Kan bağışı bilgisizliği …

Dernek kurmak kolaydır, toplanıp karar almak zordur ama bu kararları uygulamak, uygulatmak ve projeleri yürütmek inanın çok daha zordur. Tıpkı gönüllü ve duyarlı kişileri bulmanın zor olduğu gibi…


Bundan bir yıl önce, sosyal paylaşım sitelerinden biri olan Facebook’ ta bir grupla başlayan ve amacı bir yaşam hediye etmek olan, bu bilinci de projelerle yaymaya çalışan köklü bir dernek başkanı var yanımda.


Ben bu hanımefendiyi hatırlarsınız daha önce tanıtmış ve amacını da yazmıştım. Çıkacakları yolda da destek vereceğimi belirtmiştim ki bunu da yapmaya çalışıyorum.


KHGD (Kan ve Kök Hücre Gönüllüleri Derneği) Bir yıl içinde epey köklü projeler yaptılar ve ulusal boyutta, bakanlıkla birlikte girişimlerde bulundular. Bu girişimleri ve tüm çalışmaları detaylıca sizlerle bir sonraki yazımda paylaşacağım. Çünkü önce ve özellikle öğrenmek istediğim bir nokta var...


Kan bağışı!


Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız, malum twitter da "rt" yapılması talep edilen kan anonsları, bunların gerçeklik payı, kimler bağış yapabilir? Kimler gerçekten hayat kurtarabilir? Para ile kan satılıyor mu? tüm bunları hem gönüllü hem de dernek başkanı olan sevgili Sema Savaş’la tekrar konuşarak aktarmak istedim. Malumunuz bu konuda hem görsel hem de yazılı basında bazı açıklamalar hepimiz için kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu nedenle ilk sorum;


Ülkemizde bağış sistemi nasıl işliyor ?


Hepimizin bir gün kan ihtiyacız olabileceği gerçeği çok yakınımızda. Bu nedenle; kan bağışı konusu, şu an ihtiyacı olmayan bireyler için dahi aslında hayati bir konu. Bir trafik kazasında, bir ameliyat sırasında veya bir hastalıkta acil kan ihtiyacımız olabilir. İşte o kritik anlarda güvenli kana ulaşabilmemiz icin 18 – 65 yaş arası sağlıklı bireylerin duzenli kan bağışçısı olmaları çok önemli.


Ülkemizin yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü' ne göre kan bağışı ve temini üç ana gruba ayrılıyor:




- Hasta yakınlarından temin edilen kan,


- Ticari / illegal temin edilen kan,


- Gönüllü ve düzenli kan bağışçılarından temin edilen güvenli kan.



Öncelikle kan bağışı bir kereye mahsus bir olay değil, düzenli yerine getirilmesi gereken bir vatandaşlık görevi aslında. Ülke olarak ne yazık ki yeterli kan bağışçısına sahip değiliz. Oysa gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bağış kriterlerine uygun erkeklerin yılda dört kez, kadınların ise üç kez kan vermesi gerekir... Ülkemizin yıllık kan ihtiyacı 2 milyon ünite kan iken düzenli bağış yapan gönüllü sayımız sadece 400 bin!



Düşünebiliyor musunuz, ağırlıklı olarak sahip olduğumuz genç nüfusa rağmen ülkemizin tüm yükü 400 bin bilinçli bireyin damarlarında! İşin ilginç tarafı ise bu sayının sadece %10' unun kadın olması. Bu noktada; duyarlı bireylerin yetiştirilmesi için annelerimize çok iş düşüyor... Kadın olarak bizler bağışçı olursak, gönüllülüğü de evlatlarımıza miras olarak bırakabiliriz.’’


Güvenli Kan dediğiniz nedir ?


Acil bir durumda temin edilen kanın güvenli olması çok önemli. Düşünün ki kan ihtiyacı olan bir hastanız için Kızılay ya da kan merkezlerinden kan temin etmeye çalışıyorsunuz ama bulamıyorsunuz... O zaman ilk başvurduğunuz kişiler akrabalarınız ya da yakınlarınız oluyor. Maalesef o aşamada bağış öncesi doldurulan formlarda insanlar dogru beyanda bulunmayabiliyor. Oysa bu formda yer alan tüm sorulara doğru cevap vermek hakikaten hasta için hayati bir önem taşıyor. Zira yanlış beyan veya bazı bilgileri saklamak hayat vermek istediğiniz bir canın sonlanmasına da sebep olabilir. Buna istinaden doğru beyanlarla doldurulan form güvenli kan temininde atılan en önemli adımdır.




Yakınlarınızdan temin edemediğiniz durumlarda ise ticari kan bağışçılarına, Kızılay'ın tabiri ile "kan simsarları" nın eline düşebilirsiniz. Hele ki aradığınız, çok zor bulunan negatif gruplardan ise çok büyük bedeller karşılığı buldugunuz kan, o anda size çözüm gibi görünse de hastanızın hayatını sonlandırabilir. Çünkü maddi kazanç için kanını satan kişi belki de hayati tehlike oluşturabilecek bulaşıcı bir hastalığı almış ve virüsünün de henüz tespit edilemediği "pencere dönemi" dediğimiz sürecin içinde olabilir.


Pencere Dönemi mi?



