Töreniz batsın!
“Merhabalar Yeşim Hanım,
Size içimi dökmek istiyorum ben bir adamı çok sevdim, o da beni çok sevdi bundan eminim. Her günümüz neredeyse beraber geçiyordu, o kadar mutluyduk ki... Olayı anlatmak istiyorum. Abisi vefat etmiş. Abisinin eşinin ailesi çok cahil insanlar, özellikle kızın abileri. Erkek arkadaşımın abisi ölünce kızın ailesi kıza çok sahip çıkmamış. Bir gün, kız bekar kalmasın diye kızın ailesi, kızı sevdiğim adamla evlendirmek istediklerini söylemişler, dini nikah olsun istiyorlar. Ama ortada abisinin çocuğu olduğu için evlenmezse kızı başkasıyla evlendirip çocuğu göstermeyeceklerini söylemişler ve sevdiğim adamın hayatta olan abilerini tehdit etmişler. Sevdiğim adam ve kendi ailesi buna çok karşı çıkmış, kabul etmemişler, bu olayın üstü kapanır gibi olmuş. Bu olayın sonrasında tanıştık. Benim yanımda nefes aldığını hissedebiliyordum, çok mutluydu, benimle evlenmek istiyordu, ilk günden beri her şey çok güzel gidiyordu ki kızın abileri tekrar sevdiğim adamın ailesini tehdit edene kadar. Ya dini nikah olur ya da ölüm demişler. Sevdiğim adamın ailesi de çocuklarına bir şey olmasın diye baskı yapıyor. Seçim yapmak zorunda. Eğer onunla dini nikah yapmazsa ve abilerine bir şey olursa ben bu vicdan azabıyla yasayamam. Bunu okuyanlar diyebilir, hak var, hukuk var, adalet var diye ama onlara birşey olduktan sonra hak, hukuk olsa ne fayda. O kadar içim yanıyor ki, o kadar zor durumdayım ki severek ayrılmak istemiyorum ama eğer dini nikah olursa bu durumu benim ailem asla kabul etmez, onlara açıklayamam bile. Bana bir abla olarak ne öneriyorsunuz? Çok karmaşık bir durumun içindeyim…”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Cehaletin yüzüne bakınca ne kadar karanlık olduğunu bu gelen maille bir kez daha gördüm. Bir zamanlar insanlar kapağı da sayfaları da simsiyah olan bir töre yasaları oluşturmuş ve bu töre yasalarını hiç sorgulamadan ağır bir yük olarak bugüne değin taşımışlar. Neden siyaha benzettim, siyah bana olumsuzluğu, karanlığı çağrıştırdığı için. Çünkü insanlar hayatlara aydınlık getirmekle, katmakla yükümlüdürler ama günümüzde bile hala karanlıklardan aydınlığa ulaşmadık. Bu yüzden de biraz depresif biraz arabesk millet olduk.
Sizden gelen maille elimde olmadan, çok eskilerde seyrettiğim ve zihnime adeta kazınmış olan Türkan Şoray’ın filmini hatırladım. Genç kadının kocası ölüyor. Töre gereği gelin evden gidemiyor ve daha küçük kardeşiyle büyüyünce evlenmesi için bekletiliyor. Kadın çocuğu evleneceği adam gözüyle görerek büyütüyor ama bir gün fark ediyor ki evleneceğini umduğu gencin bir sevdiği var. Vazgeçmek zorunda kalıyor, sonra diğer küçük erkek kardeşi kucağına veriyorlar. Film böyle bitiyordu. İçler acısı bu filmi hatırladınız mı? Bir nevi benzeri sizin yaşadığınız. Nasıl bir şey bu töre ve kanunları yasa değil ama zorbalıklarla yasa gibi işletiliyor. Dünyada bunca değişim yaşanırken insanların kafalarını hiç değiştirememesi ne kadar korkunç bir eksiklik! Kendine ve eskinin örümcek ağlarına takılı kalan insanların bu ağları aralamak için bile bir gayret içinde olmaması toplumu da geride kalmaya baskılıyor. Genelde kırsal kesimin kanunları bunlar. Hala neden böyle işliyor? Elektirik var, televizyon var, cep telefonu var, internet var; okumak öğrenmek ve gelişmek için hiçbir çaba yok! Sadece seyrediyorlar yenilikleri, hayatlarına alıyorlar, kullanıyorlar. Hepsi bu, ötesine geçemiyorlar. Bunun nedenine inmek lazım. Dar bir bakış açısıyla yaşamlarını da daraltıp kadınlara çocukları sıra sıra dizdiriyorlar. Çocuklardan, işlerden nefes alamayan kadın, kendini ve hayatını sorgulamadan yaşıyor, dayatılanı kabul ediyor ve sadece çekiyor, yaşayamadan yaşlı oluyor. Karşınızdaki bu zihniyet, eve dönmek zorunda kalan yaslı kardeşe mi sahip çıkacak? Yük olarak ve eksik etek olarak gördüklerinden diğer kardeşe baskıyla kabul ettirmeye çalışıyorlardır. Şimdi kız kardeşleri başlarına bela mı olsun? Neme lazım birini falan bulur kız kardeşleri... Bela olmaması için çözüm, diğer boştaki kardeş sevgilinizde! Süper bir çözüm değil mi (!)
