Sanal tuzaklar can alıyor
Geçtiğimiz günlerde, iddiaya göre; 13 yaşındaki bir çocuk daha oynadığı bilgisayar oyunun moderatörünün talimatına uyarak, kendisine bildirilen zaman dilinde, kendisinden istenilen talimata uyarak canına kıydı. Bu şekilde oyunların etkisinde kalarak intihar vakaları yalnızca ülkemizde değil birçok ülkede yaşanıyor. Gözümüzden sakındığımız çocuklarımız, hiç görmedikleri, tanımadıkları kişilerin etki alanına girerek sanal ölüm tuzaklarına düşürülüyor ve canına kıyıyor. Peki nasıl? Öncelikle bu oyunların isimlerini vermiyorum. Çünkü çocukların merak edip araştırmalarını istemiyorum. Ancak ebeveynlerin farkındalığı olması açısında anlatalım istiyorum.
Çocukları intihara teşvik eden oyunlarda ne oluyor
Çocukları intihara teşvik eden oyunların kurucuların, moderatörü, çocukları arama motorlarından ya da oyunun kurumsal bir linkine tıklamalarını sağlayarak ulaşmıyorlar. Çünkü bu tür oyunlar anında yasaklanıyor. Kurban olarak seçtikleri, çocukları sanal oyunların sohbet odalarında, bazen sosyal medya sohbet odalarında buluyor.
Onlarla online oyun oynuyor, dikkatlerini çekiyor, sonra sohbet odalarında tanışıyorlar. Ve adım adım iletişimi başlatıyorlar. Ardından onlara sanal sohbet odasından onlara bir link gönderiyorlar.
Ve gönderdikleri linki tıklamalarını istiyorlar. Linke tıklayan çocuktan bilgisayarının ya da telefonunun tün dosyalarına, foto ve fihristine erişim izni istiyorlar. Muhakeme yeteneği gelişmemiş çocuk, bilgisayarına ya da telefonuna erişim izni veriyor. Bazen ise gerek kalmıyor, linke tıkladığı andan itibaren virüsün bilgisayarına sızmasına izin veriyor.
Çocukları ölüm tuzaklarına nasıl düşürüyorlar
Bu nitelikte oyunun moderatörü, kimi zaman ise linke tıklayan çocuğa bir telefon numarası veriyor. Ve bu numarayı cep telefonunun fihristine eklemelerini isteyip direkt iletişim kuruyor. Ardından telefon ya da bilgisayarının özel ve mahreme görüntülerine ulaşan oyunun moderatörleri onlara şantaj yapıyor. Kimi zaman şantaj yaparak, korkutarak yönlendiriyor. Kendilerinden başka kimseyle iletişim kurmamalarını, bu oyundan kimseye bahsetmemelerini, bıçakla vücutlarına kan akıtacak kesiler atmalarını, günlerce korku filmi izlemelerini istiyorlar v.s.
Kimi zaman, çocuk ve ergenlerin yaşları nedeniyle, 'takdir edilmek, onaylanmak, kabul görmek' gibi duygularını ve tüm dürtülerini kışkırtarak 'intihara' teşvik eden oyunun talimatlarını uygulamasını istiyor. Kimi zaman ise onları 'online düelloya' davet ederek rekabet ortamı oluşturuyorlar. 'Ben korkmuyorum, yapabilirim' dedirterek adım adım ölüm tuzağına yaklaştırıyorlar.
Kısacası; çocuklarını intihara teşvik eden oyunların yöneticileri tüm psikolojik nosyonları sistematik olarak yönetiyor. Attıkları sanal tuzaklara yemleriyle adeta düşünme yetisini yok ediyor, onların düşünmesine izin vermiyor ve dilediği gibi yönlendiriyor. Ve sonuç. Ebeveynler olanlardan habersiz, tuzağa düşürülen çocuk, kontrolden çıkmış bir araç gibi istemsiz bir şekilde talimatları yerine getiriyor ve canına kıyıyor.
"Dünyanın sahnesi' değişiyor mu?
Durum bu kadar endişe verici. Kuşkusuz ebeveynler, 'ne yapmalıyız, nasıl korumalıyız' sorgulaması yapıyor önce. Önerilerimi anlatmadan önce bir makaleyi paylaşmak istiyorum. Stephen Bar, “Computer Violence: Are Your Kids at Risk?” (Bilgisayarda Şiddet: Çocuklarınız Tehlikede mi?) konulu makalesinde, bir bilgisayar oyunu sahnesini şöyle anlatıyor.
"…12 yaşında bir erkek çocuk silahsız bir düşmanı köşeye sıkıştırdı ve silahını başına dayadı. ‘Hiçbir yere kaçamazsın!’ dedi. ‘İşin bitti!’ Çocuk düğmeye bastı ve karakterin yüzüne ateş etti. Karakter savrulup düşerken laboratuar önlüğüne kanlar sıçradı. Çocuk kahkahalarla ‘Ben kazandım!’ dedi.”
Tetris’in yerini 'öldür ve kazan' oyunları aldı
Stephan Bar'ın da ifade ettiği gibi dijital çağın etkileşimiyle, bugün ‘Dünyanın sahnesi’, denildiği gibi değişiyor ve biz bu sahnenin bir parçası ise, eskilere giderek yanıt aramaya devam edelim. 50 küsur yıl önce, bir zamanların sadece ‘küp doldurmacaların’ döşendiği masum tetris oyunlarının yerine, hız kesmeden o oyunların daha kanlı ve şiddetli versiyonları tasarlandı. Ve oyunlardaki şiddetin ninnileriyle büyüyen o çocuklar, gerçek hayatta gözlerini kırpmadan tetiğe basıyor, başkalarının ya da kendilerinin canına kıyabiliyor, evde, okulda katliamlar işliyor, bir oyun kahramanı dürtüsüyle 'ben kazandım' diye çığlıkları atıyor artık.
Önce farkındalıklarını artırmak gerekir
Dolayısıyla endişelenmekten öte özeleştiri yapmalı, uzmanların da belirttiği gibi, yasaklamak yerine, hangi oyunları, ne kadar sürede, ne zaman izleyeceğine ilişkin kuralları onları korkutarak, cezalar, uyarılar, brifingler vererek değil, sohbet ederek, örnekler vererek, anlayabilecekleri kısa ve net bilgilerle anlatmak gerekiyor. İşte o zaman, bir çocuk tanımadığı bir kişinin linkine tıklamayacak, numarasını telefonuna eklemeyecek, iletişim kurmayacağımı ya da sanal ortamda maruz kaldığı şantaj gibi siber zorbalığı yaşadığı anda gizlemek yerine ebeveynleriyle paylaşacaktır.
YORUMLAR