Evdeki ritim
Ebeveyn olduktan sonra ve özellikle okulsuz bir yaşam biçimini benimsedikten sonra ritim kelimesinin hayatımızda nasıl daha görünür ve anlamlı bir hal almaya başladığını gözlemliyorum.
Günlük, haftalık ve mevsimsel ritimlerin hem ebeveynleri hem de çocukları daha rahat ve huzurlu hissettirdiğini düşünüyorum.
Günün nasıl akacağını bilmek özellikle çocukları güvende hissettiriyor ve ritim katı bir plan gibi değil. Aslında hemen hepimiz bilinçli bir şekilde oluşturmamış olsak da günlük bir ritme sahibiz. Çünkü ritim doğal bir şekilde gelişiyor.
Zamanla bizim de belirli temalar etrafında şekillenmeye başlayan haftalık bir ritmimiz oluştu.
Pazartesi günleri; seçtiğimiz bir filmi ya da belgeseli izleyip, mutfakta istediğimiz bir ya da birkaç tarifi deniyoruz.
Salı günleri; park, bahçe, orman gibi açık alanlarda vakit geçirip, oğlumun yeni başladığı bir atölyeye gidiyoruz.
Çarşamba günleri; sosyalleşme günümüz.
Perşembe günleri; ağırlıklı olarak sanatsal etkinliklerle ya da projelerle geçiyor.
Cuma; müze, sergi, tiyatro, kısa geziler…
Cumartesi ve Pazar; içerisine çoğunlukla temizlik, alışveriş, yapım-bakım-onarım, sevdiklerimizle bir araya gelmek ve gezilerin de dâhil edildiği aile günlerimiz.
İhtiyaçlarımız değiştikçe, ritmimiz de değişiyor. Ona uymak zorunda olmadığımızı bilmek de, onun orada olduğunu bilmek kadar rahatlatıcı.
Eloise Rickman, evde eğitim ile ilgili yazmış olduğu Sıra Dışı Ebeveynlik adlı kitabında; doğal ve keyifli öğrenmenin gelişeceği bir ev ortamı yaratmanıza yardımcı olabilecek yapı taşlarını sunuyor. Ve ritim konusuna da geniş bir yer veriyor.
"Çocukluğunuzu düşündüğünüzde en iyi hatırladığınız olaylar hangileri?" diye soruyor Rickman. Hatırladıklarımızın ise çocukluğumuzun ritimleri olduğunu ve bize kokular, yiyecekler, duyumsamalar, duygular gibi farklı şeyleri anımsattıklarını söylüyor. Bunların çocukluğumuzda nasıl hissettirdiğini hatırlamamıza, çocuğumuz için yaratmak istediğimiz türde ritimleri belirlememize yardımcı olabileceğine, istikrar ve tekrarın ardındaki gücü de gösterdiklerine dikkat çekiyor.
Çocukların hayatlarının yapılarıyla ilgili kısıtlı söz hakkına sahip olduğunu belirten Rickman, günlük hayatın öngörülebilir bir şekilde aktığı güçlü bir ritme sahip olmanın emniyet ve rahatlık hissinin yanı sıra konu ister her yemekten sonra kirli tabak çanakları musluk haznesine götürmek ya da her Çarşamba kahvaltıdan sonra parka gitmek olsun, ‘‘Güvendeyim, çünkü sonra neler olacağını biliyorum,’’ hissi ve ‘‘Biz böyle yaşıyoruz,’’ anlayışı sunacağını söylüyor.
YORUMLAR