Gönül gözüyle: Totovo...
Heidi miyim neyim :--)
Hayatımın ikinci araba yolculuğu..
Bu cümlemi okuduğunuzda umarım gülmediniz ya da eleştirmediniz, hakikaten kırk yaşımı geçtim ama daha ikinci araba seyahatim… Eee babamız pilottu n'apalım biz her yere uçakla giderdik, sonra da malumunuz ben uçmaya başlayınca araba seyahati bana hep uzak oldu.
ilk araba yolculuğuma ilkokulu bitirdiğimde çıktım... Annemler Avrupa turu yapalım, çocuklar gezsin görsün, genel kültürdür, coğrafyadır diye düşünürken, o seyahate yönelik hatırladığım tek şey çıktığımız yolda abimle arkada ya mastermind ya da kağıt oyunları oynamamdı. Tabii geçtiğimiz tünelleri saymayı da unutmayalım. Zavallı anacım tarih dersleri eşliğinde bize ne fırçalar atmıştı !
Tarih tekerrürden ibaretmiş derler ya, işte tam o misal.. Biz de, Avrupa olmasa da Lal imiz için ona benzer bir tur yapalım dedik ve yedinci sınıfa geçtiği bu dönemde Balkanlara doğru yola çıktık.
Amacımız gezmenin yanı sıra, Lal in babaannesi, nam-ı diğer kayın validemin memleketi Makedonya’yı, ziyaret etmek ve o global o büyüüükk, meşhur Beadini ailesi ile Tetovo’da birlikte olmaktı. Yapabilirsek de anneannemin memleketi Sarajevo’yu görmek istiyorduk. Anlayacağınız tam bir kök ziyareti planladık...
Ben de böylece hayatımın ikinci araba yolculuğu macerasına bu vesileler ile atılmış oldum.
Sabaha karşı, Lal im, babaanne ve sevgilimle çıktık İpsala dan, daldık Yunanlılara! Alexandrapolis, Komotini, Kavala, Selanik derken geze geze dura dura mutlu mutlu geldik Tetovo’ya.
Yıllarca dinledim yıllarca duydum ama bir türlü gitmeye fırsat olmamıştı… Uçuş hayatı, sonrasında full time annelik ve sivil toplum işleri derken ben de sevgilim de gelememiştik buralara.. Meğer ne güzel yerlermiş, araba ile yapılan cennet yolculuğu diyebilirim... Yeşilliklerle dolu, bir parça bile toprak görmediğiniz ormanların arasından, dağların içinde kaybolduğunuz muhteşem yollardan bahsediyorum.
Bu güzellikleri görür görmez sevgilime kızdım tabii, ‘’niye daha önce fırsat bulamadık, sen buraları nasıl özlemezsin?‘’ şeklinde… yani kibar kibar (!)
Hele hele bizi bekleyen o koca yürekli insanlar.. Tanrım bir aile olsa neyse, sanırsın tüm Tetovo, Gostivar bizim… Herkesi yakından tanımak çocukluk anılarını dinlemek, kırk iki derece sıcakta Shapka dağına çıkmak, borovnica toplamak, gece yarısı eve gelen Machiatto servisi (ki bu servis bizde bile yok) eşliğinde sohbet etmek, kaynaklarda yüzmek, daha neler neler…
POPOVA SHAPKA KAYAK MERKEZİ...
Hangi birini anlatayım bilmiyorum ki.. Turistik anlamda ziyaret edebileceğiniz Osmanlı tarihini yaşatan onlarca yer var olduğu gibi, kayak yapabileceğiniz Popova Shapka Kayak Merkezi, Ohrid de, yüzerken su içebileceğiniz kaynakları, Matka Kanyonu ve Sar Dağları arasında saklanmış nice güzel doğa harikalarına sahip bir yer.
VARDAR NEHRİ...
Atamızın okuduğu ve bir süre yaşadığı Bitola’daki Manastırı görmek ise hepimizin yanı sıra özellikle Lalimiz için çok anlamlı ve heyecan vericiydi.
Genel olarak fiyatlara gelince oldukça ucuz, ileriki yıllarda tam AB üyeliği aldığı taktirde bu şekilde kalmayabilir. Bence onlarca güzelliğin yanı sıra, ekonomik bir tatil için bile olsa gidilebilecek bir yer diyebilirim.
*****
Aile sohbetleri de tam bir eğlence, yirmi kişilik masada sekiz ayrı dilin konuşulduğu konu sayısını sayamadığım bir muhabbet düşünün… ama herkes her konuya hakim! kesinlikle doğru yerdeyim :--) Orası her sene tüm ailenin buluştuğu bir nokta, malum artık herkes global family üyesi…
Ancak, sohbetler sırasında da zaman zaman üzülüyoruz, çünkü Makedonya, yirmi yıl önce bizden yirmi yıl ilerde olan bir ülke konumunda iken, şimdilerde bizden yirmi yıl geride! Maalesef savaşın etkileri ve Müslüman halkın çoğunlukla yaşadığı yerlerdeki bakımsızlık ve ilgisizlik Tetovo başta olmak üzere pek çok yerde göze çarpıyor.
Bu sebeple oralarda çok ciddi yatırımlara ve iş imkanlarına ihtiyaç duyuluyor. İnanılmaz iş fırsatları var diyebilirim. Çoğunluğun Türkçe bildiği şehirler oldukça fazla. Hatta Ohrid de, çok daha güzel ve net bir Türkçe konuşuluyor. Aslında en güzel yanı, insanların sıcak ve yakın olması. Lakin kendi aralarında koyu milliyetçiler de yok değil, işin bu tarafı epey sancılı.
*****
Makedonya ya gittiğimizde Tetovo, Ohrid, Gostivar, Üsküp derken ancak Kosova ya geçebildik çünkü her yerde kalmak ve her yerde gezmek istedik :) Bu sebeple de Saray Bosna ya gidemedik! Oraları gezmeye günlerin değil haftaların yetmeyeceğini anladık.
Oraya dair yazacak çok şey var, bundan sonra her fırsatta kaçıyoruz diyebilirim. Organik yaşamın ta kendisi, sevgi ve sağlık ve huzur ve ilham… Betonlar arasında çocuklar uğruna bir yaşam mücadelesi içindeyken, bizler için doğanın ve sevginin kıymeti her zaman büyük..
MATKA KANYONU / TRESKA NEHRİMATKA KANYONU / TRESKA NEHRİ...
Dalai Lama’nin dediği gibi, para kazanmak için sağlığını harcıyorsun, sağlığını kazanmak için de paranı… Peki ya yaşadığın an?
İstediğiniz hayatı dolu dolu yaşamanızı ve hırslarınıza yenik düşmeden insanlık için nefes almanızı diliyorum...
YORUMLAR