Hop hop hop değiş tonton!
Çocukken kalemlerimizi, silgilerimizi, bazen de çantalarımızı değiş tokuş ederdik sınıf arkadaşlarımızla, karşılıklı pek mutlu olduğumuzu hatırlıyorum. Yeni olan değişik olurdu ya, ondandı herhalde bu mutluluk.
*****
“Bizden geçti evladım.”
“Bu yaştan sonra değişemem.”
“Ne yapayım, huyum böyle.”
Annemler zaman zaman böyle şeyler söylediğinde deliye döner, heyecanla karşı çıkardım dediklerine. Değişmemek için bahaneler buluyorlar gibi gelirdi.
Huy dediğimiz ne ola ki? Niye değişemiyor? Ataların sözlerinin pek çoğu iyi güzel de, hepsi de değil ama. “Can çıkar huy çıkmaz” da ne demekmiş?
*****
Yıllar önce bir lokantada yemek yapıyordum. Çalıştığım işyerinin sahibesi pişirdiğim yemeğin tadına baktı ve “ pirinci biraz fazla olmuş Ayşecim” dedi. Durakladım bir an. Daha önce kimse pişirdiğim yemeklerle ilgili böyle bir yorum yapmamıştı, şaşırdım. Eleştirilme durumunda kendimi savunma eğilimim vardı o zamanlar. Bu yüzden, içimden verdiğim ilk tepki varlığımın şöyle bir sendelemesi olmuştu. Yine de hiç itiraz etmedim. Sonra bir anda kendime geldim. “Hop” dedim, “ne var üzerine alınacak, kişisel algılıyorsun şu an, tuhaf bir şey söylenmedi ki, söylenen şey yemeğin iyiliği için, seninle bir ilgisi yok.”
O zamandan beridir kendimle ilgili eleştiri duymak için istekliyim. Sonuçta yaptığım bir şey ya da söylediğim bir söz, bir davranışım, karşı tarafta nasıl bir etki yapıyor diye merak ediyorum ve bunu bana aktardıklarında da sakinlikle dinliyorum. Karşımdaki bana beni anlatmazsa kendimi nereye kadar bilebileceğim? İşte bu yüzden bana söylenenler çok değerli. Kendimi değiştirmem için altın değerinde fırsatlar onlar. Değişmeye bayılıyorum. Bir durumdan başka bir duruma geçmek, karşılıklı olarak verip almak, birbirine değmek gibi anlamlarının her biri ayrı güzel.
Geçen gün bileklik örerken yanlış yapmışım. Düşündüm, öylece bıraksam, bir daha o kısmını görmemeyi başarmam gerek. Yok eğer her bakışta gördüğümden rahatsız olacaksam sökmeliyim ve buna ne kadar erken karar verirsem o kadar az düğüm sökerim dedim, söktüm. Hatalı yere gelene kadar düğümleri tek tek açtım.
Arabamızı on dokuz yıldır kullandığımızı daha önce anlatmıştım. Köyün toprak yollarında çok emek vermişliği var arkadaşımızın. Haliyle üzeri kirli, konsolu tozlu gezeriz çokça. Ama çok şükür ki arızalı bir şekilde kullanmayız hiç. Selahattin aracın sesini dinler, bir yerinde farklı bir ses duyduğunda hemen tamircinin yolunu tutar, kontrol ettirir, bozulan bir yeri varsa geciktirmez, düzelttirir.
Hayatlarımız her şeyden değerli, hiçbir şeye benzetilecek gibi değil. İhmal etmeye ise hiç gelmez. Bizi mutlu etmeyen yollardan geri dönebilmeyi, sevmediğimiz huylarımızı değiştirebilmeyi ve başka biri olarak var olabilmeyi göze almak için ne kadar erken davranırsak o kadar iyi.
Eski bir şarkının söylediği gibi: “Aklıma koymuşsam eğer, değişmem bir gün sürer.”
Değişimin sonu yok!
Gerçek halimizi keşfedebildiğimiz bir yıl olsun 2015.
Hayatın bizi değişime zorladığı anları fark edebilmek için zihin açıklığı diliyorum.
Yeni yıl bahane, değişim şahane!
YORUMLAR