamanda kalabalıklar içerisinde, bilgi kirliliği içerisinde sesinizi duyurmak, hedeflerinizi gerçekleştirmek daha da zorlaşıyor” diyor. Sınırları nasıl aşacağını kendine kanıtlayarak öğrendiğini, böylece ‘hem fiziksel hem de psikolojik prangalarından kurtulmak’ istediğini belirtiyor.


Şimdiye kadar yaptığı işte girişimci özelliklerini taşıdığını, yeni yöntemlerin fark edilmesi ve uygulanması konusunda, alanında çalışan profesyonellerin gelişimine katkı sağlayan rolünün devam ettiğini belirten Yeşim Hanım, “Yugoslavya göçmeni bir ailenin kızı olarak girişimciliğin genlerimizde olduğunu biliyorum” diyerek şu noktaların altını çiziyor: “Ama girişimci ruha sahip olmanın, hedefinizi gerçekleştirmede yeterli olmadığını da biliyorum. Hedefi yerine getirmek için aynı zamanda sürekli kendinizi geliştirmeniz, öğrenmeyi bırakmamanız, ben oldum dememeniz gerektiğini de biliyorum. Bende bu ruh var diyerek bir yere kadar gelebilirsiniz, devam edebilmek, daha büyük işler başarmak için yol yordam öğrenmeniz gerekiyor. Bu öğrendiklerinize de kata kata devam etmeniz gerekiyor. Yol uzun, öğrenilecek şey çok.”




Burcu Küçükbabacık



Girişimci ruh ve tutku

ODTÜ’de Kimya Mühendisliği okuyup 20 yıldır ilaç sektöründe kariyer yapan Burcu Küçükbabacık ise 39 yaşındayken oğlunun doğumuyla birlikte yaşama bakışını değiştirip Atatürk Üniversitesi’nde Çocuk Gelişimi okumaya başlamış. ‘Evdeki küçük bebeği yetiştirmenin, plazada 100 kişiyi yönetmekten çok daha zor olduğuna’ inanıyor. Hedefini, “Çocukları 0-3 yaş dönemindeki ebeveynlerin, özellikle annelerin kaygılarını azaltmak ve sağlıklı bireyler yetiştirmek üzere koçluk etmek” diye açıklıyor. “Sağlıklı toplum için sağlıklı çocuklar yetiştirme” fikrini, oğlum doğduktan sonra hayat amacı olarak edindim. 40 yaşında yüksek lisans yaptım” diyor. Girişimci ruh ve tutku meselesine ise şöyle değiniyor: “Bu fikrimle ilgili yüksek lisans tezi hazırladım, planlar yaptım, hatta yatırımcı sunumu bile yaptım. Ortaya çıkan proje bir türlü tutkumu yansıtamadı. Ya da tutkuyla bağlı olduğum fikrim acaba girişime dönüştermek için uygun muydu? Öz disiplinimle tutkumu birleştirmek ve projemi gerçekleştirmek, benim için önemliydi.”


İş dünyasına sanki bir Amazonmuş gibi hazırlandıklarını düşündüğümü belirtince Küçükbabacık, şunları anlatıyor: “Amazon deyince aklıma aykırı savaşçılar geliyor. Aykırı olacaksınız, yapılmayanı yapacaksınız. Savaşçı olacaksınız, zorluklara rağmen vazgeçmeden, sürdürülebilir işler yapacaksınız. Ben projemi yapılmayana doğru evrilttim. Zorlayıcı uygulamalar ile savaşçı zihnimi güçlendirdim. Artık zorluklar beni sendeletir ama asla yıldıramaz.”


‘Doğum gibi içimizde büyümeli proje’

Ya, girişimci ruh konusunda neler hissediyor? Burcu Hanım, soruyu şöyle yanıtlıyor: “Hani derler ya, ‘yumurta içten bir kuvvetle kırılırsa yaşam başlar, dıştan bir kuvvetle kırılırsa yaşam son bulur’. Girişimci ruh da böyledir. Tutku ve dönüşüm içten gelecek, doğum gibi, içimizde büyüyüp dünyaya gelecek projemiz. Nasıl ki insan tek başına doğaya bırakılınca büyüyemezse, tutkuyla bağlı olduğunuz fikriniz de mutlaka dışardan alacağınız bir destekle başarılı ve sürdürülebilir bir projeye dönüşecektir. Bu yüzden 10 fikrin 9’u, kısa zamanda yok oluyor. Doğru eğitim programını bulmak, doğru fikir kadar önemlidir. Girişimci 10 insanla konuşunca, ‘Girişimcilik yaşam şeklidir eğitimle olmaz’ der ama istatistikler de gösteriyor ki 10 girişim fikrinden 9’u ilk 10 yılda ortadan kayboluyor. Özetle girişimci ruh içerden gelir.”



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.