Bodrum bitmiş ya...

Her yaz başı ülkemize cemrelerden önce bu laflar düşer. Bodrum bitmiş, Çeşme bitmiş, gidilecek hiçbir yer kalmamış... Her bayramda tatil bölgelerinin delicesine dolu olduğunu bilmesine rağmen yine arefeyi görür görmez yola çıkan tatilcilerimize göre her yer bitmiştir. Bir kere bile ben bu bayramda deli dana gibi niye oradan oraya koşturuyorum demeden en kalabalık yerlere ilk olarak damlamak için sabaha karşı yola çıkan tatilcilerimize bir şey beğendirmek mümkün değildir.


Bodrum’a karşı ben de hep mesafeliyimdir, bunun sebebi ise yukarıdaki örneklerle alakasız. Ben Akyaka insanıyım. 2001 yılından beri ailem Akyaka’da yaşıyor ve neredeyse tüm yazımı da burada geçiriyorum. Bana göre buradan güzel bir yer yok ve ben eğlencelere koşayım insanı değilim, bu yüzden halimden de çok memnunum. Bodrum’a ara ara gidip hep memnuniyetsiz bir şekilde döndüğüm için bu sene de aynı hislerle gittim. Bana göre gereğinden fazla büyümüş ve nadiren güzel deniz bulunabilen bir yer Bodrum. Her yer gibi buranın da seveni, fanatiği var tabii ki. Şimdiye kadarki ziyaretlerim arasında en değişiği geçen hafta yaptığım oldu, bu sefer gerçekten çok başka bir Bodrum ile karşılaştım. Kiminin bayıldığı kiminin yüzüne bile bakmadığı bir Bodrum...


Yıllar önce barlar sokağı girişinden 5 liraya küçük su almıştım ve vay be Bodrum’a bak sen demiştim... O zamanlar tatil yerlerinin pahalılığını ve popülerliğini lahmacunlar değil küçük su fiyatları belirliyordu çünkü. Bu sene gece 2’de barlar sokağında yalnızca biz vardık. Tek dolu olan yer Adamik’ti ve orası da gerçekten çok güzeldi. Barlar sokağında bana göre tek gidilesi yer orası... Müzikleri şahane ve herkes gerçekten eğlenmeye gidiyor, piyasaya bakmaya değil. Boş gecelerden Bodrum’un en popüler beach’ine ev sahipliği yapan Yalıkavak Highlight Hotel’e geçiyoruz. Neredeyse tüm Bodrum buradaki X-Beach’e gelmek için uğraşıyor, boş sokaklara bakıp şaşırıyorsanız bilin ki millet burada. Çünkü tüm ünlüler, tüm sosyetikler, güzel kızlar, kaslı erkekler burada. Kimse Bodrum standartlarına göre gayet güzel olan denizine bakmıyor bile. Plaj tıklım tıklım ama denizde sadece bu kalabalık ve gürültülü yere nasıl düştüğünü anlamayan çocuklar var. Ortam canlı magazin gazetesi gibi, herkes harıl harıl kim nerede ne yapıyor onu öğrenmeye çalışıyor. İçerdeki herkes halinden memnun ve tabii ki lahmacunlar da havada uçuşuyor. Burada fiyatlar o kadar uçmuş değil yalnız, giriş ücretini bilmiyorum ama yiyecekler çok da abartı sayılmaz.


Beni en çok şaşırtan yerlerden birisi de Yalıkavak Palmarina oldu. Kendimi birden Nişantaşı’na ışınlanmış gibi hissettim. Dev bir Zorlu Center gibi, marinasından mağazalarına, restoranlarına kadar... Hepsi de zaten İstanbul’da gittiğim ve gördüğüm yerler. Pardon da ben ne yapayım böyle Bodrum’u? “Ay İstanbul’dan bıktım” diye buraya kaçıyorsunuz ama sonra gidip Günaydın’da et yiyorsunuz, yan taraftaki Starbucks’da kahve içiyor arkadaşlarınızla rastlaşıyorsunuz. İşin daha ilginç kısmı lüks tüketime yönelik yapıldığı için öyle bikiniyle gezen salaş tipler de görmedim pek. Marina kısmı çok güzel ama içinde beni Bodrum’a geldiğim için cezbedecek, sadece burada yiyebileceğim lezzetler yoksa ne yapayım o kocaman palmiyeyi? Tek ilgimi çeken bölüm Macrocenter oldu, açıkçası ben Macro hastası bir insan olarak Akyaka’da bile bu market olsun isterdim... Bodrum’u sadece Macrocenter yüzünden kıskanıyorum diyebilirim. Sık sık gitmesem de arada gittiğimden Bodrum restoranlarına da hakim sayılırım ve yine hepsi birbirinin benzeri ve balık ağırlıklı olduğundan akşam yemeklerinden çok sıkılırdım. Bu sene de yine Yalıkavak’daki Mufla beni kurtardı. 2 Gece kaldım, ikisinde de oraya gittim çünkü lezzetli bir şeyler yiyince kendimi lezzetsiz sürprizlere kapatıyorum. Zaten hepsi birbirinin aynısı yerler ve İstanbul’daki restoranlar var, neden yine gidip o şahane mısır ekmeğinden yemeyeyim ki dedim... Gerçekten Bodrum’a giderseniz uğramanız gereken bir yer. Güneşin batışını izleyerek bir şeyler için aynı zamanda yüzlerce like alacak İnstagram fotoları çekebilirsiniz.


Akyaka’ya dönmeden bir başka meşhur yer olan Mandarin Oriental Hotel’e gittim. Beni en çok şaşırtan şey Bodrum’da sık sık gördüğüm güdük ağaççıklar değil gerçekten orman içinde yapılmış olmasıydı. Juju Beach ise gerçekten muazzamdı, böyle güzel hizmet ve sakinlik az bulunur. Eğer yüksek müzik ve kalabalıktan hoşlanmıyorsanız mutlaka uğramanız lazım. Biraz ilerisinde de Blue Beach var orası daha da bir sakin. Bodrum beni en çok bu açıdan şaşırttı, dinginlik ve huzuru burada da hissedebileceğimi sanmazdım...


Ulaşım konusunda da en ufak bir gelişme yok Bodrum’da. Uber burada da hizmete girmiş diye seviniyorsanız pek ümitlenmeyin derim. 3 tane araç getirmişler onlar da asla gelmiyor. Yani etrafımda en çok konuşulan konulardan birisi de Uber araçlarının gelmemesi yönündeydi. Taksilerin lüzumsuzca pahalı olduğu Bodrum’da biraz daha disiplinli ve aksatmasız hizmet verseler resmen sevap işlerler, haberleri yok... En kalabalık, en kaos zamanlarda trafikte bile kalmışlığım vardır ama bence Bodrum’a arabayla gitmek lazım. Bir yerden bir yere geçmek gerçekten zor ve uzun. Oradan oraya gitmek beni çok yordu.


Bu satırları dünyanın en güzel sahili olan Gökova, Akbük’ten yazıyorum. Benim Bodrum yazım da ancak bu kadar olur, yapacak bir şey yok.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Tebrik ederbayramını kutlarım
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.