Yeni kitabım “Father Figure: How to Be a Feminist Dad” (Baba Figürü: Nasıl Feminist Bir Baba Olunur), babalıkla ilgili popüler varsayımların cinsiyet, toplumsal cinsiyet, güç, saldırganlık, heteronormativite ve otorite etrafındaki sorunlu tutumlarla nasıl iç içe geçtiğini ele alıyor. Kitapta ayrıca babalar hakkındaki olumsuz fikirlerin çocuk gelişimi, yetişkinlik, evlilik ve profesyonel başarı hakkında kanıksanmış inançlarımıza ne kadar da derinden gömülü olduğunu göstermeye çalıştım. Bu olumsuz fikirler bir zamanlar işimize yaramış olabilir ama günümüz dünyasında bize faydadan çok zarar veriyorlar. Babalık kimliğinin acilen feminist bir güncellemeye ihtiyacı var!


2015’te yayınlanan Pew raporuna göre, ABD’deki babaların yüzde 57'si ebeveynliği "kimlikleri için son derece önemli" bir kavram olarak tanımlıyor. Ancak mevcut babalık anlayışı babalığın gerçekliğiyle pek de uyumlu değil. Modern babalık modeli, erkekler için olumlu bir model ancak, derinlemesine düşünmek için anlamlı fırsatlar yaratmıyor ve sağlıklı bir psikolojik temel sağlama konusunda da pek başarılı sayılmaz. Babalar çırpınıyor. Babalar, ataerkinin ayrıcalıkları ve yetkileri olmadan kendilerini nasıl tanımlayacaklarını pek bilemiyorlar.


Bunun sonucunda bazı erkekler gerici fikirlere teslim oluyor. Kadınları, anneleri ve (benim gibi) seçkin liberal üniversite profesörlerinin “kimlik siyasetini” suçluyorlar. Kadınların üreme haklarına karşı siyasi savaşlar veriyorlar, çünkü bilinçsizce doğuştan-biyolojik olarak erkek olmayan (cis erkek olmayan, natrans) erkek bedenlerini bir tehdit olarak görüyorlar. Tabii ki, tek gerçek tehdit, anlamlı bir sembolik temelin olmaması ve mevcut kültürel değerlerle uyumlu olacak şekilde güncellenmiş bir baba figürü imgesinin eksikliği.


“Erkek adam” olmak ve baba olmak

Ne yazık ki yaygın olarak gördüğümüz “ilerici” tepki, gelecekle ilgili bir belirsizlik duygusunu telafi etmek için öfke ve suç davranışlarını kullanan erkekleri şeytanlaştırmak oluyor. Liberaller, bazı sert adamların ne kadar gülünç ve ikiyüzlü olabileceğine hemen dikkat çekiyorlar. Görüldüğü kadarıyla hak sahibi erkeklerin kendilerini kurban olarak görebilecekleri fikrini reddetmek kesinlikle meşru sayılıyor.


Açık olmak gerekirse, onları savunmuyorum. Ciddi bir cinsel şiddet suçlaması, bir cadı avına dönüşmez. Twitter’daki linç kültürünün erkek olmayı zorlaştırdığını söyleyen yaygaracıları haklı çıkarmak gibi bir arzum da yok. Aslında, toplumsal cinsiyet eşitliğine doğru ilerlerken erkeklerin zaten hak etmedikleri bazı ayrıcalıkları kaybetmekten yakınmaları çok saçma. Fakat hayatlarımızı anlamlandıran anlatılardan vazgeçmek de kafamızı karıştırıyor ve istikrarsızlık hissi yaratıyor.


Bu anlatılar doğru ya da yanlış, adil ya da adaletsiz olması fark etmeksizin, bireyin anlam sisteminin yapısal bütünlüğünü oluştururlar. Eski hikayeler yıkıldığında da canımız yanar.


Bildiğimiz babalığın dönüşümü

Hikayeler etrafımızda dağılıyor. Geleneksel cis-hetero çekirdek aileyi ele alalım. Heteroseksüel aile yapısını zamanla, anneler ve babalar için toplumsal cinsiyet rollerine dayalı beklentilerle düşünebilir olduk. Ancak bize çok tanıdık gelen ikili ebeveynlik rolleri ne gereklidir, ne de gelenekseldir. Kapitalizmin başlangıcına kadar, yani endüstriyel piyasa ekonomilerinin zanaatkârların ve aile çiftliklerinin yerini almaya başladığı zamana kadar, bu roller genellenmemişti. O zamanlar, fabrika imalatının soğuk mekanize verimliliği ve yüksek katlı ofis binalarının parlak camları, kafa karıştırıcı sosyal ve kültürel dönüşümün daha erken bir çağını başlattı.


