Değişim zamanı
Yaşam koçluğu, öğrenci koçluğu, kurumsal koçluk, kariyer koçluğu, yönetici koçluğu, vs... Her yerde her alanda her konu için karşımıza bir koç çıkıyor... İlişkiler için de var elbet, iyi de kimdir bu koçlar, gerçekten hayatlara mı hükmediyorlar?,
Bugün de alanında uzman bir koçla beraberiz.. Sevgili Engin Baran... O’nunla konuşmak istememin özel bir nedeni var ki, bunu şimdi paylaşmayacağım. Ancak bazı farklı yaşam şekilleri için çok faydalı olacağını kesinlikle söyleyebilirim. Şu an hemen ‘’Kimdir bu koçlar’’ diyorum ve sohbetimizi açıyorum.
İnsanlar neden bir koça ihtiyaç duyar, söyler misiniz?
Estağfurullah, hayatlara hükmetmek ne haddimize. Eğer bir yerde mevcut durumdan hoşnutsuzluk veya insanın sadece bir değişim talebi varsa, kişi o noktada yardım ya da destek isteyebilir.
Kimlerden alabilir bu desteği?
Herkes tarafından duyulmuş meslekler olan psikoterapistler, danışmanlar ve mentorlar ilk akla gelenlerdir. Bunlara ülkemizde, son yedi sekiz yıldır bir de koçluk eklendi. Tabii ülkemizde yedi sekiz yıl… Avrupa ve Amerika'da bu süre yirmi beş yılı aşıyor, hatta çok popüler ve aranan bir meslek diyebiliriz.
Koçluğun diğer benzer mesleklerden en önemli farkı, bugün ve gelecekle ilgili olmaları, yani gecmişi psikologlara bırakmaları. Yol göstericiliği de danışman ve mentorlara... Çünkü koçlar asla yol göstermez, örnek olmaz, akıl vermez, yorum yapmazlar ve yargılama lüksleri de yoktur. Teşhis etmez, tedavide bulunmaz ve deyim yerinde ise reçete yazmazlar.
Onu yapmaz, bunu yapmaz, "İyi de bu koçlar n'apar" diyeceksiniz, hemen söyleyeyim; koçlar bir mevcut durum analizinden sonra, güçlü soruları ile kişilerde farkındalık yaratarak bir gelişim sürecine ortak olurlar.
Amerika'lılar bu duruma "Anda dans etmek " diyorlar, yani koç ne yol gösterici olarak önde, ne de destekleyici olarak arkada... Elele ve tam yanında !!
Koçluk hakkında doğru bildiğimizi düşündüğümüz yanlışlar var mı?
Var tabii, olmaz mı... Bir kere çoğumuz koçları mentor gibi tanıyoruz. Yani bir konuda uzman ve o konuda yol gösterici. Karşılaştığımız insanların çoğu genelde bizden çözüm bekliyorlar. Oysa biz onlara, dünyada kaç tane insan varsa, o kadar bakış açısı, o kadar kişilik yapısı ve o kadar parmak izi olduğunu hatırlatıyoruz. Evrensel bir tane doğrumuz yok ki !! Demek istediğim; ne kadar uzman olursa olsun, hiç kimsenin doğrusu bir diğerininkiyle aynı olmayabilir. Biz kişinin, kendi doğrusunu kendisinin bulması için yol arkadaşlığı yapıyoruz.
Nasıl ?
Öncelikle "Kişi, konu ayırımı" yaptırıyoruz. Beklenen değişimin netleştirilmesini sağlıyoruz, mevcut durum analizi yapıyoruz, çözüm alternatiflerini sorgulatıyoruz ve bunlardan en optimum olanını uygulaması için cesaretlendiriyoruz. Bunları da etkin dinleyerek ve güçlü sorular sorarak gerçekleştiriyoruz. Dinleme deyip geçmeyin, dinlemek çok zor bir iştir, sadece kulaklar yetmez. Kulağın yanı sıra dikkat, algı ve göz teması gerekir. Sakin ve yalnız bir ortam, konsantrasyon ihtiyacı için her zaman tercih sebebidir.
Ne zaman bir koça gitmeliyiz? belki psikolojik anlamda zaman zaman desteğe ihtiyaç duyabiliriz ve bu zamanı biliriz. insan bir koça ihtiyacı olduğunu nasıl anlar?
Eğer ayağınızda pranga varsa terapiste gitmelisiniz ama önünüzde bir duvar varsa koça gelmelisiniz! Koçlar geleceğinizi inşa etmenizde size destek olurlar. Ne zaman hayatınızda yeni bir sayfa açma gereği hissediyorsanız, ne zaman sıfırdan başlamayı arzuluyorsanız, kısaca hayatı farklı yaşamak istediğinizde bir koça gitmelisiniz ya da hayatınıza bir koçu dahil etmelisiniz.
Peki ülkemizde ne aşamada?
Koçluk Türkiye'ye resmi anlamda 2005 yılında girdi, yani henüz daha çok genç. Uluslararası Koçluk Federasyonu'nun (ICF) Türkiye şubesi 2005 yılında faaliyetlerine başladı ve biz de o tarihten itibaren koçluk terimini duymaya başladık. Şu anda Türkiye'de ICF akredite bin civarında koç olduğu var sayılıyor. Dünyada koçluğu forse eden iki büyük kurum var. Biri demin belirttiğim ICF, diğeri de en az onun kadar etkin olan AC - Association for Coaching (Koçluk Birliği) İngiltere orijinli olan bu birlik, Avrupa'da en çok bilinirliği olan koçluk organizasyonu.
