Yeni yeni haller…
Nalan yılbaşında Flora’ya geldi, şehri bırakmaya çoktan hazırdı, 7000 lira maaşla iş teklifini henüz reddetmişti, istediğinin ne olduğunu net bir şekilde biliyordu: Toprağa dokunmak. 15 gün içinde toplanıp, fazla eşyalarını dağıttıktan sonra, geri kalan eşyalarını dört küçük bavula sığdırmış, tatlı köpeciği Ane’yi de alıp geldi… Geldiğinden beri de her işimize yardım ediyor sağ olsun, bulaşıkları yıkıyor, evi süpürüyor, patilileri doyuruyor, yükümü oldukça hafifletti, rüyalarımı ne zaman sonra yeniden hatırlamaya başladım.
Gamze ve Melih genç bir mimar çift, dört yıl işlerini muhtelif biçimlerde yaptıktan sonra başka bir hayat arayışına girmişler, en son Brezilya’ya gitmeye karar vermişken teknik nedenlerden gidemeyip kalmışlar, sonra internette bulmuşlar bizi, yazıştık, haberleştik, soğuk dedim, yurtta küçük bir soba var ama sürekli beslemek gerekiyor dedim, kışın zor dedim, yılmadılar, o kadar kararlıydılar ki hemen atlayıp geldiler, Melih gitar, Gamze de davul çalıyor, müzik yapmaya başladık hemen. Onların da yanlarında patili dostları Poro var, soğuk moğuk dinlemeyip azimle yurtta kalmaya devam ediyorlar, hepimize doğal malzemelerden birer ev yapma hayali kurmaya başladık bile. Melih rüyalarını hatırlamazmış, o da hatırlamaya başladı kaç gündür, hayrolsun.
Kuçular önce hırlaştı, sonra ufaktan oyun oynamak için kuyruk sallamalar başladı, doğada yaşamayı ilk kez böylesine deneyimliyorlar, mutfağa ve evin içine girmemeyi de yavaş yavaş öğreniyorlar.
Biz de öğreniyoruz birlikte yaşamayı, hepimizin çeşitli biçimlerde önceki birlikte yaşam denemelerimizden edindiğimiz tecrübeleri de harmanlıyoruz. Ev de, okul da, işyeri de bir çeşit birlikte var olma ortamı ne de olsa.
Selahattin’le tanıştığımda ilk elime tutuşturduklarındandı Krişnamurti’nin İç Özgürlük kitabı, her sözü mücevher gibi, yıllar sonra tekrar tekrar okuduğumda bazı şeylerin içime işlemiş olduğunu görüyorum. “İşbirliği ve paylaşma” üzerine konuşmalarından derlenmiş sözlerinden çeşitli vesilelerle alıntılar yapmıştım, yine yazmaktan mutluluk duyuyorum:
“…Siz ve ben birlikte çalışıp ortak bir şey yapmaya karar verdiğimiz zaman da gerçek anlamda işbirliği olmuyor. Çünkü böyle bir ortaklıkta da önemli olan birlikte çalışmak değil, birlikte yapılan iştir. Siz ve ben bir köprü yapmak, bir yol yapmak, birlikte bir takım fidanlar dikmek için anlaşmış olabiliriz. Ama bu anlaşmada her zaman anlaşmazlık çıkması korkusu vardır. Benim payımdan çoğunu almam ve bütün işi size yüklemem endişesi vardır.
Öyleyse ister zorlamayla olsun ister kendi isteğinizle olsun, böyle bir birliktelikte işbirliği yoktur. Çünkü bütün bu birlikteliğin ardında kazanmak ve bir şeylerden korunmak amacı vardır.
Benim gözümde işbirliği bütünüyle başka bir şeydir. İşbirliği birlikte olmak ve birlikte bir şeyler yapmaktan mutluluk duymak, mutlu olmaktır. Burada önemli olan yapılan iş değil, yapılan şeyin birlikte yapılmasıdır…
Başka bir deyişle yapılacak şey birlikte olmak, birlikte işbirliği yapmaktan daha önemliyse, yapılacak işte plan, ideolojiden kaynaklanan ütopya daha öne geçiyorsa o zaman gerçek anlamda bir işbirliği yoktur. O zaman yalnızca bizi bir arada tutan, bizi birbirimize bağlayan bir amaç, bir düşünce vardır. Bir düşünce bizi birbirimize bağlayabiliyorsa o zaman başka bir düşünce de bizi bölebilir…”
Dün Bahar ziyaretimize geldi, onunla birlikte pazara gittik, Nalan, Gamze ve Melih bahçede kaldılar, ne zamandır beklediğimiz marangozumuz sonunda müsait oldu, hava da güzel olunca yarın birlikte çalışmaya başlıyoruz hayırlısıyla. Marangoz gelmeden, daha önce ayaklar için açılmış çukurlara taşıyıcı demir çubukları yerleştirme işi vardı, Gamze ile Melih kaç gündür çalışıp ölçüm yaptılar ve ayakların yerini sabitlediler.
Gökler yine melekleri tam zamanında göndermiş. Dün hepimiz yorulduk, bugün tatil, yürüyüş yapıp çevreyi tanıyacağız. Kendimize ev yerleri beğeneceğiz. 2018 ayağını sürüyerek gelmiş, bayılıyorum şu sürprizli hayata, heyecanla yaşamaya devam ediyorum, şükür, sonsuz şükür.
YORUMLAR