Psikolojik olarak istikrar duygusunu sürdürmek için, insanların bir şekilde tarımsal yaşam tarzından uzaklaşmayı "doğal" bulması gerekiyordu. Bu nedenle, yeni cinsiyet rollerinin biyoloji ve evrimin bir sonucu olduğunu iddia ederek, ev hanımları ve avcılar hakkında cinsiyetçi bir köken hikayesini benimsedik. Mutfak ocaklarının üzerine çömelmiş, süpüren ve ovalayan çıplak ayaklı ve hamile ev kadınlarının görüntüsü tam burada devreye girer. Size söylenenlerin aksine, anne-babayı bizi besleyenler ve eve ekmek getirenler olarak ayıran bu cinsiyete dayalı işbölümü, modernitenin eşsiz bir icadıdır.


Sanayi öncesi dünyada, nüfusun yarısının aileye bakmak üzere evde kalabilmesi için yiyecek çok kıttı. Avcılık, toplayıcılık, çiftçilik; ne pahasına olursa olsun herkesin bir şekilde aileye katkıda bulunması gerekiyordu. Elbette babalar sık ​​sık savaşa giderdi ve anneleri her iki rolü de yerine getirmesi için yalnız bırakırlardı, ancak iş yerlerinde ağırlıklı olarak erkeklerin olduğu 19. yüzyılda işler değişti.


Erkek çalışmalarında uzmanlaşmış önde gelen sosyoloji akademisyenlerinden biri olan Michael Kimmel, buna "homososyal bir ortam" diyor: "Erkeklerin diğer erkeklerle karşı karşıya geldiği, sadece erkeklere özel bir dünya." Kimmel’e göre, evdeki kadınların fedakâr, şefkatli ve besleyici olarak görülmesi, eril iş yerlerini daha bağımsız ve rekabetçi hale getirdi.


Tarihçi Stephanie Coontz , "Kendine yetmek erkeklerin işine yaradı çünkü kadınlar daha da bağımlı hale geldiler ve sorumluluklarına yöneldiler" diye yazıyor. "Hem erkekler hem de kadınlar için bu, diğerlerini bastırma pahasına bir dizi davranış, beceri ve duyguda uzmanlaşmak anlamına geliyordu."


Başka bir deyişle, endüstriyel iş yerleri artık toksik erkeklik olarak adlandırılan baskıcı, kadın düşmanı, homofobik saldırganlığa bağımlı hale gelmişti.



Toksik erkeklik sadece kadınlara zarar vermiyor

New York Times'ta 2019'da yayınlanan bir makaleye göre toksik erkeklik, duyguları bastırmayı, sıkıntıyı maskelemeyi, sertliğin maço görünümünü sürdürmeyi ve savunmasızlığı gizlemek için şiddet kullanmayı içeriyor. Bu tanım, 2018'de Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından “Erkek ve Erkeklerle Psikolojik Uygulama İçin Kılavuz İlkeler” başlıklı çalışma yayınladığında resmileştirildi. Bu çalışma, erkeklerin zayıf veya "kadınsı" görünmekten korktuklarını ve duygularını fazlasıyla saklama eğiliminde olduğundan bahsediyor. Bu şekilde “içine atmak”, erkeklerde mental sağlık sorunlarına, kardiyovasküler sorunlara, madde bağımlılığına, şiddete, suç işleyip hapse girmelerine, erken ölümlere ve daha fazlasına yol açabiliyor.


Elbette bu olumsuz sonuçlardan kaçınmak istiyoruz ama toksik erkekliğin basitçe bireyin psikolojik sorunu olduğunu düşünmek de akıllıca olmaz. Hayır, bu şamanik davul çemberleri ve orman inzivaları ile çözebileceğimiz bir konu da değil. Aksini düşünmek, stoacı kendine güvenin aynı ataerkil anlatısını güçlendirir. Bunun yerine, toksik erkekliği daha geniş ekonomik, profesyonel ve ailevi bağlamlar içinde anlamamız ve bu yapıyı bozmamız gerekiyor.


Erkekliği yeniden tanımlamak

Sanayi Çağı ile ortaya çıkmış olan erkekliğin kısıtlayıcı yapısını öylece terk etmek de kendince bir risk oluşturuyor, kabul. Erkeğin benlik duygusu ne olacak? Erkekliğin tüm sıkı, sınırlayıcı göstergeleri tek hamlede kenara atılacak bir şey değil. Ne de olsa kimlik, kişinin içinde tuttukları kadar, dışa vurduklarıyla da ilgilidir. Sınırlar sadece sınırlandırmak ve kısıtlamakla kalmaz; ayrıca tanım ve biçim de sağlar. Eski sembolleri yeni yollarla yeniden tasavvur etmeden bir kenara atamayız. Aksi takdirde, babaları özellikle sıkıntılı bir durumda bırakacağız.


Bu nedenle “Baba Figürü” kitabının modern babalar için bir ilk yardım çantası olabileceğini düşünüyorum. Özellikle ebeveynlikte kendinden beklenenleri ve olgun erkekler olarak kimliklerini, eski ataerkil yapısını aktif olarak değiştiren bir kültürle uzlaştırmaya çalışırken yaralanmış hisseden babalar için.


