Dönüşüm yolunda cesareti kırılanlara

Selam olsun! Değişim, dönüşüm yolunda cesareti kırılanlara selam olsun!


Nasıl yapacağım, nasıl çıkacağım bu hapishaneden diye diye kendini yiyip bitirenlere...


Aşağıda kendimize hızlıca farkındalık katabileceğimiz bazı alanları yazmaya çalıştım. Aynı yollardan defalarca geçmek için kendiyle çalışmayı düstur edinmiş bu kardeşinizden HEPİMİZ’e...Tekrar ve tekrar en baştan, hiç yılmadan!


Bu arada küçük bir uyarı; bu yazı bolca tavsiye içerir. Üsten bir söylemle yazıldığını düşünenleriniz olacak, akıl veren yazıları sevmeyenlerdenseniz LÜTFEN OKUMAYINIZ, RAHATSIZ OLACAKSINIZ! Ama bilin ki değişim, dönüşüm tam da o sıkıştığınız, rahatsız hissettiğiniz, yazara pek de sempati duyamadığınız yerde başlıyor. Nerden mi biliyorum? Defalarca deneyimledim. Daha geçen hafta yazdım Eckhart Tolle’den en başlarda nasıl hoşlanmadığımı. Onun gibi onlarcası oldu. Ne biliyor ki bana akıl veriyor dedim ama hep içimdeki sezgiyi izlemeyi ve rahatsızlığımın peşinden gitmeyi bildim. O yüzden karar sizin.


Tavsiyelerime başlıyorum:

Fark ederek başlayacaksın sevgili kardeşim. Fark etmek için, izleyeceksin kendini bir başkasını izler gibi. Nasıl mı mümkün olacak? Sessiz kalmayı, sukünetle barış yapmayı öğrenmelisin önce. Hareketsizce varlık alanını hissetmeli, nefesinle tanışmalısın. Senin hiçbir müdahalen olmadan doğduğun günden bugüne içine girip çıkan, hücrelerine can katan nefesine yaklaşmalısın önce. Tanıdıktan sonra nefesini, izlemeyi öğrenmelisin onu. İster meditasyon yap, ister nefes terapi, istersen sakinleşerek izle onu.


An’dasın artık. Evrenin zamanı, sonsuz yaratım alanı...Bu alandaki deneyimlerin sayısını artırabilmek için dinlemeyi öğrenmelisin sonra, kalpten dinlemek olmalı yaptığın. Kafanda kendinle ilgili düşüncelerin dönerken hiç kimseyi dinleyemezsin unutma! Her şeyinle yüzde yüz o an’da orada mevcut olmalı ve anlatılanlara kalbini açmalısın önce. Hiçbir yargı olmadan, söylenenleri ilk defa duyuyormuşçasına merakla, karşındakini ilk defa görüyormuşçasına, anlama gayretiyle...İşte o zaman kelimelerin derin manalarıyla bağ kurabilir, içindeki duyguyu anlayabilirsin. Yine an’dasın o zaman.


Yedi tane karanlık ok var kişisel gelişim yolunda, bilmen için tuzakları yazmak isterim:

1- Bağlanmalar: Gelişim yolundaki en büyük engellerden biri ilişkilerindeki bağımlılıklarındır. Kendin olabilmek için kimseye ihtiyacın yok. Çocukluğunda geliştirdiğin sağlıklı bağlanma modeli seni tüm ilişkilerinde destekler. Bu konuda şanssızlardansan dahi kaderin senin için seçtiği gelişim modelini fark edebilir, sağlıklı ilişkiler için, bağlılık, kalpten ve koşulsuz sevgi, sağlıklı sınırlar ve mesafeleri deneyebilirsin. Bu arada güvenli bağlanma her zaman telafi edilebilecek bir konu; ebeveynlerini suçlayarak hiçbir yere varamazsın!

2- Bağımlılıklar: İnsan olarak diğer canlılardan farklı olan yanın, iraden. Güçlenmesi, doğrudan şaşmaması, herhangibir şeyin üzerinde senden daha fazla söz sahibi olmaması için dikkatle, sabırla büyütmen gereken yanın... Sadece var olmak için hiçbir şeye ya da hiçbir kimseye ihtiyacın yok. Yaşamdaki en değerli hediyelerinden biri olan, vaktini, doğru değerlendir. Onu senden alan alışkanlıklarını iyi seç. İradenin dışında herhangibir şeyin seni esiri etmesine izin vermezsen şayet, kendi gücünün farkına varır her türlü zorlukla baş edebilirsin.


