Hayırlı yolculuklar!
Heyecanlı bir insanım ben. Konuşma yapmadan önce kalbim çarpar, sanki kalbim ağzımda atar, sanırım bu yüzden okul yıllarımda sözlüye kalkmayı hiç sevmez, ön sıradaki arkadaşımın arkasına kendimi hocanın görüş alanından saklardım aklımca. Zaten sırık gibiyim, nereye saklanıcam, belli ki göz göze gelmekten kaçıyormuşum hocayla, beni seçerse maazallah eksik anlatırsam da olmaz, serde mükemmeliyetçilik de var tabii. Gerçi yeni keşfettiğim üzere, hoca soru sorduğunda bilmeme rağmen parmak kaldırmazdım ama bunun sanırım biraz ukalalıkla ilgisi varmış, nasılsa biliyorum, bildiğimi göstermeye ne gerek var?
Kendimle ilgili keşfettiğim şeylerin üzerine gidiyorum ya, bir eylemle tüm bu hallerimle yüzleşip konuşmaya, bildiğimi anlatmaya ve görünür olma korkumu aşmaya karar verdim biliyorsunuz, çemberler yapıp kutsal ekonomiyi konuşmaya ve öykülerimizi anlatmaya başladık geçen hafta. Çok şükür!
Bu kez başka türlü bir heyecan vardı, günler öncesinden kitabı tekrar gözden geçirip notlar aldım, kendime bir akış planı yaptım, sonra Flora yine kalabalıklaşınca kitabı düzenli okuma ve not alma işim sekteye uğradı ama hayret! Heyecan, ah vah, tüh yarım kaldı gibi telaşlara hiç kapılmadım, oluruna bıraktım. Nasılsa her vesileyle armağan öykülerimi defalarca kez anlatmışlığım, kitaptan kalbime yerleşmiş kısımları aktarmışlığım vardı, olduğu kadar dedim, nasılsa yine anlatırım.
Sınava saatler kala heyecanlanan ben, üniversite sınavına girerken nasıl oldu da hiç heyecanlanmamıştım hâlâ bilmiyorum, sınavım da bu yüzden sakin geçmişti. Yine benzer bir durum oldu, benim heyecan kayboldu, ya da en azından şöyle, ne konuşacağım, nasıl olacak korkusu yok da yeni bir şeye başlamanın tatlı heyecanı var. Kalbim çarpmadı, karnımda kelebekler uçuşmadı, sakin sakin gittim Antalya’ya. Çemberde oturmanın da bunda katkısı büyük; herkesin merkeze eşit uzaklıkta olması, sadece benim değil herkesin konuşması, benim kürsü ya da masa gibi bir şeyin önüne geçip, herkesi bir anlamda karşıma alıp söylev verir gibi bir halde konuşmama gerek kalmadan iletişebiliyor olmamız ne güzel! Yaşasın çemberler yahu, herkesi nasıl da eşit hale getiriyor.
Çemberimiz çok güzel geçti, sevgili Yağmur’un kolaylaştırıcılığında su gibi aktı. İlk kez çember deneyimi yaşayan arkadaşlar için de hoş bir deneyim oldu diye düşünüyorum. Para algımızı şifalandırmakla ilgili derinlerde bir yerlere dokunduk birlikte; kıtlık algısından bolluğa giden yolda şükretmenin, niyet etmenin ve armağan vermenin döngüyü kıran, dönüştürücü gücünü konuştuk; armağan kavramını genişlettik ve parayı güzelliklere vesile kılan armağan öykülerini paylaştık.
Haydi hayırlısı, aştım kendimi, her şey bir ilk adımla başlıyor, şimdi Ankara çağırıyor, mekan arayışındayız, tarih yakında belli olacak, duyuracağım.
Bekle beni Ankara geliyorum!
Sırada Bodrum var!
Not: Sabah erken kalkıp yazı yazma projem tuttu, niyet edince oluyormuş, kesin bilgi!
YORUMLAR