Bu ülkede otizmli ailesi olmak ne demek?
Bu ülkede otizmli bir çocuğun annesi, babası, ailesi olmak ne demek özetleyeyim.
Çocuğunuza tanı konduğu andan itibaren kalabalıklar içinde yapayalnız kalmak demek.
Hiç bilmediğiniz bir diyarda elinizde en basit bir harita ya da rehber olmadan kaybolmak demek.
Yolunuzu ışıtacak bir insanı mumla arasanız bulamamak demek.
Yanınızda olmasını beklediğiniz kişi ya da kurumların duyarsızlığına şahit olup kahrolmak demek.
Elinizde avucunuzda ne varsa planlayamadığınız şekilde harcamak, sıfırı tüketmek, borca batmak demek.
Eşin dostun sırtını sıvazlayıp ‘helal olsun, çok güzel beceriyorsun’ dediği ama gerisiyle ilgilenmediği kişi olmayı kabul etmek demek.
Elinizde yasal haklarınız olduğu halde kapılarına gidip gelmekten bitap düşene kadar sayısız okul gezmek, her fırsatta itilip kakılmak demek.
O güne kadar kimse arayıp sormamış, tüm derdi siz çekmişken, elinizde sayısız raporunuz olduğu halde, bir gün kapınıza askerlik şubesinin dayanması ve aynı sefaleti tekrar yaşamanız ve aynı raporu bir daha çıkartmak zorunda kalmanız demek.
Otizmli çocuğu ile çektiği kahırdan genç yaşta kanser olan anne vefat edince, bir baba olarak kendi kanserini unutup çocuğunun peşinde yalnız başına ömrünü tüketmek demek.
Hayatınızda olan ya da mümkün olsa girebilecek insanların içinde bulunduğunuz tüm bu halleri görünce arkasına bakmadan kaçması demek.
Tüm bunları anlatmak için akla karayı seçtiğiniz politikacıların size sitem hakkı tanımaması, seçim dendi mi akan suların durması demek.
İçinde yaşadığınız toplumun önemli kısmının ne kadar çürümüş, insanlığından, vicdanından ne denli uzaklaşmış olduğunu her fırsatta fark etmek yine de düzelebileceğine inanmak, buna gayret göstermek demek.
Sadece bazen bir kişinin duyarlı davranmasının bile insana ilaç gibi gelişiyle umutlanmak, devam etme gücünü iyilerden almak demek
Ve bir gece yarısı 9 hastane gezip çocuğunuzu acile sokamamak ancak 10. hastaneye kabul edilmek demek.
Geçen hafta otizmli Bahar ve ailesi tam da bunu yaşadılar işte.
Güzel Bahar’ımız yolda yürürken düşüverdi. Her çocuğun başına gelebilecek küçük bir kaza aile için kabus gibi bir geceye dönüşüverdi.
Zira bu ülkede çocuğunuz otizmli ise böyle basit bir kazada bile her şey çok zor ve karmaşık hale gelir. Bizim çocuklarımızı engelli diye yaftalayanların kendi gözleri körleşir, kulakları sağırlaşır birden.
Kimse sorumluluk almaz istemez, herkes topu birbirine atar, size de derdinizi ne yapıp edip bir şekilde çözmek kalır. Gittiğiniz kurumlar ‘alamayız’ deyip sizi bir sonraki hastaneye gönderme lüksüne sahiptir. Çünkü bunun cezası yok bu ülkede. Mahkemeye verseniz bizim gibi 4-5 sene bir davanın peşinde günleri tüketmeyi göze almanız gerekir.
Bahar’ın annesi arkadaşım Sevgi Çerçi’ye yazı için ulaştığımda ‘istemezseniz isim vermeden yazayım’ diye sordum. ‘Gerek yok, ismimizi de verin, belki başka ailelere de faydası olur’ diye cevap verdi bana.
Çünkü biz artık öğrendik. Bize ancak bizden fayda var.
Çünkü ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Geri kalanlar bırak elini ateşe yaklaştırmayı, biz yanıp giderken dumanımızdan bile rahatsız oluyor.
El İnsaf...
YORUMLAR