3- Yargılar: Yargılayan zihnimiz, insanların, eşyaların ÖZ’ünü görmemizi engelleyen bir hapishanedir. Binlerce alternatif arasında kendi kısıtlı dünyamızın çerçeveleriyle düşünme kısıtlılığındadır. BİZ’i kibirli bir üstünlük kurma hastalığına götürmesi olasıdır. Evrende yaratılmış her şey o an olması gerektiği gibidir. Kabul et! Edemiyorsan kendine zaman tanı! Yargıdan çıktığında şefkat alanın genişler, sevgi kapasiten büyür.

4- Karşılaştırmalar: Yetersizlik, değersizlik sabotajcıları ile birlikte çalışan bir alandır. Kendi değerinin farkında olan bireyler asla kendilerini başkasıyla kıyaslamaz, ulaşmak istedikleri hedefler için onlardan İLHAM alırlar. Herkesin kendi ışığı olduğunu bilir, gereksiz karşılaştırmalarla kıskançlık gibi zehirli duyguları beslemezler. Kendi derin hasretleriyle bağ kurup, oraya ulaşmak için kendilerine odaklanırlar. Birlikte başarmaya inanırlar.

5- Beklentiler: Birilerine, bir şeylere fazlaca beklenti yüklemek hayal kırıklığından başka bir şey getirmez. Olanı olduğu haliyle kabul etmek ve hedefler için çalışarak akışına bırakmak kişileri özgürleştirir.

6- Onay ihtiyacı: Kimse bizi onaylamasa da yaptığımız şeyleri kalpten yapıyorsak zaten mutluyuzdur. Birilerinin onayını almak için istemediğimiz şekilde yaşamak baskı ve öfke oluşturur.

7- Kişisel önem duygusu: Ego’nun en çok sevdiği şey... Birileri için önemli olmak, vazgeçilmez olmak. Derin bir bağımlılık getirir. Kimse için önemli olmadan da bu evrende eşsiz bir yaratım olduğumuzu kabul etmek ve bununla mutlu olmak da bir seçenektir. Varoluş neşesini deneyimleyebilmek için ÖZ’le daha çok bağlantı kurmak gerekir. An’da olabildiğimiz, ruhumuzun seçimlerini dinlediğimiz durumları arttırmak ego’dan özgürleşmek için gereklidir.


Bu karanlık okların karşısında da yedi aydınlık ok var. Üzerinde çalışmak için bu alanları da yazmak isterim:

1- Öz farkındalık: Kendini, kapasiteni, potansiyelini fark edersen şayet nelere gücün yeteceğini, nelerin senin için doğru seçimler olmadığını bilirsin. Bu şekilde doyumda bir hayat yaşaman mümkün olur.


2- Kendi değerini bilme: Ne yapabilirsen onu en iyi şekliyle yapan biriysen, kendi değerinin de farkındasındır. Kendi değerini, kıymetini bildiğin için kimseden onay, takdir beklentin de olmaz. Bunlar doğallıkla sana akarlar. Gücünü kendinden alırsın.


3- Kendini kabul: Olduğun halinle o an için en mükemmel versiyonunsun. Evet istersen binlerce başka alternatifin var ama önce kendini olduğun gibi, zaaflarınla, günahlarınla, yeteneklerinle kabul et kardeşim. Eşsiz bir tasarımız hepimiz, hatırla!


4- Kendinden keyif alma: Yalnızlığınla barış, başkalarının seni oyalayarak zamanını doldurmasını, sana keyif vermesini bekleme. Kendin mutlu olduğun şeyleri yaparsan hayattan ve kendinden çok keyif alacak, daha mutlu bir insan olacaksın.


5- Kendini sevme: Erich Fromm’un Sevme Sanatı adlı başyapıtını muhakkak oku! Bütün kişisel gelişim kitaplarının neden “kendini tam anlamıyla sevmezsen başkasını da sevemezsin” klişesini söylediğini derinlemesine anlayacak ve tüm kardeşlerinle bağ kuracaksın ama önce sev kardeşim, hem de ilk önce kendini! Bu asla bencillik, kendi beğenmişlik değildir. Sende tezahür eden yaradılışı yakından tanıyıp, ilahi olanla bağ kurma yöntemidir. Kendinden yansıyan ışığı, karşındakinde görebilme yeteneğidir. Azıcık emek ver, herkesi olduğu gibi nasıl sevebileceğini göreceksin. Başkalarında çok eleştirdiğin her şey başka bir versiyonuyla sende muhakkak var. O yüzden kendinle çalış!


