İlkbahar’da KKTC’de idik. Kıbrıs’ın ilkbaharı bir başka güzel olur. Portakal çiçeklerinin, mandalinaların nefis kokusu, doğanın yemyeşil fışkırışı, denizin insanı okşayan şıpırtısı ve güneşin pırıltısı efsunlu bir güzellik yayar etrafa. Güneşin doğuşu ayrı, batışı ayrı güzeldir. Mehtabı ise yukarılarda aramaya hiç gerek yoktur; denizin içinde yakalarsınız. İsterseniz atlayıp gece yarısı yakamozlara arkadaş olarak yüzebilirsiniz. Kıbrıs’ta, İlkbahar akşamlarında, bu muhteşem güzelliği iliklerinize kadar hissetmek doyumsuz bir mutluluktur.


İş hayatından tanıdığım birisi vardır. Ayda en az iki Kıbrıs seferi yaptığını duyarım. Bu seyahate giderken uçakta onunla karşılaşmıştık. Aynı otelde kalacağımızı öğrendim. 3 günlük hafta sonu tatili boyunca bir daha hiç karşılaşmadık. Dönüşte yine aynı uçaktaydık. Neden karşılaşmadığımızı sordum. “Ben hep oyun salonundaydım. İşin stresini ancak böyle atabiliyorum” dedi. “Hiç oynamadım ama salonu görebilmek amacıyla bir kez inmiştim; size rastlayamadım” dedim. Meğerse özel müdavimlere özel salon açılırmış.


Eşini, çocuklarını İstanbul’da bırakıp hafta sonu KKTC’ye gidiyor. Dışarıda doyumsuz güzellikler, deniz, güneş, yeşillikler ve enfes kokular dururken, sigara dumanları arasında üç gün kumar oynuyor, büyük paralar kaybediyor ve dönüyor. Bilinci açık bir insanın böyle bir şey yapması olası mıdır? Dışarıda parlayan güneş, denize vuran mehtap, hepsi Yaradan’ın ışığı. Biz ise bağımlılığımızın esiri oluyor ve kendimizi bodrum kattaki loş ışıklı kumarhaneye kapatıyoruz. Arkadaşıma portakal çiçeklerinin, denizin, mandalinaların kokusunu sordum. Hiç farkında değildi. Fakat ben bir metre uzaktan onunla konuşurken üzerine sinen sigaranın ve nefesinden yayılan alkolün kokusunu alıyor; hızla ondan uzaklaşmak ihtiyacı duyuyordum.


Kumarı daha cazip ve tutkulu hale getirebilmek için alkol, sigara ve cinsellikle bütünleştiriyorlar. Para kazanma umudu ile körüklüyorlar ve insanların bilinçlerini kapatıp kumar tutsaklığı ile özgürlüklerini ellerinden alıyorlar. Bağımlılıklar insanların algılama gücünü köreltiyor; böylece içlerine düştükleri zavallı durumu göremiyorlar. Kumar meraklıları “Bağımlılıkların en adisi, en zor bırakılanı ve en çok can yakanı kumardır” derler.


Hayat, insanlara, doğaya, Allah’ın yarattığı her şeye açık ve saygılı olmakla evrenin düzenine uymak ve onunla birlikte akmakla gerçek lezzetlerini bulur. Yaradan’ın ışığını içimizde hissederek onunla aydınlanmak ise bizleri huzur ve mutluluğa kavuşturur. Kinlerimiz, hırslarımız, güç tutkumuz, sevmek için koyduğumuz koşullar ve bağımlılıklarımız bizi her gün dünyanın maddi varlıklarına doğru biraz daha çok çeker. Kazanma ve yenme hazzını oyunla tatmak isteyen nefsimiz bizi küçük zevklere, küçük değerlere kumar gibi ahlak dışı bağımlılıklara doğru iterek rahmet ve bereketten uzaklaştırır. Dünya değerlerine olan esaretimiz ile belki; şana, şöhrete servete ulaşabiliriz ama huzurumuz ve mutluluğumuz kaybolur.


Biz insan sıfatıyla, evrenin en şerefli varlığı olarak dünyaya geldik. O şerefi, taşıyacak doğruluk, sadelik ve tevazuyu kendimizde, ailemizde, çevremizde üretebilmenin çabası içinde olmazsak her gün insanlıktan biraz daha uzaklaşırız.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.