Ormanda tek başına…

Hani Hollywood filmlerinde vardır ya, bir grup genç ormanda bir kulübede toplaşır da kulübenin kapısından her çıkanın başına bir şey gelir. Korkulu anlar yaşanır, çığlıklar atılır, korku tohumları saçılır seyircilerin üzerine:


“Ormana gitme! Korkarsın! Orman tehlikelerle dolu, ansızın ölebilirsin hatta, yabancı, gizemli, ürkünç ormana gitme tek başına!”


Sonra gel de anlat onlara ormanın korkulacak bir yer olmadığını.


Ormanın kendisi anlatıyor artık…


***


Hafta sonu, meditasyon kampı için bahçeyi ilk kez ziyaret eden konuklarımız vardı. Yeni güzel canlarla tanıştık. Yoğun geçen günler sırasında herkesle derinlemesine sohbet zamanı yakalayamasak da, son gece kalanlarla daha ayrıntılı konuşma fırsatımız oldu. Yaşadıkları heyecanı şimdi size kendi dilimden anlatıyorum.


***


Emine artık ormanda köpekle karşılaşmaktan korkmuyor. Kısa gezintilerle tepenin kuzey yamacının sonundaki dereye inen yolu tek başına keşfetmiş, yoğun programdan fırsat buldukça dereye inmiş. Ertesi gün yine bir keşif turu, daha ertesi günü de tepenin diğer yanındaki derede zaman geçirmiş. Sadece ormanın değil suyun da gücünü hissetmiş. Korkusunu akan suya usulcacık bırakıvermiş. İlk fırsatta yine ormana gidip oralarda dolaşmak istiyor.


Hülya da artık ormandan korkmuyor. İlk geldiği gece “böyle ormanın ortasında tek başına nasıl yaşanır” diye üç gün önce kendisine sorduğu soruyu yaşayarak yanıtlamış oluyor, şimdi artık biliyor. Ormanın kıyısındaki yurtta geceyi, gündüz zamanlarında da bahçeyi solumuş, ormana gitmiş o da, derede arkadaşlarla zaman geçirince orman onu da kucaklamış ve “yalnız değilsin, hep bir aradayız” demiş.


Gece bunları yazmaya niyetleniyorum, yazımın başından kalkıp ateşin başına gidiyorum. Şarkılar söyleniyor…


”Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri…”


Şarkı bitip derin ohlar çekildikten sonra akşam yemeğinde konuştuğumuz orman korkusu üzerine bir şeyler daha söylemek istiyorum. Bize sıkça sorulan sorular ve onlara verdiğim cevaplar bunlar:


“Sıkılmıyor musunuz” diye soruyorlar.


İnsan arkadaşlarıyla bir aradayken sıkılır mı?


“Korkmuyor musunuz peki dağ başında, ormanın ortasında, savunmasız silahsız???”

İnsan nasıl korkar ki etrafı dev çam ağaçlarıyla çevriliyken? Kendimi onların korumasında güvende hissediyorum, korkmuyorum hiç


Yine yazmaya dönüyorum.


Yine bir ara, mola vermek için Selahattin’le evin doğu tarafına bakan bahçeye çıkıp kuruyan otlar halısından kendimize bir yer beğeniyoruz ve oturuyoruz. Terliklerimi çıkarıp yalınayak basıyorum, yer ıpılık, başımı sola doğru çevirdiğimde, alımlı sığırkuyruğunu fark ediyorum, selamlaşıyoruz. Bana “gecegörüşü” diye fısıldıyor usulca. Yerimden kalkıp geriye yürüyorum, ışığa, ateşe, şehirden gelen canların yanına doğru…


Yolda, mevsimin ilk çiçeklerini açmış akşam sefası/ezan çiçeği/ eşek otu da denilen Oenothera biennis yolumu kesiyor. Bu karşılaşma beni sevindiriyor. “Gece güzeli” diye sesleniyorum ona, ismini sever gibi sallıyor başını.


Sığır kuyruğunun fısıltısı işte bunun içinmiş!


Meğer bu güzeller bize görünmek istemişler!





Ateş başına gidip “size bahçenin gece güzellerini göstermek istiyorum. Bana eşlik etmek ister misiniz” diye soruyorum.



Davetimi merakla ve heyecanla kabul edip benimle yürümeye başlıyorlar. Bir süre fenersiz yürüyoruz hatta. Sonunda fenerin ışığı çiçekleri yakalıyor.


Hayranlıkla izlediğimiz çiçekleri uykularına bırakıp, ateş başına dönerken Emine ve ben bir süre de yabani havuçlara takılıyoruz. Ne güzeller!



Yabani havucun çiçekleri



Sonra onlar ateşe dönüyorlar ben de yazıma. Gece daha neler yazdıracak acaba?


***


Ormangiller, büyük aileler, yuvalar, özleyişler, kavuşmalar, kutlamalar, sofralar, müzikler, sohbetler ve şifa.


Ormanın şifası üzerimize olsun. Hepimizin. Tüm kardeş ormanların.


Eninde sonunda bir ormanın himayesindeyiz.


Birliği deneyimlemek için buradayız.

İster çiçek ister ağaç olalım, kuş ya da taş, ormanın içinde tek başına gibi görünsek de, birlikte bir orman olmayı deneyimliyoruz. Orman ruhuyuz biz artık.


Her bir canla, göbeğimizden çıkan altın iplikçikli, ışıltılı sarmalla bağlıyız, ya da Kızılderili atalarımızın dediği gibi “büyük bir yaşam ağı”yız. En ufak dokunuş tüm ağı titretiyor. O kadar narin, öylesine özenle bağlanmış noktalarız ki birbirimize, noktaları birleştirince orman ruhu çıkıyor. Birlik, paylaşmak, yardımlaşmak, döngülerle yaşamak, bir arada olmak, yan yana durmak, bizi gövdesine saran toprağımızı nemli tutmak için, bütünün hayrına birbirimize can suyu oluşumuz çıkıyor.



Bu yazının varacağı yer de hayırlara vesile olsun.


Ormanım - Ormansın - Orman

Ormanız, ormanda bir aradayız.

Korku yok, sevgi var.

Orman kafası da orman kalbinden başka ne olabilir ki?

Ormanın kalbi heyecanlı atıyor.

Şimdi sıra, ormanda… Çadırda… Tek başına bir gece geçirmekte…

Orman beni çağırıyor!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.