Eşim ailesine çok düşkün
Merhabalar Yeşim Hanım önceden de size danışmıştım, bugün yine bir konu hakkında danışmak istiyorum. Eşim ailesine çok düşkün özellikle annesine… Biz 8 aylık evliyiz ve 6 aylık hamileyim eşimin annesi bizim evde kalıyor. Biz ilk evimize taşındığımızda eşya falan almamız gerekiyordu ama eşim benim yerime annesiyle gidip evin mobilyalarını seçti hatta benim yatak odama kadar o beğenip seçti… Eşim beni götürüp birlikte bir eşya almadık hep annesiyle evi beğenip aldı bu zamana kadar. Eşimle bu konulardan dolayı hep kavga ettim. Kayınvalidem sanki kendi eviymiş gibi beğenip evi dizdi. Kayınvalidem sürekli bu ev benim falan diyor sürekli ve çok zoruma gidiyor. Yeşim Hanım ben 19 yaşında çok genç evlendim bazen düşünüyorum da küçük olduğum için mi bu kadar her şeyi kendisininmiş gibi davranıyor yani evimin bütün eşyalarını kayınvalidem seçti, eşim de ailesine çok bağlı. Ben ailesiyle yaşamak istemiyorum hani hamileliğim boyunca sürekli stresliydim bu zamana kadar eşimle baş başa kalmadık ve eşim beni annesi kadar önemsemediği için de çok soğudum. Eşime bir ara dedim ki “Anneni mi çok seviyorsun beni mi?” Eşim “Annemi daha çok seviyorum” dedi. O kadar soğudum ki eşimden 8 aylık evliyiz ama hiç artık onu eşim gibi göremiyorum, mahvolmuş durumdayım... Eşim beni istemeye geldiği zaman ailem sadece 2 ay kalıp giderler demişti ben de ona göre kabul ettim ama artık bendeler, 8 aydır yanımdalar, gitmeye niyetleri yok. Eşimle kavga ettiğimizde “Sen bana 2 ay kalıp gideceklerini söyledin, tamamen yerleştiler bana söyleseydin ben de ona göre kabul etmezdim” dediğimde bana “Niye seni kaybedeyim ki? Ailem bizimle yaşayacak söyleseydim seni kaybederdim” diyor yani ama o kadar da değer vermiyor. Sürekli “annem annem” diyor başka bir şey yok, bıktım bunlardan.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Merhaba sevgili okurlar, uzun bir tatilden sonra yine birlikteyiz. Bugünkü yazıma “İnsanın içindeki sevgiyi aynı şekilde tutabilmesi için saygı duyacağı davranışlara ihtiyacı var” diyerek başlayacağım. Çünkü okurumun eşinin saygı duyuracak davranışları yok. Olacağa da pek benzemiyor. Olsa da gençlik hep ümit dolu… İnsan o umuda tutunarak evliliğini sürdürebilir ama nereye kadar umuda tutunabilirsiniz? Saygı duymadığınız birini sevebilir misiniz? Sevemezsiniz, soğursunuz. İnsan yalanla, dolanla, değersizliklerle nereye varabilir? Ne yazık ki boşanmak için adliyeye varır. Her şey için gayret göstermek gerekir, gayretin olmadığı hiçbir şeyi kazanamazsınız. Sizi hatırladım yavrum, ilk hamile kaldığınızda da bana yazmıştınız. Sizin evliliğin serüvenleri devam ediyor görünüyor. Size bugün çaptan bahsedeceğim. Çap sadece matematiksel bir terim değildir. İnsanlar içinde kullanılır. Herkesin bir çapı vardır. O çapı kadar hayatta yer edinir. Yeteneksiz, beceriksiz, değersiz, dar düşünceli insanlara çapsız denir. Şimdi eşiniz de yavrum hayatta ve hayatınızda çapı kadar yer ediniyor. Dar düşünce yapısıysa olacakları hesap etmiyor, kısa günün karını yaşamaya çalışıyor ama günler bitmiyor vade uzun… İşte bu uzun dönemde, eşiniz böyle giderse siz de tutunma ihtimali düşük gözüküyor. İnce düşünceden yoksun, empati yapma yeteneği olmayan, eş olmanın anlamını bilmeyen bir koca bir kadında ne kadar var olabilirse eşiniz de o kadar sizde var olacaktır. Küçük şeylerdir insanı gözlerde, yüreklerde büyüten, önemsendiğini, değer gördüğünü hissettiren… Kendi ufak hissettirdiği duygular, yüreği kaplayan sözler ve eylemler olarak büyüyen küçük bir örnek onu da siz vermişsiniz. Annesini mi sizi mi sevdiğini sormuşsunuz. Eşiniz annemi diyecek kadar kaba, düşüncesiz biri.
