Türkiye’de son 5 senede psikolojik danışmanlık almak isteyenlerin sayısı 3 kat artarak 9.2 milyon kişiye ulaştı... Bu artışın ve giderek yaygınlaşan antidepresan kullanımının bir etkisi de terapistleri ruhsal sıkıntıların kökenine inmeye ve daha dallanıp budaklanmaya başlamadan sağaltmanın mümkün olup olmadığı araştırmaya itiyor...
İstanbul Doğum Akademisi terapi yaşını 0-3 aralığına kadar indiren yeni bir teknik uyguluyor. Bu yöntemde annelerin yaşadığı travmatik hamilelik süreçleri ve travmatik doğumların hem anne hem bebek üzerindeki etkilerini azaltmayı; daha huzurlu ve sağlam bir anne bebek ilişkisi kurmayı hedeflediklerini anlatıyorlar. 0-3 yaş bebek terapisini İDA terapistleri Neşe Karabekir ve Begüm Kodalak’a sordum...
0-3 yaş bebeklere doğumla ilgili terapi nedir? Anlatır mısın bize?
Begüm Kodalak: Bebeklerin travma yaşamadan dünyaya gelmeleri ve anneyle olan ilişkilerinin sağlıklı kurulamaması gibi durumlar aklımıza bize bu bebek terapisini getirdi. Psikodrama tekniğini kullanıyorum. Anne bebekle beraber gelip bize hamilelik ve doğum süreçlerini anlatıyor. Biz de bu süreçte yaşanmış olan travmatik deneyimleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla anne ve bebeğin tekrar sağlıklı bir ilişkide olmasını sağlıyoruz.
Bunun bir örneği var mı, siz mi icat ettiniz?
Hayır yok. Aslında biz birçok annenin yaşadıkları doğumlardan memnuniyetsiz olduğunu gördük. Buradan doğdu.
Peki, travmatik ya da sizin deyiminizle ‘keşke’li doğumun bebeğin üzerinde etkili olduğunu nereden anlıyoruz?
Huysuz, huzursuz, kolik veya çok ağlayan bebekler oluyorlar. Bazı durumlarda aynı olaylar annede de yaşanabiliyor. Çocuğu istememek, doğum sonrası depresyon ya da çocuğa aşırı bağlanma... Hatta çalıştığımız bir örnekte annenin beşinci ayında yaşadığı bir sıkıntının çocuğu etkilediği ortaya çıktı seansta.
Yani sadece doğum değil doğum öncesi yaşananlar da etkili?
Bebeğin anne karnına düştüğü ilk andan itibaren her şeyi hissettiğini düşününce anlaşılabiliyor. Söylediğim örnekte anne hamileliğinin beşinci ayında duygusal bir çöküntüye girmiş ve bebeği aldırmayı bile düşünmüş. Biz terapide durumu anneye düzgün bir biçimde anlattırınca, yeniden canlandırınca bebekteki bağırmalar durdu. Tepkileri normalleşti. Anne ve bebek arasındaki iletişimi iyi bir seviyeye getirdik ve bağı kurduk.
Peki, annelerin üzerinde nasıl etki ediyor bu travmatik doğumlar?
Travmatik doğum veya hamilelik süreci geçiren anne çocuğu bir kurtarıcı olarak görebiliyor. Ya da bebeği hiç kabullenemiyor, görmek bile istemiyor. Anneler içinde seanslarda doğum anını tekrar canlandırıyoruz. Bu sefer farklı ve kendi istediği hikâyeyle... Mesela anne suni sancı taktıklarını fakat kendisinin bunu istemediğini söylüyor; biz de o hikâyenin dramatizasyonunu yapıyoruz. Odayı loşlaştırıyoruz, müzik açıyoruz ve bebeği annenin üzerine koyuyoruz... Böylece doğumu onun istediği şekilde tekrar yaşatıyoruz anneye...
Psikodramayla acı anıları azaltabiliriz
Yani yaşantı gerçek olmasa da tekrar canlandırmak iyileşmeye mi sebep oluyor?
O eski anıyı kaldırıyoruz; çünkü bu hem anneyi hem de bebeği olumsuz etkiliyor. Travmanın bizde kalan duygusunu değiştirebiliyoruz.
Psikodrama nedir?
Neşe Karabekir: Gerçeğin ikinci defa canlandırılmasıyla beraber bütün algılayışın değişmesine yol açan bir yöntem. Değişecek olan neyse bunu bu sefer senin istediğin gibi canlandırdığımızda bir aksiyonla anlatmanın ötesine geçerek bütün bakış açısını değiştirmek. Bir şey oluyor ve zaman orada duruyor. Bu eğer doğumsa zaman orada durmuş oluyor. Biz de dedik ki ilk tıkanıklığı açarsak gerisi de gelecektir. Bebekler bizim gibi konuşup laf anlatamadıkları için onların kanalından giriyoruz. Seans sırasında olumsuz bir ana geldiğimizde bebek hemen tepki göstermeye başlıyor. Konuşmamaları o anlamda çok iyi. Annenin duygusunu bana o kadar iyi veriyor ki...
Yani bir tıkanıklık var ve çözmek için bir adım atılıyor.
Bir şekilde bir adım atılıyor. Ama devamını da takip etmek lazım. Bebekte olan rahatsızlığın devam edip etmediğine bakıyoruz. İlginç bir şekilde bir yetişkinle yapılan terapiden daha net geliyor sonuçlar.
