Genelde giyim endüstrisinde kullanılan bir terim olan 'esneme payı', aslında insan ilişkilerine de rahatlıkla uyarlanabilecek bir anlam içeriyor. Üzerimize tam oturan bir kot pantolon ya da bir spor ayakkabı denediğimizde, aklımıza bu terim gelir ve zaman içinde kullandığımız giyecek veya ayakkabının biraz esneyip içinde daha rahat edebileceğimiz boyuta gelebileceğini düşünürüz.
İnsan ilişkilerinde de durum böyledir ancak giyimde olduğu gibi aklımıza hemen 'esneme payı' gelmez. Örneğin; yeni tanıştığımız biriyle birkaç konuda aynı fikirde olmadığımızı fark edebiliriz hatta ufak gerginlikler de yaşamış olabiliriz. İlişkinin daha başındaki olumsuz bir durum, bizde genellikle "dur bakalım, zamanla birbirimizi tanırız ve ona göre ilişkiyi düzenleriz" yaklaşımını tetiklemez. Tam tersine, daha başta bir olumsuzluk yaşadıysak ileride daha da şiddetli çatışmalar olabileceğini düşünür, daha mesafeli durma eğiliminde oluruz.
Oysa kadim yaşam deneyimlerinden günümüze ulaşan bir atasözümüz ("Çekişmeden pekişilmez"), "esneme payı"nı insan ilişkilerinde de düşünmemiz gerektiğini anlatır. Ancak buradaki esneme payı, çok daha hassas ayarlara sahiptir çünkü iki yönü vardır. Birincisi insan ilişkilerini daha uzlaşmacı zemine taşıyacak olan esneme (tolerans/anlayış/uyum) motivasyonu, ikincisi ise bu payın en gerideki sınırını belirleyecek olan "kırmızı çizgiler" kavramıdır.
Birinci bölümdeki esneme motivasyonu, insan ilişkilerini sorun yaşamadan yönetebilmek için her zaman bir adım geri atabilecek esnekliğe sahip bir duruşa sahip olmaktır. Bu duruş, ilk çatışmada hemen fedakarlık yapma veya kendi isteklerini/beklentilerini görmezden gelme anlamına gelmez. Ancak durumu objektif bir bakış açısıyla değerlendirip uzlaşabilmek için beklentilerimizi makul bir oranda değiştirebileceğimizi bilmek, hem sakin ve sağduyulu bir tavır sergilememizi hem de karşımızdaki insanı da bu yönde etkilememizi sağlar. Esneme motivasyonuna sahip olursak hemen savunmaya ya da saldırıya geçmeye çalışmayız; önce karşımızdakini dinleyecek sabrımız olur ve böylece uzlaşma için esneme gerektiren noktaları daha net görmemiz mümkün olur.
İkinci bölüm ise esneme motivasyonumuzun sağlık contası gibidir; bir konuda esneklik gösterebileceğimiz alan önceden belli olmalıdır. Bu alanın sınırlarını da "kırmızı çizgiler" dediğimiz kesin ve değiştirilemez değerlerimiz belirler. Bizi diğer insanların arasında eşsiz ve özel kılan değerler kombinasyonumuz hatta bunların kendi aralarındaki sıralaması çok net olmalıdır. Örneğin; dürüstlük, bizim için asla esnetilemeyecek önemli bir değer iken bir başkasında bu değer, "beyaz yalanlar" başlığı altında daha esnetilebilir bir kavram olabilir... İlişkinin türü ne olursa olsun, başındayken esnemeye hazır duruşumuz, bu önemli farklılıkları görünce "kırmızı çizgilere" dayanıp durma noktasına gelebilir.
Günümüzde 40 - 45 yaşlarına kadar uzamış olan orta yaş dönemlerine ulaşmadan, hem esneme motivasyonumuz hem de kırmızı çizgilerimiz boyutunda kendimizi iyi tanımış ve geliştirmiş olmamız, insan ilişkilerinde hayal kırıklığı yaşamamak adına avantaj sağlayacaktır. O zamana kadar deneme-yanılma sürecinden geçerek edindiğimiz deneyimlerle kendi profilimizi yavaş yavaş netleştirebiliriz. Yaşadığımız hayal kırıklıklarını kendi sınırlarımızı oluşturma yönünde değerli veriler olarak kaydedip, insan ilişkilerinde göze alabileceğimiz esneme payını daha sağlıklı kriterlere göre belirleyebiliriz. Sonuç olarak benliğimizi koruyabilecek bir esneme payı, daha huzurlu ilişkilerin kapısını açabileceğimiz bir anahtar gibidir ve kişiye özeldir.