“Karnen nasıl”ı sormamak için fırsat, bir daha da ele geçmez…

Gündem sömestr ve karne. Bu hafta bir sürü yerden benden istenen bilgi ve görüşlerin konusu da bu haliyle.


Yoğun karne ve not konusu bir taraftan, tatili nasıl programlamalı diğer taraftan asıl meseleyi kaçırıyor muyuz diye düşündüm birden ve bu yazıma taşımak istedim.


Geçtiğimiz pazar bebekler ve ebeveynlik hakkında verdiğim eğitimde anne ve babalarla gündemimizin önemli satır araları, konu bebek de olsa ebeveynlerin önce çocuğuyla iyi bir ilişki kurmalarıydı.


Dinledikçe onlar da bunu hissediyorlar, hissettiklerine de inançları artıyordu gördüm hep gözlerinde.


Peki bebeklikten okul çağına, bunları bilerek ve hissederek geçen yıllardan sonra, ne değişiyor da ödev yaptırırken, çocuk ders çakışmak istemiyorken, karnesinde kırık getirirken, ya da tüm tatil hiç ders çalışmayıp boş geziyorken biz kızan, onlarla çatışan anne-babalar oluyoruz.


Neden negatif ve iki tarafı da kötü hissettiren duygular içerisine giriyoruz o zaman.


Yıllarca kurduğumuz güzel bağlar nereye gitmiş oluyor, niye işe yaramıyor.


Yıllarca çocuğuyla hiç çatışmaya girmemiş anne-babalar dersler ve okul konusunda çocuklarıyla çatışmaya giriyorlar.


Neyin değiştiği ise çok açık. Öncelikler, önem sıraları değişiyor. “Oyun yok, önce ders çalışacaksın.” diyor anne, “Karnen kırıksa hiçbir şey isteme benden” diyor baba. “Biz bu okula bir sürü para ödüyoruz, bunları görmek için mi” diye düşünüyorlar bir yandan.


Kısaca Anne-babanın öncelik sırası epey değişmiş oluyor. “Çocuğunun Mutluluğu” nun birinci sırada yer aldığı dönemden, “Çocuğun Başarısı” odaklı hayata ister istemez geçiliyor.


“Ben çocuğumun derslerine, okuluna hiç karışmam.” diye özgüvenle çocuğu hakkında güven dolu cümleler sarf eden annenin rahatlığını dahi bozabiliyor karnede temel önemli derslerdeki kırık not.


Eşten dosttan gelen “Karnen nasıl” sorusu aile bireylerinin keyfini kaçırmaya yetiveriyor.


Ders çalış der durur bazı babalar aklına estikçe o 15 gün boyunca, hiç dememişken halbuki o güne kadar. Çocuk da onların bu yeni tepkilerinden anne-babasından uzak durmak ister.


Dersler, karne iyiyse tablo daha pozitif, daha sakin. Ancak ben diyorum ki karne iyi olsa da olmasa da siz bu 15 gün sadece ona odaklanın, gündeme okulla ilgili bir şey katmadan.


Yaşadığımız yaşayacağımız bir sürü tatilden biri de olsa bu sömestr tatili, önemli olan bir özelliği de o aynı zamanda “tek”.


Çocuğunuzun bu yaşta olduğu, şu filme gitmek istediği, falanca müzik grubunu dinlediği, sürekli o şarkıyı dinlediği, televizyonda çocuk kanalında o hep aynı diziyi izlediği tek tatil bu belki de. Yaz tatiline kadar bile belki o kadar değişecek ki zevkleri tercihleri, onun o top 10 listesi bambaşka olacak.


Sizinle olan iletişiminde farklar olacak. Bir sürü sorular soran merak eden çocuğunuz birden soru sormaz olacak, çok konuşuyor diye şikayet ederken birden az konuşacak.


Notlar iyi olsun kötü olsun, ben hep o dersti, ödevdi, tatili boş geçirmeme kaygısıydı derken “Kaçırılan Anlar”a üzülüyorum. Aman kayağa gidelim kayak öğrensin, seyahate gidelim yer görsün de dahil buna.


Bizim gündemimiz çocuğun duygusal ihtiyacı ile ne kadar örtüşüyor biliyor muyuz? Tatil ne kadar onun istediği gibi planlandı, nelerine “sonra” derken yaptık bu planları.



Haklısınız ebeveyn olarak dikkat edecek, göz önüne alacak çok fazla faktör var. Yoğunluktan bunları tam yapamama, yerine getirememe duygusuna çok kapılıyor insan. Ama basit bir önerim var bu önümüzdeki karne günü için.


Cuma günü geldiğinde çocuğunuzla karşı karşıya geldiğinizde bir durun önce. Zaten notları internetten vs biliyorsunuz yok bir sürpriz. Bir tutun kendinizi, başarı belgesi de almış olsa, kırık da getirmiş olsa o söylesin ilk cümleyi.


Sormayın karneyi. Sarılın, öpün, gününün nasıl geçtiğini sorun. “Onunla” ilgilenin.


Belki birçok kez yaptığınız gibi, belki birçok kez yapmayı atladığınız gibi. Bu anı bir daha yaşanmayacak bir an olarak hissedin, bu bir fırsat.


Onun gözünün içine baktığınız, gözlerinizle gülümsediğiniz, tekrarı olmayacak bu anda çocuğunuz nasıl ise bir süre öyle kalacak, o boyda, o ayak numarasında, o konuşma tarzında.


O yüzden bol bol içinize çekin o anı ve önünüzdeki 15 günü de bu duyguyu kaybetmeden, öncelikleri, akademik gündemi, çalışma alışkanlığını işi gücü ne varsa olabildiğince öteleyerek, onun evde olmasını bir fırsat görerek geçirin.


“Karnen nasıl?” sorusuyla başlamayan, sımsıcak küçük bir dönem gözüyle bakın bu tatili. Olabildiğince…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

Yazarın önceki yazıları

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.