Bu dönem, kan bankacılığındaki en büyük risklerden birisi. Bulaşıcı hastalık mikrobunu alan kişinin mikrobu aldıktan sonra bir hafta içinde kan vermeye gittiğini düşünelim. Yapılan testlerde o hastalığın mikrobu çıkmayacaktır. Çünkü HIV virüsü vücuda girdikten 16-20 gün sonra, Hepatit B virüsü 56 gün sonra, Hepatit C virüsü ise ancak 60 gün sonrasında tespit edilebiliyor. İşte virüsün kanda saklandığı bu süreye ‘’Pencere Dönemi’’ deniliyor. Burada hayati risk söz konusu olduğu için, açıkçası tekrar doğru beyanın önemini vurgulamak isterim.




Peki bu süreleri kısaltmak mümkün değil mi?




Yakında mümkün olacak çünkü Türk Kızılayı' nın çok memnun edici bir çalışması var. Yıl sonuna doğru kısaca NAT ( Nucleic Acid Amplification) adı verilen bir yöntemle cok daha kısa bir sürede bu virüslerin tespit edilecek. Bu da pencere dönemindeki riski azaltacağı için çok sevindirici bir gelişme.



Üçüncü grup ise gelişmiş ülkelerde var olan ve bizim de hedeflediğimiz karşılık beklemeyen, bilinçli ve düzenli kan bağışçıları. Çünkü onlar kan bağışına engel teşkil edecek durumlarda konuya hakim oldukları için kan bağışını ertelerler veya yapmazlar.


Genel olarak bakacak olursak bağışçı sayısı her açıdan çok önemli... Normalde toplumların %5' inin düzenli kan bağışı yapması beklenirken, bu oran bizde %2 bile değil. Gelişmiş ülkelerdeki gibi oranı yükseltebilirsek, bahsettiğiniz sosyal medyadaki kan anonsları ile hiç karşılaşmayız. Sosyal medya demişken; bırakın bütün siteleri ülkemizde sadece twitter ve facebook kullanıcı sayısı 35 milyon. Bu sayının %10' u bile düzenli kan bağışı yapsa, hedeflediğimiz rakama ulaşmış oluruz. İsteğimiz kan anonslarının ‘’rt’’ yapılması değil, o an gidip kan verecek gönüllülerin olmasıdır.’’


Kan bağışını engelleyen durumlar nelerdir?



Uygun yaş aralığında ve 55 kg. üzerinde olan her sağlıklı birey kan bağışı yapabililir. Ancak düzenli bir bağışçı olsanız bile eğer son bir yıl içinde ameliyat olmuşsanız, son üç ay içinde diş tedavisi görmüşseniz, son bir yıl içinde dövme, piercing, akapunktur yaptırmışsanız, kronik bir hastalığınız varsa, bir enfeksiyon söz konusu ise ve tabii ki bazı ilaç kullanımları sırasında kesinlikle kan bağışı yapamazsanız.


Ben gönüllü olarak kan bağışlıyorum, peki benim bağışladığım kan satılıyor mu?


Kesinlikle hayır. Acil durumdaki hastanız için kan veya kan ürünü aldığınızda, karşılık olarak sizden sadece kan vermeniz istenir. Bu durum o anda sizin için sıkıntı yaratsa bile bilmelisiniz ki bir başkasının kanı hastanızın hayatını nasıl kurtarıyorsa, sizin vereceğiniz kan da bir başka hastanın hayatını kurtaracaktır. Bu yüzden hepimiz kanın tek kaynağının insan olduğunu asla unutmamalıyız!


Kan satışı konusu ise tam bir bilgi kirliliği!


Bu konuda biz de halk arasında bu söylemlere maalesef fazlaca rastlıyoruz. Hatta bu yüzden Türk Kızılayı’nın bağışçı sayısının düştüğünü de biliyoruz. Türkiye’ de kan satan bir kurum ya da bir merkez yok. Bunu tekrar vurgulamakta fayda var. Ayrıca kanunen hiçbir hastanenin veya kan merkezinin kan ihtiyacı olan hastadan ödeme talep etmesi de mümkün değil.


Örneklemek gerekirse; siz hastaneden ya da yakınlarınızdan kan bulamadığınızda, hastane sizin için Kızılay’ dan kan talep eder. Kızılay kanı gönderdiğinde hastaneye bir fatura düzenler. Ancak bu ödeme, Kızılay tarafından değil, SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) mevzuatları gereği düzenlenen yasal bir belgedir.


Sanırım insanların kafasını karıştıran da bu. Evet bir faturalandırma var ama bu işlem hastaya yansıtılmadan, kurumlar arasında gerçekleşiyor. Yani Kızılay faturayı hastaneye iletiyor, hastane de sigortalı olan hasta için çalışılan kanın bedelini diğer pek çok hizmette olduğu gibi SGK‘ dan alıyor.


Arada sizin dediğiniz gibi, hastadan yasadışı ücret talep eden kurumlar da olabilir ancak bu safhada hasta yakınına verilen belgenin Sağlık Bakanlığı’ na iletilmesi gerekir ki yetkililer hemen soruşturma başlatabilsin.

Kısacası her zaman ne yapacağımızı, nereye saldıracağımızı bilmelisiniz diyorsunuz :D


"Kesinlikle"


Konuştuğumuz tüm konularda fark ettiniz mi? Ortak noktamız yine bilinç, yine gönüllülük ve yine yaşam kurtarma… Bizim ve inanıyorum ki tüm hasta derneklerinin galiba tek bir dileği var. Sağlık hizmeti alan hasta ve yakınlarının tüm konularda haklarını bilmeleri ve bu bilgi ile doğru hareket etmeleri….


Yoldaşıma çok teşekkür ediyorum ve bu sohbetimizden sonra acilen kan vereyim istiyorum ama biliyorum ki dövmem yüzünden bir süre daha cezalıyım…




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yolunuz açık olsun....
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.