Türkiye'de de 2013 yılında güzel bir gelişme oldu. Mesleki yeterlilik kurumu (MYK) koçluğu 26.06.2013 tarihinde resmen meslek olarak onayladı, bu koçluğun da artık aynı diğer meslekler gibi resmi bir kimlik kazanması demek ve ülkemiz için güzel bir gelişme. Bu tarihten sonra koçluk eğitimi almak için başvuran insanların sayısı önemli derecede arttı.
Eğitim süreci nasıl, biraz da kariyerinize gelelim...
Aslında ben makine mühendisiyim. Mesleki kariyerime mühendis olarak başladım ve 17 yıl boyunca çeşitli sanayi kollarında yöneticilik yaptıktan sonra koçlukla tanıştım ve bundan 5 yıl önce koçluğun benim geleceğimi şekillendirmesine karar verdim.. Uluslararası akredite eğitimi aldım ve koçluğa ilk adımı attım. Şimdi ise yukarıda söz ettiğim, dünyada koçluğu forse eden her iki kurumdan da akredite koçluk eğitim programları olan ‘’House of Human’’da hem yeni koçlar yetiştiriyor hem de yöneticilik yapıyorum.
Demin bahsettiğimiz her alanda koçluk yapıyor musunuz?
Elbette. ICF, akredite koçluk yapabilmek için minimum 60 saatlik temel koçluk eğitimi almayı şart koşuyor. Bu temel eğitimi alan herkes yukarıda bahsettiğimiz her alanda koçluk yapabilir. Fakat konusunda branşlaşmak isteyen koçlar için de seçtikleri koçluk tipinde çeşitli eğitimler mevcut. Ancak 60 saatlik temel koçluk eğitimi dışında bir zorunluluk yok. Özellikle öğrenci koçluğu için ICF akredite eğitimler mevcut, dileyen koçlar 21 saatlik bu eğitime katılabilirler.
Böyle bir mesleği hedef alanlar, nasıl bir maliyetle karşılaşacaklar?
Tabii ki farklı firmalarda farklı fiyatlar mevcut. Önemli tavsiyem fiyattan önce eğitimin dünya standartlarında akredite bir eğitim olmasına dikkat edilmesi. Söz konusu 60 saatlik temel eğitimlerin bugünkü maliyeti 5000 TL ile 15.000 TL arasında değişiyor. Bir koçun ortalama 50 dakikalık bireysel seans ücreti de 150 TL den başlayıp uzmanlık derecesine göre 1500 TL'ye varabiliyor. Kurumsal kimliklerde bu ücretler çok daha yukarılarda seyrediyor.
Biraz standart dışı bir anne olarak açıkçası okullarda rehberliğin yanısıra öğrenci koçlarının da bulunması gerektiğini düşünüyorum, abartıyor muyum?
Yo yo, aksine teşekkür ederim, çok önemli bir noktaya değindiniz. Ben tüm eğitim kurumlarında öğretmen ve rehberlik servislerinin, ICF onaylı öğrenci koçluğu eğitimi alması gerektiğini savunuyorum ve bulunduğum her ortamda bu konuyu gündeme getiriyorum. Çünkü bir öğrencinin günümüz şartlarında farkındalık yaşaması çok önemli bir husus. Aslında koçluk kavramının çıkışı da, klasik yöntemler uygulandığında bazı konularda yeterince başarı sağlanamamış olması ve o konular için değişik çözüm önerilerinin araştırılması ile ortaya çıkmış. İşte o konuların başında da elbette öğrenciler geliyor. Bu sebeple öğrencilerle direkt iletişimi olan bireylerin koçluk eğitimi almış olması, geleceğimizin temeli olan çocuklarımızın daha doğru bir yöntemle her konuda farkındalık yaşamasına neden olacak ki, hepimizin ortak hedefi de zaten bu değil mi!..
Gelecekte koçluğu ülkemizde hangi noktada görüyorsunuz ve tavsiyeniz ya da hayata bakışımızla ilgili önerileriniz neler?
Özellikle MYK'nın 26 Haziran'da koçluğu meslek olarak onaylaması insanlık için olmasa da, koçluğun Türkiye'deki geleceği için çok büyük bir adım. Koçluk desteği alan insanlar, ülkemizde çok hızlı artıyor ve o insanların geri bildirimleri bu konudaki en büyük referans aslında.
Koçluk diğer taraftan, son bir kaç yıldır kurumsal oluşumlarda da önemli bir yer tutuyor, büyük firmaların İnsan Kaynakları departmanları koçluk için ciddi yatırımlar yapmakta. Dışarıdan koçluk desteği almanın yanı sıra kurum içi koçlar da yetiştirerek geleceği de garanti altına almanın peşindeler.
Koçluk ülkemizde son birkaç yılın en popüler gelişmelerinden biri. Hem çok faydalı hem de çok vakur bir meslek. Ben okurlardan koçluğa biraz daha yakından bakmalarını rica ediyorum. Elbette hiç birimizin elinde sihirli değnek yok ama yaşadığınız farkındalığa ve huzura inanamayacaksınız.
***
Sevgili Engin’e teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum.
Benim de isteğim, yüzyıl şartlarına uygun, geleceğimizi daha aydın kılan beyinlerle bir arada yaşamak ve prangalar olmadan mücadele ederek hayatları yaşanılır kılmak.
***
Bu senenin son yazısı oldu bu.. Her sene sizler gibi mutluluk, sağlık ve huzur diliyorum, barış diliyorum. ‘’Sen değişirsen dünya değişir’’ diyorlar… Ama görüyorum ki yetmiyor.
‘’BİZ’’ im değişmemiz gerek… Çünkü sorun olarak yaşadığımız her şeyin altında, çok daha farklı, hatta insana önem vermeyen başka bakış açıları var.!..
İşte ben bu açıların değişmesini istiyorum…
YORUMLAR