Popülerliğini yitirmeyen soru: Ödevin bitti mi?

Ne kadar olumlu ve sakin olsan da, sorumluluğu ne kadar çocuğun kendisine bıraksan da, kendi hayatı kendi öğrensin desen de, TV başında çocuğunu gören anne olarak bir şey seni dürtüverir ve ağzından nasıl çıktığını anlamazsın “Ödevin bitti mi?” sorusunun...


Çocuktur bu dalmış olabilir dersin, okulda bir şey ters gitti canını sıktı da dersin, odaklanamadı diye düşünürsün ya da öğrencilik bu kadar rahat mı artık diye yorumlarsın, geçer zihninden bu tip bir şeyler…


İster anne ol, ister baba, tüm ebeveynler olarak başarı odaklı, not sistemli bir toplumda yetiştik. Hepimiz aynı sistemde okullu olduk. İliklerimize işledi okul hayatındaki olmazsa olmazlarımız. Ne tür bir okula gönderirsek gönderelim çocukları, doğru bildiğimiz alışkanlıklarımız var.


Ödevler yapılmalı, notlar yüksek olmalı, ödev yoksa o gün, eksikler tamamlanmalı, sınıfta geri kalmamalı, hatta önlere geçmeli çocuğumuz, bu yarış dolu dünyaya hazırlıklı olmalı.

Hiç kolay değil anne baba olmak…


Yanlış olduğunu bile bile bazen sırf çocuğu sistemde başarıyla var olsun diye bir şeylere erkenden koşmak…


Hiç kıyamasak bile, o ödevler için çocukları yeri geliyor zorlayabiliyoruz.


Bağırma çağırma aşamaları daha gelmedi belki çünkü daha sonbahar…


Zor günler daha başlamadı. Kış karanlığında yorgun gelen çocuklar, benim sınıfım daha ileride olsun diyen hırslı öğretmenler, hiç ödev vermiyorsunuz diye sınıf toplantısında eleştiriler getiren, okula baskı yapan anne-babalar göstermediler henüz yüzlerini daha…


Başlamadı daha evde ödev gerilimleri…


Yazın enerji depolayan anne-baba, tatil rehavetindeki çocuğuna daha henüz hoşgörülü…


Dersler yoğunlaşınca, ara karne dönemi bir gelince, o zaman ödevini kendiliğinden kolaylıkla yapan çocuğun anne-babası olmayanlar başlayacaklar ne yapacaklarını şaşırmaya…


Teknikler belli, oturup konuşacaksın çocuğunla. Ödevlerini niçin geç saate bırakmaması gerektiğini anlatacaksın. Erkenden bitir rahat et nasihatini sayısını unuttuğun defa yineleyeceksin. Olmadı mahrum bırakma silahını devreye sokacak, ödevi bitmeden neleri yapamayacağını sıralayacaksın. Yine mi olmadı, tehdide sıra gelecek, “ödevini bitir yoksa!” diyeceksin.


Belki sonunda sinirler bir gün yükselecek, ses tonu zıvanadan çıkacak, çocuğunun odasında kendi kendini beğenmediğin durumlara düşeceksin.


Salona veya mutfağa geçip, acizlik hissedeceksin. Bildiğin tüm doğruları uyguladığın halde neden başarısız olduğunu bulmaya çalışacaksın. Canın sıkılacak, bağırdığına pişman olacaksın. Niye kitapları defterleri masalara vurdum diye üzülebileceksin. Şiddete karşı olmana rağmen bunları nasıl yaptığını soracaksın kendine…

Ev ödevlerini suçlayacak, çocuğunu gönderdiğin okuldan soğuyacaksın.


Alternatif arayacak, diğer annelerin ve çocukların ödevleri çok bulup bulmadığını öğrenmeye çalışacaksın.


Okul dönemi bazı evlerde savaş dönemi gibi…


Oldukça gerilimli, hem de iki taraflı bir gerilim...


Strateji geliştirmek gerek bu evlerde. Mutlaka var bir çıkış yolu, hem de pozitif ve yapıcı…


Bazen zor aynı sakinlikte, bıkmadan tekrarlamak bu çözüm yollarını, ama kesinlikle mümkün. Uzlaşacaksın bir şekilde önce kendi kendinle, rayına sokacaksın içindeki karmaşayı…


Biraz da kendine ve çocuğa zaman tanıdın mı ufak yollar kat edildiğini göreceksin.

İnanırsan başaracağına, bir gün bırakacaksın “Ödevin bitti mi?” diye sormayı…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

Yazarın önceki yazıları

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.