Sevgili okurum, hayat bazı yerlerde bizlerin algılayamayacağı şekilde işliyor. Burası da Türkiye’nin Teksas’ı olmalı. Hala töre sürdüğüne göre bunu bu şekilde açıklayabiliriz. Beni abla olarak görmenize mutlu oldum ve şimdi size bir abla olarak sormak istiyorum. Hayal ettiğiniz evlilik böyle iki eşli bir evlilik mi? Kendinizden, beklentilerinizden, hayallerinizden ödün vereceğiniz bir evliliği yaşayacaksanız mutlu olabilir misiniz? Belki ilk anlarda evli olmak heyecanlandıracak, mesut edecektir ama sonra? Bir süre sonra mutluluğun yerini pişmanlık alacaktır. Çünkü diğer kadın hayatınızın bir köşesinde hep olacaktır. Siz bu durumu bugün aşkın gözünüzü karatmasıyla aşabileceğinizi sanıyor olsanız da yarın o gözlerdeki perde kalkacak ve kabul edemeyeceksiniz. Kendi kendinize ben ne yaptım diyeceksiniz. İyisi mi şimdiden deyin. Ben ne yapmak istiyorum? Bunu sorun kendinize. Siz iki eşli bir adamla evli olmak istiyor musunuz? Sanmam. Akıllı bir kızsınız, her şeyin farkındasınız. Peki ya töre kanunlarını uygulamak isteyen insanlarla baş edebilecek misiniz? Edilebilir mi? Size bir tek şey bırakılmış; durumu kabullenmek, hayatınızdan çıkarmak. Sevmiş ve sevilmiş olmak, bununla avunacaksınız. Kendi kendinize biz birbirimizi sevdik diyeceksiniz. Mühim olan da bu. Beraberce bir geleceği paylaşmak çok güzel olacak olsa da bazen kader denilen şey hayatlarda ansızın devreye girebiliyor. Böylesine belalı olmasalardı yapabilecekleriniz olabilirdi ama gözleri kara ve cahil bu insanların ne yapacağı belli olmaz. Bir insanın öldüğü durumda o evliliği zaten istemez ve mutlu da olamazsınız. Diğer taraftan sizin gibi bir genç kız evliliğinde bir diğer kadını kabullenemez, kabullenmemeli. Bir gün o kadın da bu evliliği içinde özümseyebilir. Neden özümseyebilir, çünkü başka çaresi yok ve yalnız. Dolayısıyla sevgilinize sahip çıkmaya çalışacaktır. Bunu kadınlığıyla da ağabeyleriyle de yapabilir. Bu durumda sıkıtılar yaşarsınız. Bugün için tabii ki acı çekeceksiniz ama bir gün unutacaksınız. Birliktelikler mutluluk verecek, mutsuzluk ve umutsuzluklara gebeyse insan bu birliktelikten uzak durmalı ve hayatını akışına bırakmalı. Sizin için çözüm o akışta. Bunu başaracağınızı biliyorum.
“Dünle birlikte gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
MEVLANA CELALEDDİN İ RUMİ
Sevgiler...
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR