Köprüler kuruluyor
Güzel kalpli kardeşim merhaba,
Geçen yazıdan bu yana yaklaşık iki haftada o kadar güzel şeyler oldu ki, paylaşmadan duramayacağım. Aslında bu hafta için kişisel gelişim konusu yazacaktım ama baktım da kendi hayatım üstünde çalışabileceğimiz en tanıdık yer. (Bir de bu köşeyi kişisel tarihçem gibi de görüyorum bir taraftan) Belki sana da umut ve motivasyon kaynağı olur bu kardeşinin yaşadıkları dedim. Yapmak istediklerin için gerekli cesaret kalbinde, hatırlatmak istedim. Ve vakit, eylem vakti. Durdukça hiçbir şey değişmeyecek, bilmelisin!
KÖPRÜ PROJECT’i anlattım malum. Kaç kişi okudu? Az mı okundu, çok mu okundu inan bilmiyorum. İlgilenmedim açıkçası. Ama o kadar etkili köprülere vesile oldu ki yazının kendisi, hayata minnettarım. Kendimle de gurur duyuyorum. Aynı zamanda da endişeliyim. Biraz karışık oldu değil mi?
Evet evet her geçen gün hislerim dalgalanıyor. Şükür gözyaşları dökülürken gözlerimden kalbimde karşılıksız İYİLİK’e dair koskoca bir UMUT büyüyor. Ve bu iyilik hiç tanımadığım, uzunca zamandır haberini bile almadığım, fiziksel olarak bir kere bile temas etmediğim çeşitli gruplardaki insandan gelince KÖPRÜ nün en önemli iki değeri ÇEŞİTLİLİK (Allah’ın çeşit çeşit kulları) ve KAPSAYICILIK ne kadar da kıymetli oluyor gözümde. O yüzden bugün yazımda minnetimi sunacağım CAN kardeşlerim olacağı gibi bu iki kavrama da göndermeler yapacağım. Çünkü onlar benim ve YENİ DÜNYA’nın onurlandırmak istediğim değerleri. (Yeni Dünya Değerleri) Bu arada o minik endişeye de bir ara değineceğim, atladım sanma. Biliyorum merak ediyorsun neden endişeli olduğumu.
Geçen seferki yazı, dolaşıma girdikten sonra mesajlar almaya başladım. Bunlar öyle mesajlardı ki kalbimi sımsıcak eden ve yapmaya çalıştığımız şeyin gerçekten çok doğru bir kaynaktan geldiğini hissettiren… Sanki hepimiz BİR olmuş, aynı dili konuşuyormuşuz gibi. KÖPRÜ Project’i tebrik eden CAN’lar, birlikte çalışmaktan mutlu olacağını söyleyen, “ne yapabilirim?” diye içtenlikle soran insanlar…Kimi şu son bir iki senede tanıdığım sivil toplum alanında aktif çalışan insanlar, kimi profesyonel iş hayatımdan tanıdığım dostlar, kimi yirmi küsur yıl sesini dahi duymadığım dünyanın öbür ucundaki üniversite arkadaşım, kimi yazılarımı okuyan benimle birlikte yol alan kardeşim, kimi sosyal medyadan tanımış beni, kimi de anamın, babamın dostunun çocukları, kimi birlikte çalıştığım üniversite öğrencileri, kimi bugüne kadar ne yaptığımı anlatma fırsatı bulamadığım en yakınlarım…O kadar gurur duydum, mutlu oldum ki bu iki hafta içinde. Çok insanla görüştüm, görüşüyoruz ve her seferinde bu işe duyulan güven beni ve diğer kardeşlerimi onurlandırıyor. Niyet iyi olunca yollar bir bir açılıyor ve BİZ kolaylıkla ilerliyoruz.
Farkındasın değil mi kardeşim? Ne kadar çok çeşitli iş alanından, ne kadar çok farklı şehir ve ülkeden ve ne kadar çok farklı alışkanlık ve yetenekten insan KÖPRÜ’de buluşuyor. Çünkü BİZ ta en başında ÇEŞİTLİLİK evrenin en büyük değerlerinden dedik ve gezegenimizdeki biyoçeşitliliğin de korunabilmesi için en etkili projeleri farklı alan ve motivasyonlardan gelen insanların oluşturacağını öngördük. O yüzden bu platformda farklı aktörler istiyoruz. Kimseyi dışarda bırakmamak gibi bir derdimiz var. Ortak sosyal fayda yaratmak isteyen herkesi platformumuza davet ediyoruz.
Son iki senedir kooperatifler, dernekler, çiftçiler, girişimciler, akademisyenler ve gelişmek isteyen bireylerle yakın temasta bulunduk. Çeşitli çalışma gruplarıyla ve çemberlerle çalıştık ve şimdi çemberlerin birleşme zamanı çünkü bir toplum ancak birleşerek, birlikte değer üreterek ve diğerlerini de gözeterek yükselebilir kardeşim.
