Razı mısın kendinden?

Güzel günlerin olsun sevgili kardeşim,

Bugün bir soruyla başlamak istedim. İstedim ki sen de ara ara bu soruyu kendine sor! Bir hayatın boşuna heba edilmediğini kontrol etmenin en kısa yoludur bence bu soru.


Ne oldu; kötü mü hissettirdim seni? İçinden, “Nihan yine can sıkıcı sorularıyla geldi” diyorsun duyuyorum. İstediğini diyebilirsin. Seni seviyorum ve bundan dolayı ben kendim gibi olup, üstüme düşeni yapıyorum. Beni istediğin kadar yargılayabilir, istediğin zaman okumayı bırakabilirsin. Bunların hepsi özgür seçimin. Ama bil ki benim tasarımım bu ve ben hep bir yerlerden sana ve kendime bu soruları soracağım. Çünkü akıllı sorular sormak bizi düşünmeye ve daha önemlisi, kendimizi tanımaya yöneltir. Tekâmül ancak sorgulayan zihinler içindir.


Şimdiden uyarıyorum seni kardeşim, biraz yükselebilir ve serzenişte bulunabilirim. Sende bu kadar hatırım vardır değil mi? Bunca zamandır kardeşlik yapıyoruz birbirimize. Doğruya doğru, eğriye eğri dememiz gereken yerler var bazen. Benden bu ara azıcık isyan çıkıyor. Tahammül et lütfen ve hoş gör beni de!


Razı mısın kendinden?


Evet lütfen cevapla! Kendini ne kadar tanıyorsun? Olduğun halinle kendini seviyor musun? Aslında ne yapmak istiyor da yapamıyorsun? Mutluluk getireceğini sandığın şeylerin peşinde tükettiğin ömrün her geçen gün azalırken neyi yapmamış olmaktan dolayı pişmansın?


Şimdi burada sorduğum soruları hedonistçe yani zevk odaklı bir yerden algılayıp ona göre cevap vermek de mümkün, beni tanıyıp, aslında neyi sorduğumu çok iyi bilip, bu hedefe ne kadar yakın ya da uzak olduğunu, objektif bir yerden değerlendirmek de mümkün.


Orasını sana ve senin beni algılayış şekline bırakıyorum güzel kardeşim. Çünkü ben bu alanda ısrarla, yılmadan görevimi yapıyor ve hatırlatıyorum.


Neyi mi hatırlatıyorum?


Seni, sana tekrar hatırlatıyorum. Sadece tüketmeye gelmemiş bir tür olduğunu, yaratılmışların en şereflisi olan insan varlığının, yaşam seçimlerimiz nedeniyle nasıl da ayaklar altında olduğunu ve başka türleri yok sayarcasına yaşadığımız şu gezegende nasıl bir son ile burun buruna olduğumuzu.


Konular bu kadar ciddiyken, kalkmış buradan sana; “çocukluktan beri hayal ettiğin lüks arabaya binmenin hayalini kurup kurmadığını ya da o hep sahip olmak istediğin şeyler dünyasından herhangi bir şeyin hayalini kurmanı istediğimi” söyleyeceğimi düşünmüyorsundur umarım.


Böyle şeyler hayal etmenin, onlara sahip olmak için azimle ve dürüstlükle çalışmanın hiçbir kötü yanı yok elbet! Ama konu bu değil, anla artık. Konu; onlar uğruna tükettiğin ömründe, doğayı, kendini ve ilişkilerini nasıl da tükettiğini görmemen de.


Bana ne, istediğimi yaparım mı diyorsun?


Şayet öyleyse lütfen benim ilk yazılarımdan itibaren ne anlattığıma bir bak ve eğer hiçbir yakınlık kuramıyorsan da sevgiyle alandan ayrıl kardeşim çünkü artık vakit yok!


Her zaman umut vermeyi seçsem de şefkatle bu alanı tutup her zaman dönüşümün yaşanabileceğine inansam da zaman zaman bir kardeş gibi sert uyarılarda bulunmak gerekliliğini ben de duyuyorum. Olanı olduğu gibi kabul ediyor ama ben de kendi özgür seçimlerimi yapıyorum. Kimi yakınımda tutacağım, kimi uzaktan seveceğim benim özgür kararım. Hatta sana da -eğer kabul edersen- bu tutumumu şiddetle tavsiye ediyorum.


Ve artık inan benim de görüp duyduklarım karşısında, bu yüksek şuursuzluk tablosunda avazım çıktıkça bağırasım var. Kibirli sanma beni, ben de bundan acı duyuyorum, anlamaya çalış!


“Kendine gel, kendini bul ve artık daha fazla ben deme BİZ’i anla demek istiyorum. Yoksa bu dünyadan göçerken, yüce Yaradan sorduğunda kalbine “Sana verdiğimiz bu bedendeki can, razı mısın kendinden ve yaşamından?” diye, verecek cevabın pek de hoş olmayacak. Hissediyorum. Acını görüyorum, hak veriyorum ama ısrarını anlayamıyorum.


Çık o kör kuyulardan ve kendine rağmen, kendin sandığın egona rağmen özünü dinle kardeşim. Bak o sana neler söylüyor. Kalpten yaşamak ne demekmiş, bir bak! Şeyler dünyasının ve maddi alemin parıltılı yaşamından maneviyatın huzuruna doğru bir yolculuğa çık, kopart tüm bağımlılıklarını! Seni eşyaların, ilişkilerin ve statülerin esir almasına izin verme artık. Kalbinin şarkısı duyulsun ta uzaklardan. Kardeşlerin sevgi ve şefkatle seni bekliyorlar diğer tarafta. Sen de onlara yaklaş ve paylaş!


Paylaşmanın azaltmadığını aksine çoğalttığını gör artık. Ve hatta paylaştığın zaman, hayalini kurduğun her şeyin kendiliğinden sana geleceğini anla istiyorum. Sen bıraktıkça bağımlılıklarını, vermeyi öğrendikçe alacaksın. Şaşmaz kuralı bu evrenin. Hepimizin kafamızdaki kıtlık illüzyonundan kurtulmamızı diliyorum kardeşim. Bunu kalpten diliyorum.


Ben çok yorulsam da, yılmadan yazacağım.

Şimdilik kızsan da işgüzar desen de seni sana hatırlatıp, her köşe başında soracağım:

“Razı mısın kendinden?”

“Yaşadığın bu yaşam hayatının anlamı mı?”

“Tükettiğin kadar üretiyor, başkalarının mutluluğuna da hizmet ediyor musun?”

“Sonraki kuşakları düşünmeden yaşadığın her asalak gününde vicdan azabından kavrulmadan başını yastığa nasıl koyuyorsun?”

Düşün bunları ve istersen kız bana, söylen ama sözlerim içindeki hakikati duymazdan gelme! Çünkü biliyorsun ki, ben sadece sen izin verdiğin kadar burada, Yaradan’ın izni oldukça da her yerdeyim.

Ben bir sussam da, evren seninle bin defa konuşur, hatırla!


Kardeşin

Nihan



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.