Sizi sadece karnınızdaki bebek ve nikah defteriyle tutabileceğini sanan saf mı desem cahil mi desem… Kocalık vasıflarından uzak biri. Sizinle niye evlendiğini biliyor mu acaba? Kaybetmekten korkmaktan başka… Kaybetmekten korkan birinin davranışları böyle mi olur? Sizin hayatınıza annesi babasından sizi darlatmaktan başka ne katmış diye sormam gerekiyor. Eşyalarınıza bile kayınvalideniz karar vermişse sizin o evde bebek yapmaktan, yatak odası işlevlerini yerine getirmekten başka bir fonksiyonunuz yok gibi gözüküyor. Bunları yazmak istemezdim ama görünen bir köy var o köyü sizin gözünüzde rengarenk boyayamam.
Aslında güzel bir bayram tatilinden çıktım, çocuklarımla, kardeşimle, sevdiklerimle bir aradaydım. Tatilden çıkışımda sorun yok kimseyi de kışkırtmak istemem, kızgınlığım eşinize. Bu tarz erkekler evlenip kadınların dünyasını karartmamalı. Onlar annelerinin dizlerinin dibinde oturmalı, mümkünse evlenmemeli. Anneleri onlara bakarlar. Güzel kızım bunlardan bıktım demişsiniz, eşinizle açık açık konuşarak belki hayatınızda yol alabilirsiniz. Ona bu davranışlarından, sözlerinden dolayı kırgın olduğunuzu, evlenebilmek için sizi kandırmasından dolayı yıkıldığınızı, güveninizi kaybettiğinizi, ondan uzaklaştığınızı açıkça anlatmalısınız. Şimdi hamilesiniz belki de doğum yaptınız… Geleli bayağı olmuş mailiniz… Bazen böyle olabiliyor. Siz yaşadığınız bu aile evinde kendinizi yalnız hissetmeyin, onlar anne baba oğul üç kişi olabilirler; siz de bebeğinizle daha büyük bir güce sahipsiniz. Bu gücün farkında olun. Eşinize rahatsızlık duyduğunuz, olmasını istediğiniz her şeyi söyleyin sonra bu evliliğe biraz zaman tanıyın. Belki eşinizin aklı başına gelir. Yoksa hayat erken verilen kararınızla sizi çarpar, önce evliliğinize haklarınızı koruyarak kendinizi ezdirmeden sahip çıkın sonrasını akışa bırakın. O akış size iyinin de kötünün de sinyallerini verecektir. Bir insan kandırılarak, değersizleştirilerek, önemsenmeyerek, “yaptım oldu” diye kazanılmaz. Emek vererek, değer vererek, dürüst olarak, saygı duyuracak davranışlar içinde olarak kazanılır. Evli çiftlerin en büyük handikabı çantada keklik olarak görerek gevşemek. “Bu nasılsa artık benim”… Bu eski zamanın çaresiz kadınlarının kaderiydi. Erkek ne yaparsa yapsın kadın o evliliğe mahkûmdu. Bu zaman o zaman değil, o derenin altından çok sular geçti. Kadınlar erkeklerin evlendikten sonra farklılaşmasıyla, gevşek davranışlarıyla, kendine, evliliğe özenini yitirmesiyle eşlerinde de saygıyı yitiriyor. Saygı duymadığınız birinden de haliyle soğuyor, uzaklaşıyorsunuz. Bu sözlerim göz ardı edilmemeli. Son sözler olarak bir düşünürün sözünü paylaşmak istiyorum “Bizler düşüncelerimizin düşünürleriyiz, zihinlerimizin içinde dolanan fikirlerin yaratıcılarıyız ve bunu anladığımızda düşüncelerimizi değiştirmeyi seçebiliriz.” Tabii bu söz umut veren davranışlarla mümkünleşir. Sizin hayatınızda umut veren güzel bir bebek olacak ve kim bilir gelişiyle bütün hayatınız güzelleşecek. Hayat ve evlilikler umut doludur. O umudu kaybetmek için erken. Evinizde, evliliğinizde misafir değil ev sahibi olmanızı sizden bekliyorum. Beni anladınız umarım…
Sevgiler sevgili okurlarıma…
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR