Sevgili oğlum
Sevgili oğlum,
İşte yine 2 Nisan. Dünya Otizm Farkındalık Günü.
Geçen yıldan bugüne ne değişti dersen, bazen yıllar geçse de ülkemizde otizm adına hiçbir şey değişmemiş gibi geliyor. Çünkü 3 yıl önce büyük uğraşlar vererek hazırladığımız ve sonra da ülkenin en yetkili ağızlarından açıklanan ‘Otizm Eylem Planı’ hala bir taslak.
Ancak aslında belki de içinde olduğumuz için göremediğimiz bir döngü de var. O an anlamasak da üzerinden zaman geçince görüyoruz ki pek çok şey hızla değişiyor.
Mesela senin AİHM’de süren davan için toplanan imza sayısı bir önceki yıl 30.000 iken bu yıl 210.000 kişiden fazlası bu davayı, seni ve arkadaşlarını destekledi.
Geçtiğimiz aylarda ben gidip Strasbourg’da mahkemenin önüne bir çadır kurdum ve ülkemizdeki otizmli çocukların sesini tüm Avrupa duydu. Basının ilgisini, tüm imzacıların aileleri ve yakın çevreleriyle de bu konuyu paylaştıklarını düşünürsek, hep birlikte milyonlarca kişiye otizme dair önemli mesajlar ulaştırdığımıza inanıyorum.
Ben seni zaman zaman evde bırakıp gitmeyi göze alıp defalarca Otizm Eylem Planı hayata geçebilsin diye Ankara yollarına çıktığımda, ‘bu çocuklar bizim de çocuğumuz, gereken her şey yapılacak’ diyenlerden ise hala iyi bir haber yok.
Ama merak etme biz o duvarları ne yapıp edip kaldıracağız, onlara sizi ve size olan görevlerini hiç bıkmadan hatırlatmaya sürdüreceğiz.
İkimiz için bazı şeyler hep aynı kaldı. İyi ki de öyle. Biz seninle yine aynı şekilde öğrenmeye, birbirimizi sarmalayarak yaşamaya, sabahları senin ‘gülüyorum günaydın’ların ile karşılamaya, bazen tatlı bazen ekşi günleri el ele devirmeye, geceleri yine de yeni günün umuduna sarılıp uyumaya devam ettik. Bunlar aynı kalanlar.
Ama çok şey de değişti aslında. Çünkü her şey aynı gibi görünürken, günbegün yaşananlar bizi de değiştiriyor, birlikte büyütüyor, birbirimizle harmanlıyor. Her gün başka bir umuda uyanabilmek bile büyük bir değişim göstergesi.
Senin günden güne kendi yolunda daha da kararlı yürüdüğünü görüyorum. Öğreniyorsun, öğretiyorsun. Bazen köşene çekilmeyi tercih ediyor, bazense hayatın içine karışıyor, seni tanıyan herkese iyi hissettirecek değişimler yaratıyorsun. Diğerlerinden farklısın ama asla az değil, aksine iç güzelliğinle bin katsın. İyi ki senin annenim, iyi ki sen bize geldin.
Ben hala acemi hissetsem de senden yaşama başka bir boyuttan bakmayı ve kendimi olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmeye devam ediyorum. Seninle geçen her günüm bir öncekinden daha farklı ve daha derin anlamlar yaratmayı sürdürüyor.
Her ne kadar ilk günden beri otizm adına, bizimle aynı yolda yürüyenlere de faydalı bir şeyler üretmek için, geleceğin hepinizin lehine olacak şekilde iyiye doğru umut vermesi için çalışsam da aklım öncelikle hep sende. Ama seni düşünmenin, ‘benden sonraki sen’ için endişelenmenin hiç bir faydası olmadığını, bunun yerine istikrarlı ve bilinçli bir çabaya ihtiyaç olduğunu artık biliyorum. Bu yüzden de hep sende olan aklımın bir kısmını bu çalışmalara ayırmaya devam ediyorum ve her zaman da elden geldiğince edeceğim.
Geçenlerde elime sen ilk doğduğun günlerde yazdığım satırlar geçti.
Çok değil topu topu 8 yıl önce yaşananlara dönüp bakınca hayatta planlar yapmanın ne kadar saçma olduğunu bir kez daha anlıyor insan. Yapmamız gereken yaşamın akıl ermeyen döngüsünde teslimiyetle yaşamak. Ve yaşamımızdaki her iyi şey ve her güzel insan için binlerce şükran duymak.
Birlikte bir 2 Nisan’ı daha gördük ya, daha ne isterim...
Bugün yine el eleyiz ya, yarın Allah Kerim...
YORUMLAR