6- Kendini gerçekleştirme (Ruhsal savaşçı) (Hepimiz bir amaç için buradayız. Bu koskoca sistem boşu boşuna tesadüfen yaratılmadı. Bu mükemmel matematik model ve sonsuz olasılıklar denizi hedonistçe bir varoluşa kurban edilemeyecek kadar kıymetli, fark et! Kaldır kafanı yıldızları seyret, güneş sistemimizin evrenin ne kadar küçük bir parçası olduğunu, bizim evrenimiz gibi milyarlarca başka evren olduğunu idrak et. Sonra sor kendine; “Ne için?”, “Bu kadar iyi dizayn edilmiş bir sistemde benim görevim ne?

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ni incele! Yedinci basamak neymiş bak bakalım! Sadece parayı bulup rahat bir hayat sürünce oralara gelinmiyor merak etme! Bilinci dönüştürebilirsek şayet hepimiz oradayız! Ben de elimden geldiğince çabalıyor, uyanmak için gerekenleri yazıyorum yılmadan. Sen de oku ve beğenirsen olabildiğince çok can’la paylaş ki, bilincin ışığı sönmeden yanmaya devam etsin. İnsanlık hak ettiği medeniyet seviyesiyle buluşup CAN’ın kıymetini, eşsizliğini anlasın!


7- Mükemmellik (İnsan-ı kâmil): Yüksek benliğinle buluşma alanı, tekamülde insanın gelebileceği son nokta. Bir ömür yeter mi bilmiyorum ama amaç hep oraya doğru gitmeye çalışmak olmalı bence. Erdemli davranışlarının sayısını arttırarak, hak gözetip, şefkat ve kabulde genişleyerek, kendin için istediğin her şeyi herkes için istemeyi bilerek vicdanı hür, ruhu hür varlıklar olmak insanlığın hedefi!


Ölmeden önce, hala bir şansın varken, kendi en iyi versiyonunla göçmek istemez misin dünya gezegeninden?

Ancak tuzakları ve gelişim alanlarını bilirsen kendi en iyi versiyonuna ulaşma yolunda bilinçle ilerleyebilirsin. Değişebilir, dönüşürsün istediğin kişiye. O kadar zor değil, emek gerektiriyor her şeyde olduğu gibi. Kendin için çalışmayacaksın da kimin için çalışacaksın söyle bana! Kızıyor muyum zannediyorsun? Asla... İyi bildiğim bir alanı, içinden yanarak geçmekte olduğum sınavları, kolaylaştırarak anlatmaya çalışmak benimkisi. Yapabileceğine inanç geliştirmeye çalışmak. “Eğer birisi yapabiliyorsa, inan herkes yapabilir” demek.


Neden bu kadar istiyorum insanların dönüşmesini, tekâmül etmesini biliyor musun? Çünkü evrende döngüler var hem de binlerce yıllık. Şu günlerde bir döngü daha tamamlanıyor. Bilincin kapıları IŞIK’la doluyor. Bu alanda çalışanlar, bilincini, yüksek benliğini yükseltmeye çalışanlar yeni yeni farkındalıklarla doluyorlar. Hep bahsettiğim ALTIN ÇAĞ’ın temelleri atılıyor. Ne kadar çok kişi bu anlattıklarımı başarırsa insan bilincinde o kadar büyük bir sıçrama gerçekleşecek. Böylece kurtulacak insanoğlu üç boyutun kısıtlılığındaki dualite (ikilik; iyi – kötü) anlayışından. Ve inan kardeşim yeryüzü cenneti inananlarla birlikte HEP BERABER kurulacak. Ben görecek miyim diye sorma bencilce? Gördüğün o kötü sandığın tüm illüzyonun seni ele geçirmesine ve karanlığa gömmesine izin verme! IŞIK her zaman karanlığın yanıbaşındadır, hatırla! Gelecek yeni nesillere odaklan ve dönüşümün için çalış, daha geç olmadan.


EVREN’in sonsuz şefkati ve tüm sevgimle,

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.