Alışveriş yapmadığım yıl
Okumaktan asla bıkmadığım 2 kategori var:
1. Polisiye romanlar
2. Sade yaşam üzerine kitaplar
İlkini bilmem ama umarım 2. kategori sizin de ilgi alanınıza giriyordur.
Bugün özellikle bahsetmek istediğim bir kitap var ki o da Cait Flanders, TheYear of Less | Alışveriş Yapmadığım Yıl.
Alışveriş Yapmadığım Yıl, yazarın uzun yıllar sürdürdüğü blog tecrübesinden sonra 2 yıllık alışveriş diyetinin sonunda yazdığı bir kitap. Kitap ilk 12 aylık süreci anlatıyor. İkinci yıl zaten birinci kurallar geçerli olduğu ve artık almamayı içselleştirdiği için o kısmı anlatmamış. Flanders daha önce borçlarını ödemek, yaklaşık 15 kilo vermek ve içkiyi bırakmak için de benzer challenge'lar/denemeler yapmış. Kitapta da gayet samimi bir şekilde kendinin nasıl bir alışverişkoliğe dönüştüğünün farkına varmasını, bu süreçte en çok zorlandığı ve güç aldığı anları anlatıyor.
Alışverişi bırakırken aynı zamanda eşyalarındaki kalabalığı da azaltmaya yani sadeleşmeye karar veriyor, ay ay bizimle de yüzde (%) olarak ilerlemesini paylaşıyor, kitabın sonunda ciddi bir azalmaya gidiyor ve aslında bu işi ciddiye alan birçok kişi gibi eşyada sadeleşmeyle başlayıp her anlamda sade yaşama doğru ilerliyor. Hatta sıfır atığa bile yönelip kendi temizlik malzemelerini yapmaya başlıyor.
Kitapta yer yer çok değerli tespitler var. İnsan dürüstçe içine dönüp baktığında çok önemli aydınlanmalar yaşayabiliyor. Bunları tek tek yazarsam kitap özetine dönüşecek ama mesela bir yerinde yaptığı bir tespit beni derinden etkilemişti:
Cait Flanders diyor ki; “Ben alışverişkolikleri düşündüğümde aklıma topuklu ayakkabılar giyen, bakımlı, ellerinde marka poşetler olan kadınlar geliyordu. Kendime baktığımda ben o kafamdaki resme hiç uymuyordum. E o zaman ben de alışverişkolik değilim diyordum. Ama her üzüldüğümde canımın sıkkınlığını geçirmek için alışveriş yapıyordum, bir indirim maili geldiğinde hemen fırsatlar arasında kayboluyor, bir kitap almak için bir dükkâna girdiğimde 4-5 farklı kitapla çıkıyordum.”
Bilmiyorum siz bu cümlelerde ne kadar kendinizi gördünüz. Ama benim satınalma dürtülerimi gözden geçirmeme bir kez daha neden oldu. :)Bu tanım çok sahici bir tanım gerçekten de.
Bu sürecin sonunda tabii satın alım sürecine de bakış açısı değişiyor: Yazıyı bu bakış açısı değişimiyle kapatalım:
... artık tek bir sweatshirt alma hakkım olduğu için en iyisi olmalıydı. En iyi marka, en pahalısı ya da en kalitelisi değil. Benim için en iyi olan. Üstüme tam olmalı, iyi hissettirmeli ve nerdeyse her gün giyebildiğimi hayal edebilmeliydim...
Siz hiçbir şey satın almadan ne kadar zaman geçirebilirsiniz?
YORUMLAR