Kaç örnek oldu şimdiye kadar?
Şimdiye kadar çalıştığımız 10 civarı sanırım.
Hepsinde bir değişim gözlemlediniz mi?
Evet. Tek eksik henüz araştırmaya dökmedik. O kadar somut bir şey ki yapılan bütün testlerin sonucunu rahatlıkla alabiliyoruz.
Begüm Kodalak
Doğuma yapılan müdahaleler karakteri etkiliyor
Vakumla doğan bebekler kafalarına dokunulmasından hoşlanmıyorlar diye okudum. Bu hissi tedavi etmezsen hayatı boyunca kafasına dokunulmasından tetiklenen bir insana dönüşüyormuş...
N.K.: Bütün müdahalelerin getirmiş olduğu bir yan etki vardır. O yüzden eğer gerekliyse bu tarz müdahaleler yapalım, doğuma hazırlanalım, fikir sahibi olalım. Eğer bir müdahale olduysa bebek terapisi bizim için çok avantajlı bir noktaya geliyor. Anne yapılan şeyi bilince bize de yardımı oluyor. Bizim için çok basit bir olay gibi görünen kordon dolanması bile ileriki yaşamda astımlar, boğazda olan tıkanıklıklar, boğazlı kazak giyememelere kadar gidebiliyor.
Sezaryenle doğan annelerde annenin ameliyathaneden çıkmasıyla bebeğe kavuşması arasında bir, bir buçuk saatlik bir ara oluyor. Bu bebekte hangi hisleri doğuruyor?
B.K.: Aynı anda buluşmadıkları için, “Annem ihtiyacım olduğunda yanımda yok” hissi uyandırıyor. Terk edilme kaygısı ya da ihtiyacım olduğunda gelmeyecek korkusu. İlerde büyüyünce kimseden yardım istemeyen insanlara dönüşebiliyorlar.
N.K.: Yapılan her tıbbi müdahalenin çocuğun karakterine bir etkisi olabilir. Doğum çok hassas bir zaman...
Doğum odasındaki psikolog: Doğum Terapisti
Şimdi siz doğum ekibi olarak; bir doktor, bir psikolog ve bir ebe giriyorsunuz doğuma. Psikoloğun orada ne işi var? Nasıl yardımcı oluyorsunuz?
N.K.: Hamilelikten başlıyor aslında çünkü bizim doğum ekibimizin şartlarından biri gebenin ve babanın, anne baba adayının doğuma hazırlık eğitimi alması ve gebeliğinde hamile ve doğum terapisti ile çalışmaya başlaması. Oradan başlıyor bizim rolümüz annenin ve babanın bütün yaşadıklarını, kendince travma diye addettiklerini, doğumlarını, ailedeki doğumları, kadınlıkla ilgili bilgilerini, cinselliğin, bütün hepsinin aslında bilgilerini almaya başlıyoruz. Doğuma kadar mümkün olduğunca bu saydıklarım, bu konular temizlenmeye çalışılıyor. Doğum sırasında kadınların bilinçaltı aktif hale gelir. Bu esnada ne sakladıysan, çözemediysen her şey ortaya çıkar. Eğer kadının babasıyla, kocasıyla ya da anneyle konuşulmamış, halledilmemiş bir iş varsa veya ne ise, ne çıkıyorsa o süre içerisinde onu halledebilmesine yardım edebilmek. Gerekiyorsa affetmesini, gerekiyorsa özür dilemesini, gerekiyorsa söyleyeceği bir laf varsa söylemesini, gerekiyorsa küfretmesini, ne yapacaksa onu yapmasına destek olmak... Orada küçük bir canlandırma yapabilmek... Böyle yardımcı oluyoruz.
Neşe Karabekir
Doğum terapisti nasıl biri olmalı?
N.K.: Doğum terapistinin aynı zamanda doula olması ve doğuma hazırlık eğitimi alması şart. Doğumla ilgili her şeyi biliyor olmalı. Bir sezaryen yapamıyor olması yeterli. Eğer sezaryene dönersek mesela anne bebek dostu bir sezaryenin bütün kurallarını bilip, uygulayıp, bütün doğum takımını belki daha önce hiç çalışmadığı bir hastane de olsa anestezi uzmanını, bebek hemşiresini, çocuk doktorunu ona göre organize ediyor olması gerekir. Ancak bu şekilde o 2 saatlik boşluk olmaz bebekte. Sezaryen devam ederken bebek anneyle karşılaşsın, göğsünde kalsın. Eğer bebek anneyle karşılaşamıyorsa, anne genel anestezi almışsa baba ile ten tene temas sağlayabiliriz ama yabancı biri ile asla değil. Ve bütün bunların da organizasyonunu yapabilmek için hazırlık, takım çalışması, bütün bu psikolojik bilgilerin önden alınması ve o esnada doğum takımının her hangi bir üyesinden çıkabilecek her hangi bir travmayı ve psikolojik bir direnci anında görüp anında müdahale edebilmesi gerekir...
Bebek terapisi ne zaman gerekli?
- Doğumunuzu düşündüğünüzde hâlâ öfkeli ve kırgınsanız.
- Bebekle aranızdaki güvenli bağlanma bir türlü oluşmuyorsa.
- Bebeğinizin bakımı zor geliyorsa.
- Bebekte özellikle emzirme sorunları varsa.
- Öfke nöbetleri oluyorsa.
- Bebeğinizin uyku problemleri varsa.
Röportaj: Damla Çeliktaban
YORUMLAR