Biyolojik anne - babalığa hayır!

Neden bu ülkenin insanları balık hafızalı? Bırakın üvey olanını öz annesi ve babası tarafından dövülen, işkence edilerek öldürülen, arkasından ah-vah ettiğimiz kaç çocuk var?

Hatırlarsanız birkaç yıl önce işkence gören, tecavüz edilen 17 aylık N. Adlı bir bebek vardı. O bebeği doğuran kadın tutuklanınca ölüm korkusu nedeniyle tek kişilik hücrede kalmak istemişti. Çünkü kendisine işkence yapılmasından korkuyordu.


Çocuklarına bu işkenceyi yapanlar, yapılmasına müsaade edenler, çocuklarını terk edenler, gayrimeşru doğurdukları birkaç günlük çocuklarını çöp kutusuna atanlar…


Bu kadınlar hangi vicdanla bunu yapıyorlar bilemiyorum ama herkes anne – baba olmamalı.


Çocukları üzerinde hiçbir sorumluluk hissetmeyen babaları “biyolojik baba” diye yerden yere vururken, bu kadınları da aynı kategoriye koymak lazım. “Biyolojik anne…”


Bu ülkede kendi anne babasından şiddet gördüğü için büyük travmalar yaşayan kaç çocuk vardır? Ya da buna tevessül eden kaç “biyolojik anne-baba?”


Takkeyi önümüze alıp düşünmemiz gereken noktayı çoktan geçtik. Sahiden biz bu noktaya nasıl geldik?


İnternette çocuk pornosu yazıp arayan ülkeler arasında Türkiye, Türkiye’de de üç kent ilk üç sırayı paylaşıyor. İzmir, İstanbul ve Ankara…

Bu bir utanç tablosudur.


Bu ülkede çevrelerinde iyi huylu, kibar olarak tanınan, yüksekokul mezunu, çoğunluğu bekâr, bilgisayar ve internet bilgisi yüksek, maddi durumları orta veya yüksek kişiler çocuk pornosuna meraklı. Bu bilgiyi Emniyet’teki Bilişim Suçları Büro Amirliği veriyor.


Çocuk pornosuna meraklı bir adamın nasıl bir baba olacağını tahayyül bile edemiyorum.


Ailesi tarafından işkenceye uğrayan çocukların vücudundaki yaralar zamanla iyileşir ama ya ruhlarında açılan yaralar?


Herkes tepkisini bir şekilde ortaya koyuyor. Ben de tepkiliyim ama çözüm önerilerim de mevcut. Öncelikle cezaevinde tutulanlarla ilgili…


Bu işe karışanlara verilmesi gereken cezalarla ilgili iki görüş mevcut. Bazıları bu vicdansızların cezasının mahkemeler tarafından verilmesinden yana. Bazıları da bu adamlar için cezaevi raconunun uygulanmasını istiyor. Ben de raconun uygulanmasını isteyen bazıları arasındayım.



Bu tür olaylar kendi anne-babalıklarımızı da sorgulamamıza yol açıyor. Yıllar önce kızım benden izinsiz evimizin bahçesine çıktığı için pencereyi kapatıp cezalandırdım diye günlerce içim içimi yemişti. Yaptığım bu eşeklik yüzünden kendimi aylarca affedememiştim. Kızım, en güvendiği kişi tarafından, kendini en güvende hissettiği evine alınmamıştı. Kim bilir bu olay onda nasıl bir travma yaratmış, bu eşekliğim minik kızımın koca yüreğinde ne tür bir yara açmıştı?


Zaten anne olarak yetersizlik duygusu hiç yakamı bırakmaz. Sürekli kendimi, anneliğimi didiklerim.


Kızımın gözünde gördüğüm en ufak bir ışıksızlık beni günlerce bedbaht ederken, kendi doğurduğu, süt verdiği çocuğuna işkence edilmesine bir annenin nasıl göz yumduğunu anlayamıyorum.


Gelin hep birlikte bir kampanya başlatalım. Kampanyamızın adı “Biyolojik anne-babalığa hayır!” olsun.


Mesajımız ise gayet net; Adam gibi anne-babalık yapacaksanız çocuk sahibi olun.


Bu konuda tereddüttünüz varsa ya doğum kontrolü yapın ya da kendinizi kısırlaştırın. Günahsız yavruların hayatını karartmayın…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.