Ayrılık sonrası

Geçenlerde bir arkadaşım aniden bana sevgilisinden ayrıldığını söyledi. Kısaca bahsetti ama belli ki epey sarsmıştı onu kararı. Nedenleri son derece mantıklı olan “doğru” bir ayrılıktı bu bence. Yavaş yavaş bardağın doluşu ve son bir damlayla taşmasıydı…


İnsan o son anı çok iyi tanır ve bilir aslında. Söylenen kırıcı sözler havada donup asılı kalırlar. Gözünün içine bakar ve sorarlar sanki; “E yok artık! Bunu da mı sineye çekeceksin?” Ya da ruhu bas bas bağırır insanın “kaç kurtar kendini bu saçmalıktan!” diye. Ve öyle de olur. Koşa koşa kaçar insan artık kendini yansıtmayan, onu yüceltmeyen, beslemeyen bir ilişkiden. Ama biraz ilerde yorulup da durduğunda ve soluğunu yakaladığında bir yorgunluk çöker aniden. Üstüne üstüne gelir ayrılık, allak bullak eder o anda.


Arkadaşım o gün çok güçlü ve sakindi aslında ama işte bu bahsettiğim çöküş anını yaşar diye korktum biraz. Kendimce öğütte bulunmak istedim ama o akşam zamanı değildi, daha çok tazeydi her şey. Ben de bugün yazayım dedim. Ayrılık acısı yaşayan herkese olsun sözüm.


Ayrılık insanı içine çekip alan koskoca bir karanlık. Zor bir dönemi daha da zorlaştırmamak için sevgiliye ve hüzne dair her şeyden mümkün olduğunca uzaklaşmak şart... Doğru dürüst bir şey bilmeden arabuluculuk rolüne soyunan ortak arkadaşlar başta olmak üzere… Ortamları ve mekanları da iyi seçmek gerek. Anıları çağrıştıran yerlere bir süre uğramamak en iyisi, yaraya tuz basacağı için daha çok dengesini bozar insanın.. Arabada, evde çalınan şarkılar da bir o kadar önemli. Karanlığı zifiri karanlığa dönüştürebilecek güçte oluyor bazı şarkıların sözleri. O kadar da çok şarkı var ki özlemek ve ayrılık üstüne… Zayıf anında hüngür hüngür ağlatır insanı ve hatta eski sevgiliyi ilahlaştırır bile... İlerde pişman olacağı bir SMS bile attırabilir insana o şarkılar. Aman aman!


Aslında ayrılığa bir hastalık gibi bakmak en doğrusu sanırım. Arada kriz geçirten türden bir hastalık. Dalga dalga yayılıp bir anda bünyeyi saran boğucu bir etkisi var. Kriz çok sürmüyor aslında ve kısa bir süre sonra aklı başına geliyor kişinin ama işte bütün konu o esnada yanlış bir şey yapılmaması. Derin derin nefes almak gerek, kendi kendine telkinde bulunup “geçecek” demek. Geçiyor çünkü.


Kendinden şüphe etmek ve her şeyi sil baştan kafada evirip çevirmek de boş. Kimse durup dururken çok mutlu bir ilişkisini bitirme kararı almaz. O kararı “aldırtan” sebepler, birikimler, içerlemeler vardır.. Ya da şöyle bir düşündüğünde, birlikte geçirilecek bir geleceğin pek de parlak olmayacağını fark eder insan. “Perşmbenin gelişi çarşambadan belli olmuştur” bir kere. Yaşananlar ve paylaşımlar arttıkça gerçek yüzünü ve rengini göstermiştir karşı taraf. Eh, durum böyle olunca da “görmezlikten” gelinmez artık. Gelinir de… sonu iyi olmaz... Öz sevgi ve öz saygıyla çelişir çünkü bu durum. Kendine karşı ayıp eder insan.


İşte bu yüzden her şeyi bir bir yazmak gerek bence. Hala akıl baştayken ayrılık sebeplerinin listesi yapılırsa nefessiz bırakan “kriz” anlarında hayat kurtarır. Kendinden geçmiş birinin başından aşağı dökülen soğuk su etkisi yaratır o liste.


Yazmayınca unutur insan, hafıza nankördür. Ayrılık acısı çekenle dalga geçercesine en güzel anıları seçip sıralamaya başlar bir süre sonra. “Niye bıraktım ki onu?” dedirtir insana panik içinde. Tabii ki güzel anılar da olmuştur, inkar etmemek gerek. Zaten öyle olmasa niye sürdürür ki insan ilişkisini? Ama ayrılık sonrası tüm güzel anıları peş peşe hatırlamak malum semptomlardan biridir sadece. Alışkanlıklardır vazgeçilmesi zor olan, sevgili değil.


Boşluk duygusunu ve ikiyken bir olmanın yarattığı bocalama hissini özlem hissiyle karıştırmamalı. Durup bir silkelenmek ve yenilenmek gerek. Bilinçli bir şekilde “kriz yönetimi” uygulamak, kendini bilmek, zorlamamak ve zamanın en iyi ilaç olduğunu unutmamak…


Güzel bir yere seyahat, doğada geçirilen zaman, yürüyüş, meditasyon, dans, yeni bir hobi, endorfin salgılatacak türlü egzersizler… Hepsine evet! Hatalardan ders almaya, “olduramadığımız” bir ilişki sayesinde artık ne istediğimizi (ve en önemlisi de ne istemediğimizi) net bir şekilde bilmeye, yeni hayallerimize ve amaçlarımıza sahip çıkmaya evet!


Bitmiş gitmiş bir şeyi daha fazla didiklemeye ve geçmişte yaşamaya hayır. Eskiler ne demiş;“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.”


Sevgiyle kalın.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.