Eski versiyonlarımızla vedalaşmak
Selam sana güzel kardeşim,
Zorlu bir ağustostu deyip, eylül ayı boyunca karabatak gibi kayboldum. Ama bu hayırlı bir kayboluştu. Tekrar disiplinle çalışmaya başladım çok şükür. Başka bir mecrada da eylül ayının nasıl da disiplinle dolu bir ay olduğunu, bana nasıl da iyi geldiğini detaylarıyla anlattım üstelik. Tabii seninle beraberce tuttuğumuz bu özel ve güzel alanımızı da asla unutmadım. Karşına bir şeyleri anlamış, analiz etmiş ve içindeki en yüksek faydayı paylaşabilmek umuduyla gelmeyi diliyordum. Öyle de oldu.
Birkaç gündür aydınlanmış durumdayım. Kendi kişisel döngülerimi kapattığımı ve Yaradan izin verirse tekrarlayan bazı şeyleri bir daha hiç yaşamayacağımı hissediyorum. Bu olumlu anlamda bir tespit tabii. Eminim senin de vardır zaman zaman hala neden aşamadığını bulamadığın, tekrarlayan can sıkıcı döngülerin. Umarım sen de davranışını değiştirmen gerektiğini, bazen bir şeylerle veya birileriyle arana sağlıklı mesafeler koyman gerektiğini fark edebilirsin sevgili kardeşim. Ve belki bu mesafelenme ve vedalaşma en çok da kendinin eski versiyonuyla yapman gereken bir şeydir.
Ben geçtiğimiz yaz başından beri farklı bir içsel süreç yaşıyor ve sürekli bir şekilde kendime “Nihan Versiyon 3.0’ı yüklüyorum” diyordum. Malum serde yazılım dünyası var. Bir uygulamanın, programın yepyeni yüzlerce versiyonu için çalışmışlık, değişiklik taleplerini yüklemişlik var. O halde neden kendi kişisel programımı da güncellemeyeyim ki? Böyle düşündüm işte! Uzun süredir yıpranmış, kalbi yorulmuş, kırgınlıklarla dolu bir Nihan’la yol alıyordum. Bu işin daha fazla gitmeyeceğini bile bile…Söyle kardeşim kim kendine eziyet etmek, üzmek ister ki? Ben de istemiyordum ama bazen kendimi üzmek pahasına değerlerime ters davranmak veya daha fazla alttan alan durumunda olmak zorunda hissediyordum. Kişinin kendine ihaneti, en ağırı…
Dengeden çıkmış her türlü şefkat, kendi kul hakkıma nasıl da girdiğimi göstermeye başladı bana. Ben sınırlarını delik deşik ettiren oldukça, daha çok sevileceğimi ve koşulsuz sevebileceğimi düşünme gafletinde bulunan aciz bir kulmuşum meğer. Anladım. Ve dönüşmeye karar verdim. “Kim ne derse desin ne düşünürse düşünsün” diyerek. “Kim benimle kalır, kim gider?” diye hiç düşünmeden…
Haliyle de çok şey değişti hayatımda. Birkaç biten ilişkinin yasını tuttum, bazılarını yerlerine oturttum, bazı yeni şeyleriyse büyük bir temkinlilikle başlattım. En zoruysa kendimin eski versiyonlarıyla vedalaşmaktı. Hayatımın otuzuncu yaş civarı çok köklü bir dönüşüm geçirmiş ve ölene kadar da kimliğimin o edindiğim kimlik olacağını sanan biriydim ben. Halbuki insan sayısız defa değişip dönüşebilirmiş. Malum yolculuğumuz kendimizin en iyi versiyonuna doğru. Ben de bu yaz bir kez daha dönüştüm. İçimde geri dönüşü olmayan net kararlar belirdi. Kendime bir yol çizdim ve o yol, yolu sevgiden geçmeyen herhangi birini ya da bir şeyi orada tutmuyor. Belki yeri gelir o kişi ben de olurum, bilemem ama tekâmül zaten başlı başına böyle bir süreç. Bir kez yola çıktın mı yoldan da dönülmüyor. En iyi sen biliyorsun sevgili kardeşim. Birlikte düşe kalka seninle yol alıyoruz bu alanda. Yazı bizi birleştiriyor. Sen benimle olmayı seçtikçe birlikte güçleniyoruz.
İşte frekanslarımız da aynen böyle, zaman zaman düşüyor, zaman zaman yükseliyor ve uyumsuz olanlar aynı yerde duramıyor. Basit fizik kanunları burada da işliyor. Ben demiyorum ki “benim yaptığım, benim dediğim tek doğru!” Tek bir derdim var; ne olursa olsun SEVGİ’de kalabilmek. Zarar da görsem uzaklaşarak, kendimi koruyarak sevmeye devam edebilmek, umudu hep korumak. Ben bunları yapabilmek için hep vermek gerektiğine inanmış kendi ÖZ’ümden tüketmişim. Halbuki insan nezaketle de sınır koyabilir, suskunluğuyla OL’maya izin verebilir ve sabırla da olgunlaşabilirmiş. En iyisi Yaradan’a teslim olmakmış, öğrendim. Eskiden otomatikleşmiş hareketlerle yaptığın şeyleri yapmamak başlarda zor olsa da, yeni kimliğimin dengeli ve kendi değerlerinden hareket eden güçlü hali beni zamanla çok iyi hissettirdi. Sistemin getirdiği her şeye, başta olumsuz görünse dahi sonsuz minnettarım. Bu şükran duygusu birkaç gündür içimden taştığı için de artık seninle rahatlıkla paylaşıp diyebiliyorum ki: “Korkacak bir şey yok. Her ne oluyorsa bütünün hayrı için oluyor. Sen yargılansan da günah keçisi ilan edilsen de zaman zaman eski halini çok özlesen de inan yeni olan hayırlıdır. Hem de herkes ve her şey için. Vedalaş eski versiyonlarınla! Sana bugüne kadarki hizmetleri için teşekkür et ve onları sevgiyle geçmişe gönder. Yeni gelen kimliğine merhaba de ve sanki bir yabancıyla tanışıyormuşçasına merakla yaklaş ona. O belki de seni bin türlü musibetten korumak, kollamak için Yaradan tarafından gönderilmiş harika bir programdır ha ne dersin?”
Sen bunu düşünürken ben ortaya yine güçlü bir soru bırakıyor ve bir sonraki sefere kadar kendi üstünde çalışmanı diliyorum.
“Peki yolda BİZ’i başka hangi kimlikler bekliyor?”
Kardeşin
Nihan
YORUMLAR