Gece terörüne hoş geldiniz
Anne olmakla ilgili en zahmetli anılarım Uzay’ın ilk 2 yaşına ait. Özellikle birinci yaşına kadar her saat başı sektirmeden uyanan bir bebek olduğu için deliliğin kıyılarında gezdiğimi çok net hatırlıyorum. 2. yıl bu vaziyet biraz iyileştiyse de yine en uzun uykum 2’şer 3’er saatlik döngülerden oluşuyordu. Uyku fikrine aşerdiğimi; uyuyan insanlara nasıl içim cızlayarak baktığımı hatırlıyorum... Uykusuzluk bir nevi Çin işkencesi...
Sevgili yeni anne ve babalar; biliyorum bu söylediklerimi en çok siz anlıyorsunuz. İyi haber: Tünelin ucunda ışık var. Bir zaman sonra (bizdeki duruma göre anne sütünü bıraktıktan sonra) çocuklar çok daha uzun uyumalara başlıyorlar. Uzay bir seneden uzun bir zamandır geceleri sadece bir kere uyanıyor. Kötü haber: Çocuk kişisi yaşı büyümüş de olsa uykusuz geceleri size hatırlatmaktan geri durmuyor. Ve bu uykusuzluklar gardınızı çoktan düşürdüğünüz için pek bir etkili oluyor yetişkin bünyesinde.
Bu konuya nereden mi geldik? Uzay birkaç gündür gecenin ortasında uyanıyor. Gözleri açık bir şekilde rüya görmeyi sürdürüyor. Dışarıdan duvara yansıyan ışıklarda üzerine boya atan canavarlar gibi bir şeyler görüyor ve gözleri fal taşı gibi açık tavana bakıyor 2-3 saat boyunca. Uyandığında yanıma alıyorum. Ben melatonin hormonunun hükümranlığında mümkün olduğunca çabuk uykuma dönmeye çalışsam da tam dalacağım sırada “Anne...” diyor oğlan. 2 saat içinde 13-14 kere başıma geliyor bu.
Ne kalkıp teselli edebiliyorum Uzay’ı, ne başka bir şey yapabiliyorum; gözlerim yarı açık halde “Hadi oğlum, uyu oğlum” demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Asıl korkum bu durum biraz daha devam ederse şimdiye kadar uykuyla sağlıklı bir ilişki kurmuş olan oğlumun uykudan kaçınır hale gelmesi.
Hal böyle olunca ilk iş olarak Nilüfer Devecigil‘e danıştım. Nilüfer uyku sorunlarının bağlanma sorunlarına işaret edebileceği uyarısında bulundu. Uzay‘ın gece terörü yaşadığı zamanlarda ona sürekli geri uyumasını telkin etmem yerine onun yanında olduğumu hissettirmem, sakin kalarak ve yanında olarak onun kendini regüle etmesi için yardımcı olmam gerekebileceğinden bahsetti. Uykuyla olan ilişkimi yakinen bilen bir insan olduğu için kocamdan yardım istememi önerdi. Kesinlikle haklı. Uyanamıyorum.
Nilüfer‘den çözüm önerisini aldıktan sonra bir de Uzay‘ın okul psikoloğu Hilal Çerçel‘e sordum. Hilal de bu uyanık rüyaların gelişimin bir parçası olduğunu, endişeye mahal olmadığını belirtti ve ertesi günlerde Uzay ile bu konuda konuşmamın iyi olacağı öğüdünü verdi. Bir de Uzay‘ın okudukları, izlediklerinin içinde korkutucu öğelerin bulunup bulunmadığına dikkat etmemi istedi.
Velhasıl yine yepyeni bir yerdeyiz. Uyanıkken korktuğumuz dinozorlar, gergedanları filan halletmeyi öğrenmiştik zamanında. Lakin çocuklu hayatta bir konuyu bir durumda çözmeniz o işin bittiği anlamına gelmiyor. Konu dönüyor, dolaşıyor, şekil değiştiriyor ve tekrar çıkıyor ortaya. Şimdi en zayıf karnımdayız. Uykunun ortasında, uykuya rağmen Uzay‘ın yanında olabilmeyi öğrenme zamanı.
YORUMLAR