Duygu ve ihtiyaç enkazı
Acı, 6 Şubat’tan bu yana iki göğsümün arasında oturuyor.
Keder, bedenimi esir almış durumda. Omuzlarımda gerginlik, sırtım ağır, kollarımda uyuşukluk olarak var olmakta.
Hüzün, boğazımda bir düğüm. Sese dönüşemiyor ki kelime olsun, ifade bulsun.
İçimde bir umarsızlık hakim, nasıl dönüşür bunca acı, mümkün değil diyor isyankar seslerim.
Yabancılaşmış hissediyorum kendimi, bir köşede yapayalnızlığımın içinde.
Kesik kesik, kısa nefesimle huzursuzum.
İncinmişlik, akciğerlerimi kapsamış, ruhum sarsılmış ve bin parçaya ayrılmış.
Öyle büyük bir güvensizlik içindeyim ki, sessizce içime kapandım. Bağım, bağlantım koptu. İnsanlığımdan ayrı düştüm.
Elem ve keder hiç bu kadar çökmemişti içime.
Cesaretim kırılmış, kendime çekilmişim.
Böyle kaldıkça bu halimde, düşmanca düşünceler büyüyor zihnimde, bir kin kalbimi esir alıyor. İğrenme geliyor mideme ve hor görüyorum benim gibi görmeyen, dünyaya benim gibi bakmayan herkesi.
Duygularımın esaretinden çıkmak istedikçe, düşüncelerim sarıyor benliğimi.
Şimdi en karanlık köşedeyim. Bunca duygunun enkazında, dünyadaki tek insan benmişim gibi, en büyük acı benim başıma gelmiş gibi diğerini unuttuğum yerdeyim.
Bu derin ve dipsiz kuyu senin içinde tanıdık mı ?
Belki seçtiğin kelimeler benimkinden farklıdır. Aynı zamanda hislerimizin ortak olduğuna dair güçlü bir düşünce var içimde. Çünkü duygular kişiden kişiye değişmiyor. Her insan bedeninde aynı duyguları ağırlıyor. Özellikle de ortak insanlık deneyimlerinde duygunun ağırlığı da insanların sayısı kadar büyük oluyor.
Bunca ağır ve konforsuz duygunun ardında; depremde ölen 44 bin kişinin ve 44 bine temas eden 80 milyon kişinin karşılanmayan ihtiyaçları var.
Un ufak olmuş betonların içinde ihtiyaçlarımızda enkaz altında kaldı şimdi.
Minicik bebeklerin, çocukların, gençlerin, ninelerin, dedelerin barınma, korunma, güvenlik ihtiyaçları, güven, aidiyet, destek ihtiyaçları, düzen, denge, istikrar ve güvence ihtiyaçları enkaz altında kaldı.
Aynı zamanda milyonlarca insanın, hayata güven, adalet, eşitlik, hakkaniyet ihtiyacında şiddetli depremler olmaya devam ediyor. Sadece insan olmaktan mütevellit yaşam enerjimizi destekleyen ihtiyaçlarımızı göcük altından bir bir çıkarma yolları arıyoruz her birimiz.
Depremin üzerinden geçen 21. günde acıyla temas etmekten yorgun düşmüş bedenim ve zihnimde dönen tek bir soru var.
Herkes aynı anda acı çekerken neye odaklanacağım?
En çok benim canım acıyor düşüncesine mi?
Onun canı da benim ki gibi acıyor düşüncesine mi?
Fark edersem ve hatırlarsam bu dünyada canı acıyan tek kişinin ben olmadığımı, acımı ve yasımı ağırlarsam sakinlikle, sükünetle ve hatırlayarak ortak deneyim olan insanlığımızı, kalbim/kalbimiz burdan genişlemeye başlar dilerim.
Yası beraber tuttukça, herkesin yas tutma halinin biricikliğine saygı duydukça, yaşam yastan büyük olmaya doğru dönüşecektir umarım.
YORUMLAR