Çocuğun saçmalama ihtiyacı
Oğlum, 9.5 yaşında...
Bir aydır evdeyiz birlikte. Dünya haklarının çoğu gibi.
2 yaşından beri okula giden oğlum.
İlk defa bu kadar çok benimle, aynı yerde, mekanda, her öğünde yanımda.
Buna şükrettiğim bir yanı var kalbimin.
Çocuğumun sağ ve sağlıklı olmasına,
Yanımda yamacımda olmasına şükrediyorum, her gün...
Onun, yakın zamanda büyüyeceğini ve dikkatinin çok daha fazla şekilde, kendi yaşıtlarında olacağını ve bizden ve evden uzaklaşacağını biliyorum; onunla olmayı seviyorum.
Bir yandan afalladığım şeyler de oluyor.
Mesela 9.5 yaşındaki çocuğun, ne kadar makul, sakin, uyumlu bir çocuk da olsa, ya da ben öyle desem onun hakkında, hatırı sayılır bir saçmalama ihtiyacı var gün içinde...
Ekmek gibi, su gibi, dinlenmek gibi, sevilmek gibi bir ihtiyaç bu...
Sanki bir saçmalık kovası var içinde ve onu doldurmak istiyor gibi, diğer tüm ihtiyaçları gibi bir ihtiyaç bu da, şımarıklık değil, gariplik değil, basbayağı ihtiyaç...
Aynı kelimeyi 350 kere söyleyip ardından gülmek mesela bunlardan biri,
Ya da bir yorgana sarılıp kendini dürüm gibi yapıp, koridorda onunla birlikte sürünmek,
Konuşmayı öğrendiği ilk andan beri en sevdiği mizah çeşidi olan kakalı, pırtlı, çişli konularda garip garip diyaloglar sürdürmek bunlardan biri,
Aklıma şimdilik bunlar geliyor ama bu bu kadarla kaldıkları anlamına gelmiyor elbette;
Çocuğun iç dünyasında bir saçmalıklar imparatorluğu var.
Ve orayı çok seviyor belli ki.
Corona’dan önceki günlerde, elbette, bu ihtiyacı çoğunlukla okulda ya da yaşıtlarıyla beraber olduğu diğer ortamlarda gideriyormuş, şimdi anlıyorum.
Unutmuşum.
Çocuğun saçmalama ihtiyacı diye bir şey varmış.
Şimdi yeniden idrak ediyorum.
Benim oğlum tek çocuk.
Bu demek ki 30 günden fazladır bir evin içinde iki yetişkin ile beraber.
Onun saçmalama ihtiyacını fark ettiğimden beri, bu konuda ona uymak üzere bilinçli bir gayret gösteriyorum. Kendimce.
Aşırı yontulmuş, akıllı, uslu, kendimce ağır başlı, felsefik konulara meraklı bir insanım içimdeki bazı parçalar öyle.
O taraflarımı biraz kenara alıp, nerede bıraktığımı pek hatırlamadığım, kendi 9-10 yaşıma dönmek için gayret gösteriyorum şimdilerde, zaman zaman.
Balkona çıkıp, hıoplayıp zıplayıp çığlık atarak yapabiliyorum bunu mesela.
Oğlum buna çok seviniyor ve hemen katılıyor bana.
Kediyi kovalıyarak ve insan gibi sürekli onunla konuşarak, onun üzerinden mizah yaparak dolduruyorum saçmalama kotamı,
Ya da beklemediği anda oğlumun üstüne atlayıp çok sevdiği boğuşmalardan birini başlatıyorum.
9.5 yaşındaki erkek çocuğu 40 yaşındaki kadın gücüyle zevkle başa çıkıyor.
Ne çekinmem gerekiyor onu acıtmaktan ne gücümü saklamam, neredeyse denk güçteyiz.
Onun saçmalama ihtiyacını karşılarken ben, kendi içimdeki, derinlere saklanmış, saçmalama ihtiyacına pek de önem verilmemiş çocuğu canlandırıyorum yeniden.
O, orada, çekinik bir şekilde bekliyormuş meğer, tarihin tozlu rafları arasında.
Ve şimdi,
Türlü musibetin içinde,
Dört duvarın arasında,
Maskeler ve kolonyalar ve bol el yıkamalı,
Kendi içimize,
Ailemizin içine,
Evimizin içine daldığımız bu günlerde,
Güvende, sağ ve sağlıklı olduğumuza,
Rahat bir evimiz, soframızda yemeğimiz olduğuna şükrederken bu günlerde,
Bu bilimkurgusal,
Bu hayatımızda derin izi kalacak günlerde yaşayıp gierken ve pek de anlamazken ne yaşadığımızı,
Oğlumun saçmalama ihtiyacını idrak ederek eriştim içimdeki çocuğa...
Velhasıl, siz sevgili okur, bu yazıyı buraya kadar okuduysanız ve küçük bir çocukla günlerdir evdeyseniz ve belli ki bu durum daha da sürecek, onların saçmala ihtiyaçları olebileceğini dikkate alın.
En kötü ihtimalle, bırakın saçmalasınlar, kızmayın,
en iyi ihtimalle siz de katılın, beraber saçmalayın,
ilk başta olmazmış gibi geliyor ama bal gibi de oluyor,
yaptıkça alışıyor insan,
çekinmeyin,
saçmalayın...
YORUMLAR