Daha önce de yazmıştım burada. Benim yolculuğum Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde adlı kitabı okuduğumda başladı. (Bunun için Azra Kohen’e müteşekkirim. Bence geç bir yaşta ilk ondan duyarak okudum.) Bataklıklar üzerine kurulmuş Finlandiya’nın kalkınma öyküsü beni inanılmaz cesaretlendirdi. Zannederim, ATA’mıza da bu şekilde hissettirmişti ki; müfredata koyulmasını istemiş ve her Türk gencinin okuması gereken bir kitap olarak nitelemişti bu eseri. İki buçuk milyon nüfuslu Finlandiya, ta 1800’lerin başında aydınları ve din adamları sayesinde bu kalkınma planını uygulayabilmişse 15-24 yaş arası genç nüfusu neredeyse 13 milyon[1] olan bir ülke aydınları sayesinde neler yapamaz diye düşünmüştüm ben o yaz. Şikâyeti sevmeyen, doğru bildiği için eylemden kaçınmayan bir tip olduğumdan aklım hemencecik eylem planlarına kaymıştı. Çünkü artık dünyanın, ülkemizin başındaki sorunların bir parçası olduğumu kabul ettiğim ve çözümün bir parçası olmak nasıl mümkün diye kendime sorduğum zamanlardı.
“Ben Anadolu’ya çıkıyorum” deyiverdim bir anda. Yıl 2019’du. Atatürk’ün Samsun’a çıkıp, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan o güne yüz koca yıl geçmişti. O günden sonra çok büyük işler başaracak olan bir ulusun doğuşu saklıydı o tarihte. Ben iliklerime kadar hissediyordum kişisel dönüşümüme yön verecek bu başlangıcı. O söz ağzımdan boşuna çıkmamıştı. Bugün CAN kardeşlerimle geldiğim noktada önce İstanbul’u sonra tüm Anadolu’yu ve zamanla dünyayı birbirine bağlayacak projeler için alan tutacağımızı biliyorum sevgili kardeşim. Ve sen de bizimle o alanda olacaksın, onu da biliyorum.
Belki şu an görünür değiliz herkes için, itiraf ettim geçen sefer de. Koca koca da laflar ediyorum onu da biliyorum ama emek veriyoruz, çalışıyoruz ve doğru insanlarla ilerliyoruz. Vakti geldikçe hepsi birbiriyle bağlanacak. Bana bunları anlamayı, görmeyi nasip eden Yaradan’a şükürler olsun.
Dünden bugüne buraya katkı sunmuş her kardeşime teşekkür ediyorum. İsim isim saymak isterdim hepsini ama yine KAPSAYICILIK değerimden dolayı, olur da unutursam birinin adını diye endişe etmekteyim.
Endişe demişken kardeşim, bütün bu süreç içinde samimi bir şekilde korkularımı da yazmak istiyorum bizim için. Malum ben bu projeye ömrümü adamak istiyorum. Çünkü yaratıcı ÖZ’ümden gelen bir motivasyonla, hayat amacımla uyumlu bir YOL olduğunu hissediyorum. Yapmaya çalıştığımız şeyin kapsamı da oldukça büyük. Ve an itibarıyla işler de hem hızlandı hem de büyüdü.
Olay burada senin ve benim için çok dikkat gerektiriyor kardeşim. İyi dinle!
İşler büyüyünce benim de içimdeki sonuç odaklı, başarı takıntısı olan, sahte benlikler de kendinden şüphe etme gölge yanıyla (Gölge yanlarımız ve hediyeleri) birlikte büyümeye başladılar. Yalan yok! Yıllarca kurumsal hayatın dinamikleri arasında tüm performans kriterlerini zorlamış ve rekabetçi bir kültürde var olabilmiş Nihan, kardeşleriyle birlikte sevgi odaklı, iş birliğine dayalı, hiyerarşi içermeyen bir organizasyon var etmeye çalışırken kendini kaybedip kontrol odaklı eski alışkanlıklarına kapılır mı diye korkuyorum inan! Burada çok büyük yardıma ihtiyacım var.
Birincisi senin orada olduğunu, elimi tuttuğunu bilmek istiyorum. Benim insan olduğumu hatırlamanı, hataya düştüğüm yerlerde sevgiyle beni uyarmanı diliyorum. Başarı kavramını YENİ DÜNYA için, BİZİM için yeniden tanımlamayı istiyorum. Çünkü çok bilindik bir söz var; “Dünyanın artık daha fazla başarılı insana değil, daha çok iyi kalpli insana ihtiyacı var”. Sonuna kadar katılıyor, seninle birlikte iyilik yapıp, iyilik büyütecek kalplerden olmak istiyorum.
Var mısın kardeşim?
Bizi seviyorum,
Kardeşin Nihan
[1] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Genclik-2020-37242
YORUMLAR