Bugün birçok erkek, birbiriyle çelişen mesajlarla yüzleşirken tutulup kalabiliyor, paralize oluyor. Feminizme yönelmek, alışılagelmiş “iyi baba” anlatısına ihanet gibi görülebiliyor. Hakim olan “iyi baba” hikayesine yönelmek ise, şüphesiz feminizme ihanet ediyor. Bu gerilimleri uzlaştırmak için çaba sarf edenler bile, ataerkil anlatılara olan bilinçsiz bağlılıklarının sistemik eşitsizliği nasıl güçlendirdiğini genellikle fark edemiyorlar. İyi niyetli çabaları ters teptiğinde bile, babalara modern kültürel normlara nasıl daha iyi uyum sağlayabileceklerini göstermek istiyorum.


Bir erkeğin feminizm hakkında bir kitap yazması kesinlikle alışılmışın dışında ve bir o kadar da gerekli. Ataerkillik, kelimenin tam anlamıyla “baba tarafından yönetilen” anlamına gelir. Bu nedenle babalık kimliği, pek çok erkeğin zihninde yer etmiş olan kadın düşmanı propagandanın tam tersi olarak ortaya çıkma eğiliminde. Bu yaygın inanışa göre feminist olmak, öfkeli ve erkeklerden nefret eden biri olmaktır.


Tabii ki bu doğru değil. Babaların, ailelerinin hayatlarında farklı türde bir bakıcı rolü üstlenmeleri için erkeklerden nefret etmeleri gerekmez. Erkeklerin farklı bir ebeveyn kimliği anlatısından yararlanmaları, daha güçlü bir benlik duygusunu güçlendirmeleri ve toplumsal cinsiyet eşitliğini ve radikal kapsayıcılığı benimsemeleri mümkündür. Başka bir deyişle erkekler, gayet de feminist babalar olabilirler!


Feminist baba nedir? Bell Hooks'un “Feminizm Herkes İçindir: Tutkulu Politika” kitabındaki feminizm tanımını tercih ediyorum: "Basitçe söylemek gerekirse feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirme hareketidir." Bu ifadenin bu kadar basit olmasını çok seviyorum; öyle karmaşık, korkutucu veya nahoş bir tanım değil. Ayrıca erkekler ve kadınlar arasında bir savaştan da bahsetmiyor.


Feminizm kesinlikle erkeklere ciddi bir ayrıcalık tahsis eden, tahakküm ve şiddete izin veren, kadın düşmanlığını ve homofobiyi teşvik eden ikili cinsiyet temelli hiyerarşinin güçlü bir eleştirisiyle başlar. Ancak Hooks'un tanımı, ataerkinin erkeklere de zarar verebileceğini kabul etmemiz için bize alan bırakacak kadar açık uçlu. Ataerkil sistem, erkekleri de belirli haklardan mahrum ediyor, özgüvenlerine meydan okuyor ve cinsiyetçi kimlik anlatılarını benimsemeleri için baskı yapıyor. Cinsiyetçiliğin tek kurbanı kadınlar, tek faili de erkekler değil. Ataerkillik, ister kurbanı olun, ister bu sistemden yararlanıyor olun, herkes için bir sorundur.


Bu nedenle, bugünün babalarının radikal feminist bir güncelleme yapması şart. Zihniyetlerini, mizaçlarını ve eğilimlerini değiştirmeleri gerekiyor. Yaptıkları bazı sıradan, basmakalıp, gündelik şeylerin hangilerinin ataerkideki sorunlu tutumları tekrarladığını ve baskıcı sistemleri güçlendirdiğini kabul etmeleri gerekiyor. Tabii ki, kimsenin sadece kitabımı okuyarak bir ömür boyu sürecek cinsiyetçi, ataerkil düşünce kalıplarını ortadan kaldırabileceğine inanmıyorum. Ne de olsa feminizm, durağan bir soruna sabit bir çözüm değil. Feminizm, bize sürekli değişen bağlamlarda kasıtlı olarak cinsiyetçilik karşıtı ve toplumsal cinsiyete duyarlı seçimler yapma yeteneği veren, değişken bir araç. Baba Figürü kitabı ise, erkeklere feminizmi nasıl kullanacaklarını göstermek için bir araç olarak görülebilir.


(Çevirmenin notu: Jordan Shapiro’nun yazıda sözü geçen “Baba Figürü” kitabı Türkçe’de Sola Unitas yayınları tarafından 2022’de yayınlanmıştır.)



Kaynak: Jordan Shapiro. "Fatherhood Identity Is in Urgent Need of a Feminist Revision." Şuradan alındı: https://msmagazine.com/2021/06/18/feminist-fathers-day-dad-girls-women-fatherhood/. (18.06.2021).



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.