Bir başka âlem…

1993… Güneşli bir kış günü… İlk kışımız Çıralı’da… Köyün kızları “Haydi Ayşe Abla, mantara gidelim” diyeli yirmi beş yıl önce yine bu zamanlar olmalı. Köyü çevreleyen dağların tepelerinde, güzelim yürüyüş yollarında gezip mantar toplamıştık her fırsatta, onlar topluyorlardı, ben nasıl olup da ağaçların altını eşeleyip mantarları bu kadar kolay bulduklarına şaşıyordum. Dönüşte bana da biraz biraz veriyorlardı, bi sürü mantarımız oluyordu. Çok da lezzetliydi bu mantar ve tadı kültür mantarına hiç mi hiç benzemiyordu. Yeni bir şey tattığında, yeni bir müzik dinlediğinde olur ya hani, önünde bambaşka bir dünya açılır, sanki adı konmamış duygular gelir, öyle işte.


Kızlar öğrenmeye ilk başladıkları zamanlarda eve dönünce anneleri kontrol ediyormuş topladığı mantarları, dikkat etmeliymiş, çok benzeyen mantar varmış yenmeyen. Çintar dedikleri turuncu mantarın altı da turuncu olurmuş, kesilince turuncu, süt gibi bi sıvı çıkartırmış… İlk dersimi almış oldum böylece, ama sonradan çiçeklere, ağaçlara, orkidelere sardırınca mantarları ihmal etmişim, belli. Cep kitaplarına bakıp bakıp “Zor iş” diye kapattığımı hatırlıyorum. Nasıl ayırt edilir bunca şey? Nasıl olacak? Çalışmakla… Ağaçların, çiçeklerin, orkidelerin çektiğimiz fotoğraflarını kitaplardan tespit edip, Latincelerini ezberleyip doğada ayırt edebilmeye o kış başladık halbuki. Kısmet işte…


Sonra buraya taşınınca çintarlarla bahçenin hemen içinde karşılaştığımda attığım çığlıkları hatırlıyorum, kendilerini bana gösterdiler! Ya da onları görmeme izin verdiler belki de. Sevdim diyedir. Sen kendini neye odaklarsan o sana kendini açıyor ya da sen kendini neye açarsan o şey içine akmaya başlıyor. Burada olduğumuz neredeyse 12 yıl içerisinde yağmurlar yeterince her yağışında çintarlarla aşk yaşadık, sepet sepet topladım onları.


****


Aşk işte, gözlerin onu arar, aklın kalbin onda kalır, mantarlarla bu aralar yaşadığım bu. İkide bir çektiğim mantar fotoğraflarından, sevdamı anlayan, kendisi de aynı sevdaya düşmüş bi can arkadaşım flora’ya sağlam bir mantar rehber kitabı armağan etti bu bahar, Mantar Avcısının El Kitabı. O zamandan beri sonbaharın gelmesini, yağmurların yağmasını ve mantarların etrafı sarmasını bir başka istiyordum, sonunda oldu, şükür.


Her fırsatta bahçedeyim, elde kitap, ders çalışıyorum. Kitaptan öğrendim ki Facebook’ta Türkiye Mantar Avcıları grubu varmış, ona da üye oldum, gelen bildirimleri takip etmeye başladım. Kitap, grubun oluşumundan sonra doğmuş, önemli bir ihtiyacı karşılıyor. Yakup Erdem hazırlamış kitabı, adanmış bir mantar sevdalısı, hem üniversitede hoca hem de neredeyse 28.000 kişilik bir Facebook grubunda fotoğraf yayınlayan, tür tespiti için soru soran mantar avcılarını diğer moderatörlerle birlikte azimle yanıtlıyor, tek tek yılmadan açıklama yazıyor, önemli uyarılarda bulunuyor, dikkat edilecek detayları titizlikle açıklıyor her seferinde. Çok etkilendim… Kitabın başındaki teşekkür bölümünde de şöyle yazmış:


"...'Paylaşılmayan bilgi, yok hükmündedir' düsturuna inanarak hazırlanan bu kitabın, mantarlar ve mantar avcılığı konusunda şahsımdan çok daha fazla bilgili ve tecrübeli olduğuna inandığım bilim insanı ve usta mantar avcılarına arkalarında kalıcı bir eser bırakmaları açısından örnek olmasını dilerim…"




Heyecanla mantar yediğimi söylediklerim hemen "Aman dikkat!" moduna geçiyorlar haliyle, anlıyorum, iyice öğrendiğime ikna olmadan toplayıp yemem, merak etmeyin.


****


Geçen hafta suyumuz kesilince, kaynağa Can ile temizliğe çıktık. Can da yılların dikkatli mantar avcısı, daha önce istiridye mantarı ve mavi cincile toplayıp tattırmıştı bize, çok heyecanlanmış ve tabii ki pek beğenmiştim. Ne zamandır onunla mantar gezisi yapalım diyorduk da bir türlü denk gelemiyorduk. Yolda puf mantarı bulup öğretti bana, pişirip yedim, çok değişik bir tattı. Anlaşıldı, bu yenebilir güzelliklerin her biri bambaşka bir tat olacak, belli.


Geçen gün grupta bi baktım, birisi Kemer’den bir mantar fotoğrafı koymuş paylaşımına ve "Latincesi bu mu?" diye sormuş. Hemen yakınımda bilgili bir mantar dostu daha mı var Yarabbi?!?! Mesaj yollayıp davet ettim, telefonumu da ekledim. Ormanın kıyısında yaşamak, bu güzelliklerle karşılaşma şansını artıran bi şey, nemli kuytularda daha neler vardır kim bilir? Yeni mantarları tanımaya oldukça istekliyim, yeni canlarla tanışmaya da, hemen de cevap verdi sağ olsun Gülizar. Eşi Süleyman ile birlikte geçtiğimiz Pazar geldiler. Dört yıldır gruptan ve internetten ders çalışarak bayağı bi öğrenmişler, ikisi de ziraat mühendisi, ben diğer misafirlerimizle ilgilenirken daldılar ormana, çam kabara, mavi cincile, şemsiye mantarı ve çintar toplayıp bilmediklerimi öğrettiler tek tek. Kitaptan bulup arkadaşlara gösterdikten sonra mavi cincileyi pişirdim, misafirlerimizle tattık. Kitaptan ve internetten iyice çalıştıktan sonra şemsiye mantarını da akşama pişirip Selahattin’le yedik. Nasıl tarif edilir ki tatları, bilmem. Yeni bir şey öğretenden, öğrenmeme vesile olan herkesten Allah razı olsun, gözlerim kocaman açık, ağzım kulaklarımda, dualar ede ede yedim.





Büyülü ve zeki bir başka âleme bebek adımlarıyla girdim, aklım ve kalbimle bilgi toplayarak ilerliyorum, hem zehir hem şifa olabilecek bir aşk bu, zira.


Bu kış örgü yok belli oldu, ders çalışıyorum.


Mantarlar insanı ormana çağırırmış, bi öğretecekleri varmış.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.