Geçtiğimiz haftalarda zor durumlarda toparlanabilme becerisi olan resilience ile ilgili bilgiler vermiştik. Bu kavram dilimize yılmazlık, esneklik, elastikiyet, dayanıklılık şeklinde çevrilmiş olsa da yaygın olarak dayanıklılık kavramı ile ifade edilmektedir. Duygusal olarak dayanıklı olan kişilerin aksilikler, olumsuzluklar karşısında daha çabuk toparlanabildiği, değişime kolay uyum sağladığı gözlenmiştir. Ayrıca duygusal dayanıklılığı geliştirmek kişiye değişimi kabullenmeyi, planlarında esnek olabilme konusunda da fayda sağlamaktadır.
Duygusal dayanıklılığı geliştirmek için temel noktaları 4 madde ile şu şekilde açıklayabiliriz:
1. Adaptasyon
Yağmur yağdığında kapalı yerde beklemek isteriz ya da şemsiye alıp yola çıkarız. Üşürsek üzerimize bir hırka alır, terlersek ince giyiniriz. Yani şartlara göre uyum sağlamaya gayret ederiz. Duygusal dayanıklılık geliştirmek için mevcut durumlara kolay uyum sağlamak –adapte olmak- önemli yer tutuyor. Kişilerin beklenmedik ani durumlar karşısında o duruma göre hareket almasını sağlayacak önemli bir beceridir uyum.
2. Kabul
Kabul, olan olmuş demek ya da her şeyi onaylamak anlamına gelmez. Daha çok bizim dışımızda gerçekleşen, etki edemeyeceğimiz durumlar karşısında kabule geçmek demektir. Yağmur yağdığında piknik iptal olursa yağmura kızmazsınız durumu kabul edersiniz. Değiştiremeyeceğin şeylerin farkında olmak kabul için basamakların ilki olabilir.
3. Esneklik
Plan A gerçekleşmezse plan B’ye geçebilmek, katı kurallar yerine esneyebilmektir. Esneklik becerisine sahip olanlar yağmur yağdığı için piknik iptal oldu ise ev ortamını kamp alanına çevirebilir ya da B planına geçerek örneğin sinemaya gitmeye hazırlanabilirler. Katı ve değişmez tutumda olan biri ise tüm gün boyunca yağmur yağdı diye hayıflanabilir. Daha ileri giderek “çok istedim olmadı, zaten istediğim olmaz ki ya da ben size dün gidelim demiştim” gibi kurban ya da sorumlu arayan rolüne bürünebilir.
4. Çözüm odaklı yaklaşım
Duygusal dayanıklı bireyler olaylara çözüm odaklı yaklaşırlar. Çözüm odaklı olmak demek, şikâyet etmekle zaman harcamamak demektir. Durum değerlendirmesi yaparak sorunların çözümü karşısında proaktif rol almak demektir. Çözüm odaklı yaklaşım bireyleri edilgenlikten kurtararak eyleme geçmesine yardımcı olur.
Yaşadığımız bu dünya bize o kadar uyaran sağlıyor ki karşı tarafa bakmaktan kendimize dönmeye fırsat kalmıyor. Özfarkındalık tam da bu zamanda önemli bir beceri halini almış görünüyor. Siz ne dersiniz?
* Bu ve bunun gibi bilişsel çarpıtmalarla ilgili soru sormak isterseniz uzmandileksoylemez@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR