Kadınları rahat bırakın
Eşitlik herkese yarar. İnanır mısınız toplumsal cinsiyet eşitliği gerçek anlamda sağlanmış olduğunda bundan erkekler de faydalanır, erkekler de özgürleşir. Erkeklerin de zincirleri yine toplumsal cinsiyet üzerinden bağlanmış durumda. Kadınları “kurtaran” olmak üzerinden.
Bu koruyan kollayan rolü öncelikle çok küçük yaşlarda anneler üzerinden kendini buluyor. Ufacık çocuklara “annen sana emanet” sözlerinin yüklendiğini görüyoruz. 7-8 yaşında çocukların yanında “hiç değilse başımızda bir erkek var” şakaları yapılıyor yarı şaka yarı ciddi. Anneler – esasen ebeveynler – çocuğun kendilerini güvende hissetmeleri gereken kaleleridir. En azında öyle olmaları gerekir. Oysa o oğlan çocuklarına deniyor ki “kale sensin”. Kendisini koruması gereken o kalenin esasen kendisi tarafından korunması gereken bir kale olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor çocuk. Bu halde güvende hissetmek mümkün mü?
Bu korunması gereken “ana”nın en somut halini “anavatan”da görüyoruz ve elbette ki vatanın erkekler tarafından korunması gerekiyor. Tüm bu muhafız Mehmetçik olgusu “ana”yı vatanı koruma üzerinden vücut buluyor. İngilizce’de işgal edilen ülkelerden bahsederken “she” zamiri kullanılıyor, neden olabilir biraz düşünelim. “Vatan namustur” söylemi üzerinden dişileştirilen vatanı biraz düşünelim.
Namus demişken partnerlerden devam edebiliriz. Henüz bir oğlan çocuğuyken annesini koruması gerçeğiyle büyütülen oğlan çocukları gün geliyor büyüyor, yetişkin oluyor. Bu kez bir duygusal partnerle yolu kesişiyor. Sürpriiiz, evet onu da koruması kollaması lazım. Sokakta kıza laf atılsa dönüp o laf atanları dövmesi lazım. Onlar çok kalabalıksa da gerektiğinde dayak yemesi lazım. Çünkü neme lazım erkeklik. Yoksa nur topu gibi bir “sen ne biçim erkeksin”i bulur kucağında.
Madem bunca risklere girildi bu erkeklik belasına, dayaklar yendi. Madem o kişinin koruyucu şövalyesi olması gerekti, o zaman kuralları da koruyan kollayan koyar. "Öyle giyinme, oraya gitme, öyle gülme." “Benim başımı belaya sokma.” Hayatının öznesi olamaz çünkü o partner bu yaklaşımda. Attığı her adımdan ailesine, partnerine karşı sorumlu olur. Aksi halde onların yüzünü kara çıkarır. Davranışlarının sonucu tek başına kendi üzerinde doğmaz. Adeta kamusal hale gelir.
Aynı erkek baba olur bir gün. Oğlan çocuğu babası olduysa film aynı şekilde tekrar çekilir. Burada bir farklılık yok. Velev ki kız çocuğu babası oldu. O zaman resim değişir. Bu defa “kızımın bir damla gözyaşına dünyayı yıkarım”lar başlar. Çünkü erkeklik bunu gerektirir. Şövalye erkeğin çocukluktan gençliğe, gençlikten erginliğe eril kapasitesi artarak ilerlerken; korumakla yükümlü olduğu tarafın korunma ihtiyacının da anneden partnere, partnerden çocuğa artarak ilerlediği kabul edilir. Aynı kız çocukları başlarına bir tehlike geldiğinde babalarına söylemekten çekinir hale gelir çünkü neme lazım “babanın elinden bir kaza çıkmasın”. Bu aşırı kollama hali güvenlik değil güvensizlik riski barındırır çoğu zaman çocuklar için.
Annenin birey olmasına engel, partnerin birey olmasına engel, kız çocuğun birey olmasına engel bir sistem. Tüm bu engeller yığınının pranga taktığı bir diğer özne de o şövalye erkekler. Her daim cesur, her daim güçlü, her daim “errkek” olması beklenen erkekler, erkeklerimiz.
Bunu yapmayın. Kimseye yapmayın. Kadınsanız da yapmayın. Erkekseniz de yapmayın. Yapmayalım.
YORUMLAR