Toz

Çocukken en çok merak ettiğim şey şuydu: Etrafımıza baktığımızda herkesin aynı şeyi gördüğünden nasıl emin olabiliyoruz?

Kimseye sormadım küçükken ama gözüm gibi baktım ona. Yıllar geçerken sorum baki kaldı.


20'li yaşlarımda sanki her şeyi kaplayan bir toz vardı. Bu neyin tozu yahu, derdim bazen kendi kendime. Olanla aramda bir perde gibiydi o toz. Hiç bir zevkim uzun sürmez, her şey gözüme kusurlu görünürdü. Toz acı verirdi; eklenmiş bir şey olduğunu bir yanım biliyordu. İçimde yüzüm gülerken bile hissettiğim iç sıkıntısı, o sızı, hep o tozdan...


Nasılsa anlamazlar diye kimseye de o tozdan bahsetmedim. Tozdan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Yaşamak böyle bir şey, sanıyordum. Debeleniyordum. ⠀

Kendimi ancak spor çıkışı ıslak saçlarım ve endokrin sistem aktivasyonumla, makyajımı yeni yapıp bembeyaz tiril tiril bir gömlek giydiğim o ilk an, yeni yıkanmış bir yastığa ilk temasta, güzel bir parfüm kokladığımda, çok fit ve güzel hissettiğim bir günde yürürken herkes bana bakıyorsa o tozdan azade hissederdim. Yani çok özel şartlar gerekirdi tozsuz yaşam görüntüleri için. Ve tozsuz anlar kısacıktı, elimden kayıverip gidiyordu. Tekrar çakıl, güm!

O toz bir kalktı önce. An be an. Varoluş güzellikten oluşuyormuş. Sezdiğimi gözüm görmeye başladı. O toz travmanın olana eklediği bir şeymiş. O toz aslında yokmuş. Eureka!⠀


Bu eureka bana çocukluğumdaki o soruyu hatırlatmıştı. Çocukluğuma fısıldıyorum yıllardır: Hayır küçüğüm, emin ol, hiç birimiz aynı şeyi görmüyoruz. O da bilmiş bilmiş gülümsüyor sanki, doğarken biliyormuş da henüz unutmamış bir küçük çocuk.


Toz kader değil, dedim bir gün. Bu, içindeki hakikat aşkı kadar, herkese açık bir kapı.


“Beden bir kapı” diyor ya Clarissa Estes, o kapıdan mistik alemlere açıldığımızı sanmamız ne naif! Bu dünya yeterince mistik, “spiritüel” ve sihirli değilmiş gibi. Mucize bir mavi kürenin üzerinde boşlukta salınmıyormuşuz gibi. Öldükten sonra devam edeceğimiz alemin, burdan daha “ruhani” olduğuna eminmişiz gibi.


Tozun kalkması bir temizlikle oluyor. O temizlik dünyaya ve kendime dair fikirlerimin temizliği. Yaşamla, yaşama dair fikirlerimi bırakıp direkt bir temas kurmak. O temasta varoluşun adını “problem” koyan tüm o akıllı abilere elveda diyorsun, birer birer. Muza dair ansiklopedi okumayı bırakıp muzun tadına bakmaya başlıyorsun. Her muz da yeni bir muz ha, öyle bir şey bize bahşedilen. Sıkılmak mümkün değil, aynı andan bir tane daha yok. Tozsuz yaşam aynı dünyada paralel evren, cennet diyeceğim öyle düşkünü olduğum bir kelime olsa! Toz almak bir kerelik iş değil tabii, her gün yeniden almazsan toz tabakası kalınlaşıp olanın üzerini bir güzel kaplıyor.


Sonra sonra güçlü deneyimlerden, bakınca gördüğüm farklılaşarak çıktım. En zorlayıcı olanlarından da, en sevgiyle büyütenlerinden de. İnsan her seferinde “bu kadar gözümün önünde bir şeyi, nasıl göremiyormuşum” gibi bir hayret hissinde oluyor. Bir inzivadan insanlara bakışım değişmiş çıktım. En sonuncusundan havuca. Ne insanı ne havucu, henüz sürekli oldukları gibi gördüğümü sanmıyorum. Gördüğüm anlar oluyor, göremediğim anlar oluyor. Ne kadar cahil olduğumun, olana eklediklerimin, fazlalıkların, saptırmaların, kendime söylediğim yalanların, bana verilene ihanet ettiğim anların bunca yıllık öğrenme sonunda nihayet birazcık farkına varmaya başladım.


Bir dağa veya bir buluta bakınca aynı şeyi görmediğimize,⠀

Bir ağaca bakınca aynı şeyi görmediğimize,⠀

Bir havuca bakınca aynı şeyi görmediğimize,⠀

Bir insana bakınca aynı şeyi görmediğimize,⠀


o kadar eminim ki şimdi.⠀


Karantinada, kahvaltıda, bir bardak çayda aynı şeyi tatmadığımıza o kadar eminim ki! İnsanda ne bir anlaşılma beklentisi kalıyor, ne de kimseye müdahale etme isteği. Kiminle karşılaşsam “bilmiyorum ki acaba nasıl görüyor olanı” içimde Amerika kıtası kadar yer kaplıyor.

İşte bu yüzden, 'olanı olduğu gibi görmek' için çalışmaktan daha esaslı ve lazım bir çalışma tanımıyorum. O çalışmanın adı her ne ise.

Onu çalışmak da yürek istiyor, güç istiyor, dayanıklılık istiyor. O güce, dayanıklılığa, cesarete şefkat diyoruz işte.


İçimde gerçeği arayan bir çocuk, tozlu gören bir genç kız, olanı olduğu gibi görebildiği anların içinden geçerken eriyen bir kadın, birine bakmayı öğretmeye muktedir bir anne, ve gördüklerimin daha da başkalaşacağını bana fısıldayan bilge bir kocakarı taşıyorum. İşte sanıyorum şefkati ben bu yüzden çalışıyorum.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.