Susuz yazın yürek yangınları

İçimize ateş düştü yine, söz bitti, donup kaldık, güvenlik hissimiz allak bullak oldu.


Hislerimize tercüman olanlar var sosyal medyada. “Okun ileri fırlaması için önce geriye doğru çekilmesi gerekir ya, uzağa fırlamaya hazırlanan ok gibi hissediyoruz” diye konuşuyorduk dün Ceren ile; akşamına Neşe yazdığı bir yazıda aynı örneği vermiş. Onunla hiç tanışmayan Pınar da yaşanan durumu anlatmak için “topun sıçramak için önce yere hızla çarpması” örneğini kullanmış bir yorumunda. Yapıp ettiklerimizin, söylediklerimizin ortak akıldan geldiği belli artık, bizler sadece aracıyız.


Şehirlerdeki arkadaşlarım korku içinde, evlerinden çıkamayanlar var, feysbuklarda her kafadan bir ses çıkıyor misali ortada pek çok farklı yorum dolaşıyor, beddualar havada uçuşuyor. Her an kötü bir şeyler olacak korkusu içlere sinmiş durumda, öfke patlamaları yaşanıyor, yaşanan acı içimizde çörekleniyor, dal budak salıp katmerleniyor. Ne yapacağız?


Umutsuzluğa kapılmak için onca sebep varken güçlü olmak, dengede kalmak, umudu korumak ve yeniden yeşertmek için çalışan dostlarımız; sağduyuya davet eden, ortak alanı temizlemek üzere dua ve meditasyonlarıyla sabahı eden arkadaşlarımız var çok şükür ki. Herkes bir ucundan tutmaya çalışıyor acıyla baş edebilmek için.


Kadim halkların çok önemsedikleri bir konu “yas tutmak”. Ağlayıp ağıtlar yakmak bizim geleneklerimizde de var. Yaşanan acının onurlandırılması ve şifalanması, kayıplarla başa çıkmanın psikolojik süreci. Acıyı yaşayamamak ise daha sonrasında ruhsal tıkanıklıklara sebebiyet verebiliyor. Şimdilerde yeniden hatırlanan diğer kadim uygulamalar gibi yas tutmak da yaşayan topluluğumuzun bir parçası haline gelmeye başladı. Kimi arkadaşlarım toplaşıp yas çemberleri oluşturmaya niyetlendiler bile. Şifa olsun acıyan yüreklerimize .


Kimi arkadaşlarımsa umudunu kaybetmiş, “gitmek” istiyorlar. Kalplerinin sesini dinlesinler, yolları açık olsun dilerim.


Eski dünyanın eski sistemleri bir bir çökmeye mahkûm, Hazreti Süleyman’ın kurt tarafından yenmiş asası gibiler, ayakta duruyor gibi görünüyorlar ama içleri kemirilmiş, un ufak olmuşlar, yıkılmaları an meselesi.


Bilinmezliklerin ortasında günler nelere gebe? Bir arada olmanın ve bir arada durmanın hayalini daha da bir kurar olduk. Artık düşünceden eyleme geçme ve bir adım atma zamanı.


Bu haftaki yazımıza bir ekofilozof ve yeryüzü bilgesi olan Joanna Macy ve arkadaşı Chris Johnstone’un birlikte yazdıkları Aktif Umut kitabından bir alıntı ekleyelim:


“…İçinde bulunduğumuz karmaşaya göğüs germemize yardım eden şey, her birimizin sunacak önemli bir şeyleri olduğu, her birimizin çözüme katkıda bulunabileceği bilgisidir. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya, kendimize düşen rolü en iyi şekilde oynamaya çalışırken hem hayatımızı zenginleştiren, hem de dünyamızın iyileşmesine katkıda bulunan bir şeyi keşfederiz. Bir istiridye bir travmaya tepki gösterirken bir inciyi büyütür…”


Bu süreçte kim bilir ne yaratıcı güzellikler ortaya çıkacak diye heyecanlanıyorum ve birlik ruhunun yakında daha da güçlü geri geleceğini hissediyorum.


Yüreklerimize şefkati çağırıyorum dualarımda, ayırt etmeksizin yağan rahmet yağmurları gibi sarıp sarmalasın her birimizi, iyileştirsin, teselli etsin. Barış ve huzur gelsin artık hem kalplerimize hem de dünyaya. Her canı gözetme farkındalığı yayılsın ki çeşitliliğimizdeki renklerin güzelliğini daha net görebilelim. Sevginin gücü hüküm sürsün artık.


Benim hâlâ umudum var.

Yağmur yağacak yaz ortasında.






YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sevgili Ayşe hanımcığım nede güzel yazmışsınız....elinize yüreğinize sağlık.Bir tarafım diyor umut diğer yanım içim acıyor diyor ta yüreğimin derinliklerinden ama bi şey yapmalı diyorum yarınların aydınlık ol ması için insanlık için.....Sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.