Hamileyken annemi kaybettim...
“Merhaba Yeşim Hanım,
Ben 2,5 yıllık evliyim. Evlendiğim gibi hamile kaldım, eşimin isteğiyle. Bana göre erkendi, hem evliliğe alışmak, hem de kanser hastası anneme bakabilmem açısından… 6 aylık hamileyken annemi kaybettim, 2 yıl olmasına rağmen yokluğuna hala alışamadım. Bebeğim olunca iyi olurum dedim ama artan sorumluluklar, uykusuzluk, yorgunluk, çocuk dışında hiçbir hayatımın olmaması ve eşimle hiç anlaşamamak her şeyi daha da kötüleştirdi. Her gün bir önceki günün tekrarı gibi ve ben çok mutsuzum. Psikiyatriste bile gittim ama sonuç aynı. Mutlu hissetmek için ne yapmalıyım Yeşim Hanım? Yaşama sevinci tekrar oluşur mu? Sevgilerimle.”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Acılar ve ölüm hayatın zorlu ikisidir. Herkesin savaştığı düşmandır onlar. Hangisi daha çok acıtacak, bunun yarışındalar sanki. Bizler yüreğimizi siper ederiz yaşamımızdaki tüm acılara. Yalnız yürek yetmez kurtulmak için, bir de akıllı olmak gerekir. Yoksa tuzla buz olursunuz yaşamınızda. Zordur insanın yaşadığı acılardan sonra yeniden ayağa kalkması, ama isterse kalkabilir. Niye kalkar? Yaşama isteği vardır, bir zerre kadar da olsa, isterse o minik zerreyi alevlendirir üfleyerek. Üflemek, gayret göstermektir. Siz de o kıvılcım var, sadece onu alevlendireceksiniz. Aslında size yaşamanız için enerji verecek bir de bebeğiniz var. Allah’ım annenizi yanına alırken size tutunmanız için bir dal olarak yollamış bebeğinizi. Hadi bu bebeğe tutun ve ayağa kalk der gibi. Farkında değil misiniz?
Hayatta hiç bir şey sebepsiz değildir. Doğum, ölüm, karşılaşma, ayrılıklar, bunların öncesi ve sonrasına bakın, her şeyin getirileri ya da götürüleri vardır yaşamlardan. Ölümler ruhlarımızı öldürür, yaşayan ölü haline gelebilir, kopabiliriz istemeden yaşamdan. Ne takat kalır, ne istek. Bir tek nefes alır, yaşar gibi yaparız. İnsanın yaşamında bir tek annesidir karşılıksız seven, almadan veren ve gittiğinde yeri hiçbir şeyle doldurulamayan. Siz çocuğunuzu böyle duygulardan mahrum mu edeceksiniz? Düne kadar anneniz sizin yanınızdaydı, kalabildiği kadar kaldı. Ya siz? Şimdi sıra sizde. Bugün de sizin o bebek için yaşamla barışmanız gerekmiyor mu? Bu psikolojiyle iyi bir anne olduğunuzu düşünmüyorsunuz değil mi? Ruhunuzdaki yansımaların bebeği etkilediğinden habersiz olamazsınız. Onun ruhsal olarak güçlü bir çocuk olması sizinle kurduğu ilişkiyle, sizin hayattaki duruşunuzla ilgili, bunu sakın unutmayın. Annelerin parmak izleri gibi çocuklarının ruhlarında dokunuşları vardır, sözleriyle, davranışlarıyla, gülüşleri ve gözyaşlarıyla. Bu nedenledir ki bir an önce kendinizi toparlamalısınız. Çok gençsiniz, kendiniz için, küçük bebeğiniz için, daha yaşamdan alacaklı olduğunuz yıllar için mücadele etmelisiniz. Öyle çabuk vazgeçilir mi yaşamdan? Bundan böyle güçlü olmak zorundasınız. Neden mi? İnsanlar acıların ardından güçlenirler ve sizin artık sorumlu olduğunuz bir hayat var; çocuğunuz. Anne olmak ömür boyu süren bir sorumluluktur, doğurana kadar değil.
Eşinizle yaşadığınız sorunlara gelince, çok açmamışsınız konuyu nedenleri, niçinlerini bilemiyorum. Görünen o ki, birbirinizi mutlu etmekten uzaksınız. Biraz daha deneyin, kendinizi anlamaya, çözmeye çalışın. Bu süreçte ona karşı duygularınızı ölçün, biçin. Acaba yaşam sevincinizin yok olmasından mı kaynaklanıyor? Yoksa yeterince sevmiyor musunuz? Hangi nedenden kaynaklanan bir mutsuzluk ve yaşama karşı isteksizlik yaşıyorsunuz bunları algılamaya çalışın. Ruhunuzda cevapları siz bulacaksınız. Şayet ondan kaynaklıysa sorunlar hayatınızla ilgili kararı almaktan korkmayın. Ailenizin diğer üyelerinden destek alın. Kaderim diyerek ömür boyu yaşamanız gerekmiyor. Kendinizle ilgili daima ileriyi düşünerek adımlar atın, çünkü yarınlar bazen zorlukları da beraberinde getirir. Hayata karşı kendinizi hazırlayarak tedbirli olun. Bunu nasıl mı yapacaksınız? Okumadıysanız dışarıdan okul okuyup bitirerek, varsa becerileriniz bunu geliştirip ortaya çıkararak. Gençlik nasıl çabuk geçer hayatın hengamesi içinde bilemezsiniz. Bu akış içinde onlar sizin silahlarınız olacak unutmayın.
Yaşama sevincinizi nasıl yeniden kazanabilirsiniz? Doktora gitmenize rağmen hala aşama kaydetmediyseniz iş size düşüyor. Kendi kendinize telkinde bulunun. Kağıtlara ‘’Ben hayatı seviyorum, mutluyum, yaşamak istiyorum. Bebeğim için, kendim için daha iyi olmalıyım.’’ bunları usanmadan yazın ve kendinizi kötü hissettiğinizde nefes alın, derin nefesler. Hayatta acıları tek sizin yaşamadığınızı unutmayın. ‘’Diğer insanlar nasıl dik duruyor? Ben de atlatacağım.’’ deyin kendinize. Açık havada, deniz kenarında yürüyüş yapın. Sizi karamsarlığa iten insanlardan mümkün mertebe uzak durun, en azından hayatla yeniden barışıncaya kadar. Çocuğunuza bakın, onu bu dünyada savunmasız mı bırakacaksınız? Buna yüreğiniz dayanır mı? Sizi mutlu edecek şeylerle uğraşın. Eşiniz ise sorun, hiç bir sorun çözümsüz değildir. Zamana bırakın, ‘’İyileşeyim halledeceğim’’ deyin. Kendinize özen gösterin, kılığınıza, kıyafetinize, saçınıza, başınıza, aynaya baktığınızda mutlu olmak, gülümseyebilmek için kendinize... Bütün bunlardan sonra kendinizi bir süre sonra toparlamaya, hayata yeniden sarılmaya başlarsınız eminim. İçinizdeki en büyük kuvvete, umutlarınıza tüm yüreğinizle sarılın. Hayalleriniz ne kadar güçlüyse azminiz de o kadar güçlü olacaktır yaşamak için. Biliyor musunuz? Anneler hiç ölmezler, onların sevgisi hep çocuklarının üzerindedir. Onu kalbinizde yaşatın, hayata yeniden sarılıp onu da mutlu edin. Önce kendiniz, sonra çocuğunuz için yeniden hayata gülümseyin, sevgiler…
YORUMLAR