Begonvil macerası
2008 yılının başlarındayız. Şebeke elektriğimiz ve internetimiz yok, jeneratörle birkaç saatliğine elektriğimiz ve güneş fenerlerimiz var ve aylardan Şubat ve bir sabah bahçedeki tahta masada otururken bir telefon geliyor.
Finikeli dostlarımızın sahil yolunda benzin istasyonları var, bir de istasyon dâhilindeki restoranları. İşletememişler, biz gelip bir bakabilir miyiz, mümkünse restoranı işletebilir miyiz diye soruyorlar. Bize bir maaş verecekler ve yol paramızı da benzin olarak karşılayacaklar. Hay hay, gelip bir bakalım tabii.
Kocaman bir mutfak ve çok güzel döşenmiş bir kafe. Salon bitkileri, güzel masa ve sandalyeleriyle yol kenarında hoş bir nefes alma noktası. Rahatlıkla çalışabiliriz. Tekliflerini kabul ediyoruz ve hemen eksikleri kontrol etmeye başlıyoruz. Kısa sürede malzeme listesi çıkıyor. Çok temel birkaç eksik dışında pek çok araç-gereç var. Üstelik bir aşçı yamağımız da var, 16 yaşında ve saygılı bir genç, eli çabuk ve işleyiş düzenini de biliyor. Pek çok şeyi ona sorup öğreniyoruz.
Eksiklerimizi Antalya’da otel ekipmanları satan büyük mağazalardan tedarik ediyoruz, bir taraftan da mekânın temizliğine ve düzenlemesine girişiyoruz. Birkaç hafta içinde açılıyoruz. Mekâna bir de isim gerek. Begonvil Restoran oluyor adımız. Güzel bir tabela ve kart da yaptırıyoruz kendimize.
Hem personel için günlük taze yemek pişiriyoruz hem de dışarıdan gelen konuklar için kolay hazırlanır yiyecekler. Daha önce bu mekânda pizza da hazırlanmış, fırın da var. Bizden rica etmeleri üzerine pizza da pişirmeye başlıyoruz. Elim kısa sürede alışıyor pizza yapmaya, gitgide sebzeli ve tulum peynirli pizzalar doğaçlamaya da başlıyorum. Çok seviyorum yemek yapmayı ve açları doyurmayı. Keyfime diyecek yok.
Sabah erkenden gelip akşam kararınca döndüğümüzden güneşli geçen günlerin sıcak suyundan da faydalanamıyoruz. Açık hava banyomuzda geceleri yıkanmak kış günü mümkün olmadığı için de, yaklaşık bir on gün yıkanmadan çalışıyoruz. Mekânda kamyon şoförlerinin yıkanması için duşlar da yapılmış ama eksik gedik birkaç şey yüzünden kullanılmıyormuş. Hemen tamiratları yaptırıp benzincinin duş yerinde yıkanmaya başlıyoruz. Bir zaman sonra nöbetleşe geç gelmeyi keşfediyoruz, kalan yıkanıp geliyor güneşli günlerde. Evde kullanamadığımız çamaşır makinemizi de restoranın mutfağına yerleştirip çamaşırlarımızı yıkıyoruz, hayatımız bir hayli rahatlıyor.
Çok güzel insanlarla tanışıyoruz. Bazen tam akşam kapatıp yola çıkacakken yolda acıkıp mola veren çiftler geliyor, sohbetle birlikte yiyeceklerini hazırlayıp yemelerini bekliyoruz. Bu işin cilveli tarafı bu, hiç şikâyet etmiyoruz.
Konuştuğumuz üzere, işler rayına oturduktan sonra Selahattin bahçe işlerine devam etmek üzere ayrılıyor, ben de işe minibüsle gidip gelmeye başlıyorum. Bir tek cuma günleri Kumluca pazarına Selahattin’le gidiyoruz ve malzemeleri restorana taşıyoruz.
Sabahları hava güzelse orman yolundan 10 dakikalık bir yürüyüşle anayola iniyorum ve minibüs bekliyorum. Sonra da sonu sahil manzarası ile biten yaklaşık 40 dakikalık nefis bir yolculuk. Zamanla minibüs şoförleri beni tanımaya başlıyor, halimi hatırımı sormaya başlıyorlar. Tabii bindiğim yerde nerede oturduğumu da merak ediyorlar. Ne de olsa hiçbir işaret yok ormana sapan yolun ucunda bir yaşam olduğuna dair.
Akşamları ise yolun sonlarına doğru, Erentepe’yi geçince arıyorum Selahattin’i, o da gelip yorgun Ayşe’yi anayoldan alıyor. Günlük törenimiz oluyor bu karşılaşma. Orman yolundan yukarı eve doğru yaklaştıkça yorgunluğumu unutuyor, adeta dünya değiştiriyorum. Personel için pişen yiyeceklerden artanlar olursa gelirken onları da yanımda getiriyorum, bizim için büyük rahatlık oluyor ve ertesi gün de Selahattin o yemeklerden yemiş oluyor. O saatten sonra bir de yemek nasıl pişer?
Bizce çok güzel geçen bir yazın sonunda mekân sahipleri dostlarımız artık restorandan kendilerince yeterli bir miktarda getiri elde edemedikleri için restoranı dışarıdan kullanıma kapatmaya karar veriyorlar. Sadece personel için yemek pişirecek birisini işe alacaklarmış. Biz onlara burada geçirdiğimiz on ay için teşekkür ediyoruz, onlar da bize verdiğimiz emek için teşekkür ediyorlar. Helal ü hoş olsun. Allah razı olsun.
Bir maceranın daha sonuna geliyoruz. Begonvil restoran on ay kadar yaşayan bir varlık olarak, deneyim hanemize ve belleğimize yazılıyor.
YORUMLAR