Evrenin kalbine yolculuk…
Dayım bana bir saniyelik süreyi öğretirken, saatin tik-takları gibi sayardı: “Bir tık, iki tık, bir bin, bir bin.”
Bu dolunay için niyet ettim kutlama yapmaya, yine tuttum yollayıverdim evrene. Arkadaşım Tuba şaşırıyor, “Allah’a havale ettim desen anlıyacağım” diyor, “Evren deyince uzaya istek yapmak gibi geliyo, nasıl olur öyle bişey ki?” Oluyor hem de nasıl! Bir şeye niyet ediyoruz, evren onu bize dilekçeye karşılık verir gibi değil de, kendi kalbine göre veriyor.
Sen gönülden verince evren de sana hem senin gönlündekini veriyor hem de kendi gönlündekini. Oldu mu sana Çiftegönüller durağı
Çiftegönüller durağında inecek var, orada oturuyorum.
Gönlünden geçeni tanıyorum, ben de öyle hissediyorum, biliyorum.
Aynı evde oturuyoruz, aynı evde yaşıyoruz.
Aynı gezegende yaşıyoruz.
Aynı evi yaşatmak, aynı bahçeyi güzelleştirmek için buradayız birlikte.
İnancımızı canlı tuttuğumuz sürece oluyor, biz ne zaman olacağını bilmiyoruz sadece.
****
Niyetini evrene yollamak beklemek, sabretmek, azimle devam etmek, olacağına inanmak, kalpten istemek, o sırada önünde hangi iş varsa onu yaparak, Zen kafasıyla takılmak, bilinmeyen bir şeyi beklemek mi, olacak bir şeyi hissedip onun heyecanını yaşamak mı? Yola odaklanıp sağa sola bakmamak mı, hem yola hem sağına soluna bakıp yolun keyfini çıkarmak mı?
****
8 yılımızı doldurup 9 yaşımıza bastık burada. Ne zamandır niyetlenmiştik açık hava mutfağımızı yenilemeye. Aile armağanı yeni bir mutfağımız ve yenilenmiş bir çatımız oldu 8 yıl sonra. Bilgi toplamak, malzeme almak, usta bulmak yaklaşık bir ayımızı aldı da, mekânı boşaltıp bahçeye taşımak, eski sundurmanın tahtalarını bir bir sökmek, daha geniş bir alanda, yeni, sağlam bir sundurmaya ve akıtmayan bir çatıya kavuşmak dünya günüyle üç gün sürdü. Şükürler olsun Allahım.
Çok neşeli bir ustayla çalıştık, şansımıza onunla konuştuğumuz gün 8 yaşındaki kızının ardından oğlan bebeği doğmuş. Olumlu, sorun çözücü, iyi niyetli, halden anlar bir usta. Küçüklükten beri yapıyormuş bu işi, işine sevdalılardan. Öğrenmeye, ortak yaratıma uyumlu bir insan. Ne sorsak “Sorun yok, çözeriz” dedi. Selahattin çetrefilli bir durumda fikrini belirttiğinde “Evet, haklısın abi” dedi. Bolca şükretti çalışırken. Daha ne istenir?
İki buçuk günlük çalışmanın sonunda ustamızla tokalaşıp şen bir şekilde onu uğurladık. Bahçeye serilmiş ve üzeri naylonlarla korunmaya alınmış mutfak malzemeleri, masalar, alet-edevatlar, tohum kutuları, boy boy çivi kutuları, farklı numaralarda lastik çizmeler, içi minderli/kilimli kedi yatağı kasalar, patates-soğan kasaları vesaire, vesaire, vesairenin toplanıp yağmur riskinden kurtarılması operasyonunu elbirliğiyle yapmak öğleden sonrayı buldu.
İş aralarında gidip gelip kapıların camlarını silmiştim ama pencereler var daha. Bugünlük bu kadar. Komşu arkadaşımızın tam zamanında gelen kahve davetini düşününce bir yorgunluk bastı, kabul edip yollandık akşamüstüne doğru komşu bahçeye, büyülü bahçe onunki de, o çok sevdiğimiz doğaya saygı duruşunu hissettiren bahçelerden biri. Bir mola iyi gelecek. Geri kalan camları da silmeme melekler yetişir biliyorum. Geçen yıl yaptığımız yardım duyurusuna gelmiş melekler vardı. Oluyor, hem de nasıl!
Buraya ilk taşındığımızda da gelmişti melekler, üç arkadaşımız taşındığımız günün ertesi bize gelip çadır kurmuş, kaldıkları beş gün boyunca açık mutfağın ilk çivilerini çakmış, naylon çekip üzerine gölgeliğini atmış, depo olarak kullanacağımız, yine bir arkadaşımızın armağanı olan 3x4 metrelik çadırımızı kurmaya yardım etmişlerdi. Öyle melek olmuşlardı ki, evi son haline yakın bir tarzda yerleştirmiş, yerleri silip, kaç yıldır unutulmuş bir vişne likörüyle kutlamış, müzik yapıp şarkılar söylemiştik doğaçlama. Bu evde ilk yapılan ortak çalışmalardı onlar. Mucizeleri her anışım gibi bu anılar da yüzümü gülümsetiyor, kalbimi ısıtıyor. Mucizelere inanıyoruz!
*****
Mucizelere inanamıyor Tuba, “Evrenden öyle oturup istemekle olmaz, bir süre vermek lazım” diyor. “Ben bir dilekçe vericem, lütfen 6 ay içinde cevaplayın sayın evren!”
Asıl evren benden ne istiyor, ne için buradayım, bunu duymak için beklentisizce beklemeyi öğreniyorum.
Bu dolunay için evren bana çoklu kutlama armağan etti. Hem bu diyarlara göçmemizi, hem yeni mutfağımızı, hem eski dostlarla yeniden kucaklaşmamızı kutladık, doğaçlama gelişen bir araya gelme, toplaşma. Toplaşma!
Nice kutlamalarla nice toplaşmalarımız olsun.
*****
Bu yazımın sonlarına doğru Facebook’u açıyorum ve Begüm’ün bir gün önce blogunda yazdığı yazıyı yeni görüyorum, hoop yazıyı açıyorum, bir de ne göreyim, sonu “evren halleder” diye bitiyor, aynı arkadaşlardan söz etmişiz yazılarımızda, tüylerim diken diken oluyor, oturup ona mesaj yazıyorum. Şimdi bize bu eşzamanlılığı kim açıklayacak sorarım.
*****
Akışta bir zaman, ama ne zaman meçhul. İşin güzel ve gizemli tarafı bu, heyecan verici tarafı, ne zaman olacağını bilememek.
Şarkılarımız, sesimiz, müziğimiz, kalp atışlarımız, dünyanın nabzı, yeni dünyanın nabzı…
Daha güzel bir dünyanın nabzı atmaya başladı çoktan, çoktandır onun nabzıyla aynı çarpışı yüreklerimizin.
Bir bin bir bin bir bin….
Evren gönlüne göre versin!
YORUMLAR