Sevgi ve birlik mayası…. Kutsal ateş…

Şehirde yaşanan daralmalarla karşılaştığımda benzer şeyleri söylerken buluyorum kendimi: ‘Bu daralmalardan genişlemeler doğacak. Daha güzel bir şeye dönüşeceği kesin.


Artık yolu öğrendik, ne yapacağımızı biliyoruz. Son darlanmalar bunlar, az kaldı ferahlamaya.


Akışa bırakabiliyor muyuz kendimizi, yargılarla, kaygılarla bulandırmadan, eksik ya da yetersiz bularak sınırlıyor muyuz içimizdeki yaratıcı ruhu?


Bunca yaşanan acının içinde daralmak, acının insana nefesi kesilirmiş gibi hissettirmesi ve bir taraftan da her yeni tutulan elle sonsuz genişleyen, zenginleşen çemberler. Hangisini seçiyoruz?’


Ve soruyorum:


‘Sana yaşadığını hissettiren şey nedir?’


Bu noktada meşhur kitabıyla Clarissa Pinkola Estes yetişsin, Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan, ‘Temiz Su: Yaratıcı Hayatın Beslenmesi’ bölümünde anlatsın bize:


‘…Vahşi Kadın’ın nehri bizi besleyip büyüterek kendisine benzeyen varlıklara, yani hayat vericilere dönüştürür. Biz yarattıkça bu vahşi ve gizemli varlık da, karşılığında bizi yaratır ve içimizi sevgiyle doldurur. Yaratıklar güneş ve su tarafından nasıl uyarılıyorlarsa, biz de öyle uyarılırız. Öylesine hayat enerjisiyle dolu oluruz ki, biz de hayat veririz; patlarız, çiçekleniriz, bölünüp çoğalırız, dölleniriz, kuluçkaya yatarız, duyguları aktarırız, yayarız...’


Hani bir çalışmaya katılmıştım, birkaç yazı yazdım o çalışmanın üzerimdeki etkilerini anlatan. Öncü’nün Yolculuğu. Şimdi yine o çalışmadan kendini bana yeniden yeniden hatırlatan bir şeye dönmek istiyorum: Yeni Öykü’yü birlikte yaratmaya.


21 Aralık 2012 hayatımızda önemli bir tarih. Binlerce yıldır ekşi mayalı ekmek yapılan bu topraklarda, biz de o gün iyiliklerin ve güzelliklerin çoğalması için ettiğimiz dualarla ‘Sevgi ve Birlik’ ekmeğini birlikte yoğurmuş, mayalamıştık.


Kalpten iletişim kurmamıza vesile olan çemberlerde oturmayı ilk kez o gün deneyimlemiştik.


Kutsal ateş Chimera bu topraklarda binlerce yıl öncesinden beri yanıyor; biz de üç yıl önce bugün dünyanın yüz ayrı yerinde aynı anda yakılan, Yeryüzü’nün iyiliği için dua edilirken yüz ayrı yerin nehirlerinin, göllerinin, denizlerinin ve dağlarının adını tek tek okuyarak ateşe tütün sunduğumuz kadim bir seremoniyi ilk kez yapmıştık Flora’da, kutsal toprağımızda. Bu ateşi yeniden canlandırmaya gönül veren, bu topraklara taşınmasına vesile olanlara şükranlarım sonsuz.


Bu aralar içimdeki ses ‘kendi kaynaklarına dön’ diyor. Kaynaklarım, beslendiğim sular, nehirler, yaratıcı insanlarım, armağan canlarım. Yaratıcılığınız, neşeniz ve heyecanınız ne çok besledi beni, beslemeye devam ediyor.


İçimdeki Vahşi Kadın’a ilham veren, kalplerimize şifalı sözleriyle armağan ateşini düşüren kadını, sevgili Filiz Telek’i selamlıyorum buradan. Filiz tüm bu anlattıklarımın ortak paydasındaki ‘armağan’ım benim.


Eskiden sanatçıların hamiliğini yapan insanlar vardı. Benim dedem de böyle biriymiş. Bestekarları evine davet eder, fasıllar yaparlarmış birlikte. Onların beste yapmalarına, üretmelerine destek olurmuş böylelikle. Şimdi böyle bir hizmeti sosyal medya aracılığıyla yapabildiğimiz bir platform var: Patreon. Filiz buna benzer bir uygulamayı yıllar önce kendi armağan kabilesini oluşturarak başlatmıştı. Şimdi Patreon’da bir daveti var bize. Onun çok yönlü sanatçılığının, yaratıcılının hamiliğini yapmak, onu aylık armağanlarınızla desteklemek isterseniz şu bağlantıya bir göz atabilirsiniz:

https://www.patreon.com/user?u=665272&ty=h


Onun hediyelerini sunmaya devam etmesi biliyorum ki sadece benim için değil kendini yaşama bağlayan şeyleri arayan herkes için çok kıymetli.


Sizlere de ilham olsun.


Birlikte yaratımın gücüne selam olsun.

Kış gündönümümüz kutlu olsun.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.