Gandhi’nin en sevdiği yemek!... Bodrum Günleri-2

Bodrum maceramıza kaldığımız yerden devam.


DJ’imizin annesi Hint yemeği öğretecekti ya orada kalmıştık hani. Malzeme listesi hazırlanıyor; küçük pide siparişleri veriliyor. Bir de pilav yapacağız yanında. En çok da baharatlar ilginç tabii, hepsini heyecanla alıp getiriyoruz otele. Kakule, kişniş, zencefil ve de bolca köri. Beklenen an geliyor ve biz mutfağa yollanıyoruz. Sosumuzu hazır ediyoruz, tavukları içine ekliyoruz, ertesi güne kadar buzdolabında dinlenmeye bırakıyoruz. Sıkı takipteyim DJ annesini, öğreniyorum.



Otelin girişindeki tabelamızda o gün “Köri Gecesi” yazıyor. Meğer İngilizlerin pek sevdiği yemekmiş. Hem tavuklusunu hem de sebzelisini yapıyoruz. Pide ve pilav eşliğinde pek lezzetli oluyor doğrusu. Baharatlara bayıldığımız için vuruluyoruz hemen tabii bu tada. Bir de kalabalık oluyoruz ki, otel sahibimiz bu durumdan pek memnun kalıyor. Üzerine de rehberimiz Ian gelip “Sen artık öğrenmişsindir bu yemeği Ayşe, şu köri gecesini her pazar yapsak ya” demez mi? Ne iyi fikir!



Bir sonraki pazar günü bendeniz tek başıma yemekleri hazır ediyorum; rehberimiz de otelin eski bir çarşafını üzerine doluyor; Gandhi kılığına giriyor kendince ve kepçeyi eline alıp yemeklerimizin servisini yapıyor. Otel girişindeki tabelaya da şöyle yazıyor: “Gandhi’nin en sevdiği yemek! Köri Gecesi, her pazar, Greenlight Bar’da!”



Biz mutlu, rehberimiz mutlu ve tabii ki otel sahibimiz pek mutlu. İşler açıldı artık. Geceleri Bodrum’a giden gruplar, sabahın ikisinde geri gelip bizde dans etmeye devam ediyorlar, çok eğleniyoruz hep birlikte. Ben bulaşık yıkamaktan yorgun, sağ omzuna ağrılar girmiş, Selahattin ayakta durmaktan bitap düşmüş hallerdeyiz ama çok mutluyuz. Çalışıyoruz ya, bütün yorgunluğumuza değiyor bu.



Sabahtan işimiz yok. Akşamüstüne kadar boşuz; yel değirmenlerinin olduğu burunun ötesine yürüyüp orada denize giriyoruz. Nefis bir yer, harika bir deniz. Selahattin’le denizde sırtüstü yatıyoruz; elele tutuşuyoruz; denizin ve dalgaların sesiyle birlikte kâh yaklaşıp kâh uzaklaşıyoruz birbirimizden; suyla birlikte salınıyoruz. Bambaşka bir duygu…Sanki havada uçuyoruz da göğe karışıyoruz. Çok dinlendirici, unutulmaz bir deneyim. Şimdi bile her denize girişimizde yapıyoruz bunu… Dönüşte çalışmaya, mutfağı akşam yemeği için hazırlamaya başlıyoruz.



Derken bir gün rehber beni çağırıyor; otel sahibine söyleyeceklerini tercüme etmemi istiyor. Otelin havuzu boş olduğu ve havuz çalışmadığı için, yurt dışından gelenler şikâyette bulunmuş; havuzlu diye seçmişler bu oteli ama geldiklerinde havuzun çalışmadığını görünce paralarının iadesini talep etmişler; havuzun ne problemi varsa hemen yapılmalıymış; yoksa bir daha müşteri göndermeyeceklermiş bizim otele! Eyvah! Otel sahibinin paçaları tutuşuyor. Soruyoruz "Nedir sorun?" diye, pompası arızalıymış havuzun. A-aaa ne tesadüf, benim kardeşimin eşinin havuz firması var; ona sorsak ya! Onları telefonda konuşturuyoruz. Teşhis konuyor ve pompa hemen kargo ile yollanıyor. Veee, tataaaaam, sonunda havuzumuz işler durumda. Ohhhh rahatlıyoruz. Faydalı bir işe arabuluculuk yaptık.



Yine bir gün odamızdayız, gazete okuyoruz, orada edindiğimiz “Güzel Kızım” ismini verdiğimiz yavru kedimizle yatağın üzerinde dinleniyoruz. Selahattin meyve getirmeye niyetleniyor; odadan ayrılıyor. Ben okumaya ve kedi sevmeye devam. Mır mır mır, oku oku oku… Selahattin de gelmedi… Otel sahibiyle sohbet ediyordur herhalde. Biraz daha oku, biraz daha kediyle oyna. E ama kaç zaman oldu. Merak etmeye başlıyorum; bakayım bari şu adama diyorum; odadan çıkıp koridorun ucundan dönünce gözlerime inanamıyorum.



İlk gördüğüm, havuzdaki insan kalabalığı, havuzun yanında bir kasa, insanların ellerinde biralar, barda Selahattin çıkır çıkır bira açmakla meşgul! Ayy yazıııık, adamcağız o kadar yoğunmuş ki beni yardıma çağırmaya bile gelememiş meğer. Havuzu gören yeni grup kendini suya atmış ve başlamış biraları bir bir yuvarlamaya. Hay Allah! Keşke daha önce merak etseymişim. Ben de ne güvenirmişim ki adama,“Bir işi çıkmıştır herhalde, gelir nasılsa” demişim. Meğer aradan iki saat geçmiş. O gün de unutulmazlar arasında yerini alıyor. Biz artık o günden sonra sabahtan itibaren çalışmaya başlıyoruz.



Elveda deniz, yeldeğirmenleri, şahane sualtı manzaraları, akşamüstlerinde oynaşan, rengârenk görünen nefis suyosunları. Sizi kalbimizde ve Selahattin’in çektiği fotoğraflarda saklıyoruz. İnşallah bir gün o fotoğrafları da paylaşırım.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.