Dişil yaratıcılık… Annelik içgüdüsü… Yaratıcı doğa… Çocuksu yaratıcılık… Hormonal değişim… Biyolojik saat… Bebek sevgisi… Çocuk isteği… Üreme içgüdüsü… Hiçbiri ya da hepsi?


Baba olma isteğiyle anne olma isteğinin birleşimi? İsteklerin birbirini itmesi-çekmesi, örtüşmesi… Birinin diğerini ikna etmesi ya da birlikte bir ikna oluş? Bazıları için de hiç düşünülmeyen zamanda çalan bir kapı?


Evlilikte çocuk yapma zamanının gelmesi, zamanı kimin belirlediğinin bilinmemesi… İlişkinin monotonlaşması, coşması, büyümesi, çoğalması… Sizin gerçekliğiniz hangisi?


İçinde hep çocuk sevgisi olmuş olanlar. Bekârken bile anne olma hayali kuranlar… Arkadaşları anne oldukça tren kaçırma hissine kapılanlar. Bu arada kendi içindeki değişimleri dinleyip, kendi isteğinden emin olmaya çalışanlar… Baba adayı ile yol alanlar, baba adayı olmaksızın hayal kuranlar… Belki de baba adayı hayatına girdikten sonra çocuk isteği duymaya başlayanlar… Herkesin hikâyesi ne kadar biricik, değil mi? Sizin gerçekliğiniz hangisi?


Sizin çocukluğunuz, sizin büyüyüşünüz, sizin yetişkinliğiniz, belki çocukluktan çıkamayışınız, belki çıkmışken tekrar girme döngüsünün size kader, hayat, felek çemberi gibi paketlerle sunuluşu… Bilip bilmeden içine çekiliş ve anne-baba olmakla yeniden doğuş… Çocuğunla beraber büyümekle idrak ettiğin yaşam döngüsü… Ölüm-hayat-ölüm içinden geçip yeni hayatları yeşertmek… Ve sonra belki bir çocukla daha aynı döngülere girmek ve tüm hepsinin birbiriyle ilişkileri içinde kendi aldığınız, eşinizin aldığı, çocuğunuzun aldığı, ilişkinin aldığı hal… Sizin hikâyeniz hangisi?


Tek bildiğimiz, hiçbir şey bilmediğimiz. Veya her şeye dair içimizde olan, bağı zaman zaman hissettiğimiz, bazen yükselen ve açığa çıkan içsel bilgi… Ve bildiğimiz tek doğru, tek bir doğru olmayışı… Sizin şu andaki doğrunuz hangisi?


En yakın halkanın sesi, en dış halkanın etkisi… Görüntüler, sesler, sözler, hisler… Sizin takip ettiğiniz hangisi?


Çocuk sahibi olmak ciddi bir iştir. Önemli bir karardır, ancak bir o kadar da içgüdüseldir. En vahşi, en üretken, en doğal isteğimizdir ve belki kararımızın dışında gelişmiş gibi görünendir. Bazen denize atlayıp yüzmeyi öğrenmek gerekir. Bazen kıyıda alışa alışa, suya elini batırıp çıkararak yavaş yavaş öğrenilendir. Her gün yeniden öğrenilen, yeniden öğretilendir. Önceden bilmek şartıyla yaşanmadan, belki de bu dünyada yaşanabilecek en özgür ilişkidir. Tam tersi gibi görünse de… Bazen bir kaplumbağa kabuğu üstündeki mum, bazen bir roketin arkasından çıkan ateştir. Sizin ateşinizdir. Birlikte yakılan ateştir. Yakanla söndüren bazen birbirine karışır. Bazen yakıtı siz olursunuz. Bazen harlanır, bazen dıştan gelen güçlü rüzgârlarla azalır.


Siz, siz olun, ateşinizden korkmayın. Ateşinizin yandığını hissediyorsanız eğer; isterseniz çocuk yapın, ister başka bir şey üretin. Belki çocuğu başka bir zaman yaparsınız. Belki de daha fazla beklemezsiniz. Sadece, ateşinize güvenin. O, sizin ateşiniz…


Yazı: Senem Tahmaz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.