Yeryüzü sevgilim…

Tahtalı Dağı’nın etekleri zil çalıyor!


O dağ ki yüce bir ana, “gelin yamacıma çocuklarım” diyor. Kollarıyla sarmalıyor çocuklarını. O kollar şefkatle açılmış; sarmaladığını iyileştiriyor.


Rüzgârlar esiyor hayatlarımızda. Biz ormanda koşa oynaya gezen çocuklar…


Büyüdük sanki. Bu kez sevgilimiz yeryüzü. Onun koynuna gömülmüş, teslim olmuşuz. Kendimizi aşkın kollarına bırakmışız. Rüzgârlar geçiyor göğüs uçlarımızı titreterek, sırtımızı yalayarak, içimizi ürperterek…Aşka benziyor işte. Onun huzurundayken her bir hücremiz titreşiyor. Gözlerimiz yarı açık, şükür halindeyiz.


Ormanın sessizliğinde ne rüzgârlar esiyor, ne kuşlar sesleniyor “Hişşşt hişşşşt” diye. Soruyorlar: “Dağ sana ne diyor?”


“Dur biraz, kal öyle” demiş birimize. Hep birlikte dinliyoruz ormanın sessizliğini; durup kalıyoruz o tepede.


Kutlama yeri burası… Şifalı yer… Müzik, dans ve eğlence yeri… İçe bakış yeri… İnziva yeri… Deneysel yaşam evi… Oyunlar oynuyoruz bu evde. Varolmanın dayanılmaz ağırlığı var üzerimizde. Oyunla daha kolay öğreniyoruz hayatı.


Birbirimizin Hayatını Kolaylaştırma Oyunu oynuyoruz. Böylece kimse kimsenin söylediğini kişisel algılamamış oluyor. Her şeyin bütünün hayrına olacağını, sadece bir kişinin değil, daha pek çok canlının iyiliğini gözettiğimizi biliyoruz.


Başka şeylerle besleniyoruz biz… Rüzgâr doyuruyor bu kez, dağ doyuruyor.


Dağ duyuruyor sesini, rüzgâr duyuruyor.


Ağaçların tüy dökme mevsimi gelmiş sanki. Yenileniyor yapraklar, ağaç niye korksun yapraklarını dökmekten? Çamlar ağlıyor mu, sevinç gözyaşları mı döküyorlar yoksa?


Sonbahar yağmurlarına seviniyor ya nicedir toprakta bekleyen tohumlar, her bir damlada kaç tanesi fışkırıyor kim bilir?


Ben hiçbir şey bilmiyorum.


Bildiklerimi unutuyorum. Yeniden öğreniyorum.


Yeniden yazıp yeniden okuyorum. Okuduğum, önce kendi hayatım.


Şifa duası ettim tepede. İçimizde bize yük ne varsa çıksın. Hafifleyelim, yükselelim, yukarıdan bakalım her şeye, kolaylıkla aksın her şey. Kaygısızca dökülsün narin sular o yosunlu kayaların üzerinden. O serin yağmurlar ferahlatsın içimizi. Biz birer baca olalım da aksın yaşamımızın armağanları bizden dışarı doğru, menziline ulaşsın. En uzak noktalara dokunsun… Şifa olsun, aşk olsun.


Tahtalı Dağı’nın eteklerinde bir hareket, bir bereket. İnsanlar geliyor, insanlar gidiyor, insanlar kalıyor. Aile büyüyor.


Yalnızca burada değil, daha pek çok dağın eteklerinde toplanıyor insanlar. Kendi yörelerimizdeki toplulukları oluşturuyoruz. Çemberlerimiz büyüyor.


Dağların sesini, ormanların çağrısını, yeryüzünün çığlığını duyanlar bir araya geliyor. Bizim aracılığımızla duyuruyor sesini yeryüzü. Onun çağrısı bu. Her birimiz bir kanaldan yayın yapan radyolar gibiyiz. Mesajının hedefine ulaşması için seferber oluyoruz. Kocaman bir yap-bozun şahane renkli parçalarıyız; birbirimize kenetlenip duruyoruz. Kim bizi bir araya getiriyor?


Bakalım bizden ne resim çıkacak?


Herbişi aşktan.


Aşkla yoğrulmuşuz.


Mayamız aşktan.


Hamurumuz aşktan.


Yeryüzü aşkına! Toplanma vakti…







YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.