Ağlamak yasak!

“Güçlü duyguların ifadesini desteklemeyen ‘katharsis karşıtı’ bir kültürde yaşıyoruz, dolayısıyla gerilimlerimiz ve acı dolu duygularımız yıllar boyunca birikiyor” diyor gözyaşı ve ağlamanın hem fizyolojik hem de psikolojik yanı üzerine senelerce araştırma yapmış bir bilim insanı olan Aletha Solter, “Bilinçli Bebek” kitabında...


Çocukluğumuzda öğreniyoruz ağlamanın kabul görmediğini; derhal son verilmesi gereken uygunsuz bir davranış olduğunu; ağlayan bir bebeğe “Bak kuş geçiyor!” diyerek dikkatinin dağıtılması, “Ağlayınca çok çirkin oluyorsun, ağlamazsan sana çikolata alacağım, git odanda ağla” diye cezalandırılması; ağlayan yetişkine “Senden daha kötü durumda olanlar var” diyerek kederinin küçümsenmesi gerektiğini...


Sadece mutluyken sevildiğinizi, negatif duygularımızın kabul görmediğini öğreniyoruz; bu bilgiyle kapatıyoruz gözyaşı defterlerini... Şimdi çocuklarımıza da bunu yapmıyor muyuz? Bu ülkenin yöneticileri de bize bunu yapmıyor mu? Ağlayana, yas tutana, isyan edene hoşgörü aile içinde yokken, sokaklarda olabilir mi?


Ama nerede? Halinden memnun, mutlu, yetinen kişi değilsen ne küçük ne de büyük olman fark etmez; kabul görmüyorsun sistemin içinde... Mekanikleşiyor, insani değerleri kaybediyoruz bu şekilde... Ağlayan çocuğu ya cezalandırıyor ya da rüşvetle aklını çelmeye kalkışıyoruz... Ağlanmayacak! Kural bu. Bu kuralla büyüyen çocuklar, duygulara tahammülsüz yetişkinler oluyor... Ne kendisininkini açığa vurabiliyor, ne bir başkasınınkine empati gösterebiliyor... Belki de geldiğimiz noktanın, insana kıymet vermemenin, ağlamak için sokağa dökülenlerin sürekli cezalandırılmasının, felaketlerin suçlarının ise cezasız kalmasının, gezegenin kaynaklarının hunharca sömürülmesinin, otoriteden yediğimiz tokada “eyvallah” diyebilmemizin kökeninde duygularımızın nasıl olsa kabul görmeyeceğinin bilgisi yatıyor... Duyguların kabul görmüyorsa sen insan olarak nasıl bir değere sahip olabilirsin ki?


Oysaki ağlayan insanın tek ihtiyacı ağlayacak bir omuz! Sarılıp sıcaklığını hissettirecek, kederin büyüğünü küçüğünü yargılamadan orada olacak ve ağlamasına rağmen kendisini kabul edecek, üzüntüsünü algılayacak biri, birileri... Sadece bu... Çocuk için de, yetişkin için de, toplum için de bu böyle...


Bir dahaki sefere çocuğunuz ağladığında, onu susturmaya çalışırken aslında ne yapmaya çalıştığınızı bir durup düşünün... Bunu neden yapıyorsunuz? Ağlamanın sakıncası nerede? Onun ağlamasının sizin içinizde yarattığı suçluluk duygusu olmasın sizi bu davranışa iten...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.