Güven…
Antalya’da otobüsteyim, iki gün üst üste hastane randevumun birinden çıkmışım, arkadaşlarımıza gidiyorum, bu gece onlarda kalıp ertesi gün yine hastaneye gidip kemik yoğunluğu ölçümü yaptıracağım. Şehri ara sıra tek başıma gezdiğimden nerede ineceğimi kestirmeye çalışıyorum, kaçırmamak için şoförün yanına yaklaşıp soruyorum. Adamcağızın o gün kim bilir kaçıncı sorusu, beni nazikçe yanıtlıyor, teşekkür ediyorum, meğer kulağında kulaklık varmış, konuşmasına devam ediyor, ben de yolu gözlerken duyuyorum o sırada.
“Yok yok, insanlık ölmüş, insanları tanıyamıyorum artık, herkes kendini düşünüyor, kimseye güvenilmez bu dünyada.”
Ahh! İçimi en çok acıtan dünya görüşü! Konuşmasını tamamlıyor, biraz sonra dayanamayıp kulağına eğiliyorum aydınlık yüzlü, ak saçlı şoförün:
“Sizi konuşurken duydum kusura bakmayın, siz yine de insanlıktan umudu kesmeyin, hâlâ iyi insanlar var şu dünyada, iyilik yapmayı seven insanlar var, insanlığa güvendikçe öyle insanlarla daha sık karşılaşırsınız inşallah. Bakın, eşim ameliyat olacak diye yardım çağrısı yaptım, tanıdık, tanımadık kaç kişi yardımımıza koştu, siz de kalbinizi ferah tutun olur mu?”
Kayınçosu ağırlık kaldırırken fıtıklarını patlatmış, ameliyat olmuş, bir de işsiz kalınca ona yardım etmeye çalışıyorlarmış, zorlanıyorlarmış.
“Anlıyorum, Allah yardımcınız olsun, geçmiş olsun size.” Tam o sırada ineceğim yere geliyorum, şoför arkamdan teşekkür edip “Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın” diyor, kaldırımdan “Amin” diyorum ve otobüs yoluna, ben yoluma, devam ediyoruz.
Hikaye içinde hikaye!
Hastanedeyken arayıp ulaşamadığım arkadaşım beni otobüsteyken geri arıyor, ineceğim yere yakın bir yerdeymiş. “Birlikte yemek yiyelim” diyor, benzincide buluşuyoruz Kemal’le. “Nerede yiyelim?” diye sorunca “sen karar ver, buraları sen daha iyi biliyorsun, şefin tavsiyesine güveniyorum” diyorum, sevdiği yerlerden birine götürüyor beni, yemek yerken de sohbet ediyoruz. Laf dönüp dolaşıp köpeğimiz Çiçi’ye geliyor, Çiçi’nin bir zamandır kollarında yaralar var, biz hastanedeyken gelen veterinerler evin altına girip çıkmaktan tahriş olduğunu söylemişler, verdikleri antibiyotiği gönüllü arkadaşlarımız içirmiş, herhangi bir iyileşme olmamış.
“Şimdi şüphelendikleri Leishmania adlı bir hastalık var, onun tahlili yapılacak, eğer öyleyse yoğun bir tedaviye başlayacağız, sorduk soruşturduk, başka veterinerlerle konuştuk, aklımıza geldi ki Olympos’ta bir arkadaşımızın da bu hastalıktan muzdarip bir köpeği vardı ve iyileşmişti. Yurtdışından gelen pahalıca bir ilaç varmış, ilacı uygulaması da biraz zormuş ama iyileşiyormuş diye bilgi edindik hem Kerry’den hem de diğer veteriner arkadaşlardan. Hatta arkadaşlarımız da para toplayıp yardım etmek istediler sağ olsunlar, şimdi tüm bilgileri bir araya toplayacağım, böyle son durumlarımız” diye anlatıyorum. Toparlanıp ayaklanıyoruz ufaktan, derken, biraz önce önümüzden geçip yan masaya oturan çiftten bir kadın yanıma yaklaşıyor, “size kulak misafiri oldum kusura bakmayın. Leishmania lafı geçince dayanamadım, benim de köpeğim altı aylıkken bu hastalığa yakalanmıştı, sakın umudunuzu kaybetmeyin, zor bir süreç ama geçecek, bakın benim köpeğim iyileşti ve şu an on üç yaşında, içinizi ferah tutun.” Allahım! Bu nasıl bir dünya! Dayanamayıp kadına sarılıyorum teşekkür ederken. Çok şükür. Umudum çoğalıyor Çiçi ile ilgili.
O gece Füsunlarda kalıp sabah yeniden hastaneye gidiyorum, sıra beklerken telefonumu karıştırıyorum. Facebook’ta İngilizce bir grup varmış köpekleri Leishmania’dan muzdarip olanların dayanışması için, Kerry’nin tavsiyesiyle ona da üye oldum. Bir bakıyorum bir Türk ismi, Merve de orada, hemen arkadaşlık isteği yollayıp mesaj gönderiyorum. O da hemen cevap yazıyor, az sonra telefonlaşıyoruz. İyileşmiş tatlı İnci’si, fotoğraflarını gönderiyor, tedavi ile ilgili de detaylı bir yazı hazırlamış, e-postama onu da yolluyor. Ne zaman istersem soru sorabilirmişim.
Ohh! Sen ne organik bişeysin ey hayat! Ben sana dokunuyorum, sen de bana, dans ediyoruz sürekli, kendimi sana bıraktığımda uçuyoruz birlikte.
Hastalıklar bize bir şeyler öğretmek için var derler ya, artık iyiden iyiye türlü güzelliklere, tanışmalara da vesile olduklarını düşünüyorum.
Nereden nereye! Ne acayipliklerle dolu dünya, nasıl senaryolar, ne bahaneler tanışmamız ve şifalanmamız için.
Her bağlantı, her nefes ve her dokunuş şifa olsun her bir cana.
İnsanlığı da seni de çok seviyorum ve güveniyorum, Çiçi. Dayan, canımın içi.
YORUMLAR