26 yaşında... 24 Nisan’da çok çok büyüdü! Tenis dünyasında kadınların birinci ligi diye tarif edebileceğimiz bir WTA turnuvasında, şampiyon olan ilk Türk tenisçi oldu. Gerçi Çağla Büyükakçay adını “ilk”lere yazdırmaya çoktan alışmıştı. 15 yaşında A Milli Takım’a seçilen en genç sporcuydu. Grand Slam’de oynayan ve tur geçen ilk Türk kadın tenisçi de oydu... Habertürk okurları kendisini yakından tanır, zira her büyük turnuva öncesi yanındaydık. Okurlarımız onunla bu gazetede pek çok kez buluştu. 3 yıl önce HT Cumartesi’ye verdiği röportajda, ilk hedefinin WTA sıralamasında ilk 100’e girmek olduğunu söylemişti, şimdi şampiyonluk kupasını kaldırarak sıralamada 82. sıraya yükseldi... Artık çocukların idolü, pek çoğumuzun kahramanı olan Çağla’yla buluştuk. Çok çalışmış, çok heyecanlı, çok mutluydu. Şampiyonluğun ardından gösterilen olağanüstü ilgi karşısında biraz da şaşkındı röportaj için buluştuğumuzda. Neyse; sözü uzatmayıp şampiyonu dinleyelim...


Şampiyon olduğun gün nasıldı?

Final kortuna çıkacağım için çok heyecanlıydım; aynı zamanda da çok kontrollü... İyi tenis oynamayı amaçladım ve kendimi sakin tutmaya çalıştım. İyi uyudum, iyi yemek yedim ve maça mental olarak iyi hazırlandım. Birden fazla güçlü silaha ihtiyacınız var, çok güçlü olmak zorundasınız. Konsantrasyon, mental durumunuz falan sonraki aşamalar.


‘Bu kez kendimi beğendim’

Bir şampiyonun hayatı zor mudur?

Yılın 25 haftası turnuvalarda geçiyor. Evet, çok kolay bir hayat değil ama bizim yaşam tarzımız bu. 17 yaşından beri seyahat ediyorum. 9-10 sene oldu seyahat etmeye başlayalı. Tabii farklı ülkeler, kültürler görüyorsunuz. Yorucu olmakla birlikte artık çok alıştığım ve bir yerlere gitmediğim zaman özlediğim bir hayatım var.


Okul durumları nasıl gidiyor?

Okulu bırakmadım ama ikinci plana atmak zorunda kaldım. Akşam lisesinde okudum, sonra üniversiteye girdim. Zor bir süreç elbette ama o da bitiyor, bitmesini bekliyorsunuz. Yine de spor ve eğitim mutlaka birlikte gitmeli bence.

Peki Türkiye’de tenisçi olmak kolay mı?

Futbol, basketbol kadar ilgi görmüyor ama devlet tarafından güzel bir destek var. Bu çok pozitif bir şey. Tenisçi olmak zaten çok güzel. Türkiye’de tenisin popülerliğini artırmak da benim açımdan çok önemli çünkü kabul edelim, hâlâ çok popüler değil. O yüzden “kolay, zor” diye ayırmıyorum.


Maçlarını izlerken bazen kendine kızar mısın?

Henüz İstanbul Cup’ın tekrarını izleyemedim ama klipleri gördüm. Bu kez kendimi beğendim sanırım, duruşum daha sağlam. (Gülüyor.)


Tenisçinin iri olması gerekir, gibi bir algı var...

Hep öyle zannedilir. Ben ne iriyim ne de çok güçlüyüm.


Bu anlamda kendini beğenir misin?

Daha güçlü olabilmek için biraz daha kilo almam gerektiğini düşünüyorum, ama pek iştahlı biri değilim. Benim için kilo almak zor yani. Kas yapım biraz daha gelişebilir.





“Bir erkek için böyle bir başarıyı yakalamak daha zor” gibi yorumlar var. Doğru mu bu?

Hayır, doğru değil. Fark yok. Onların kendi potansiyelleriyle kadınların kendi aralarındaki potansiyelleri eşit bence. O yüzden kadın tenisi-erkek tenisi diye ayırmaya gerek yok. “Erkek tenisi daha zor” gibi bir şeyi asla kabul edemem.


Bu tempoda sosyal hayat zor mu?

Yanınızda doğru insanların olmasıyla alakalı. Onlara vakit ayıramadığım durumlarda beni anlayışla karşılayan bir ailem, arkadaşlarım oldu her zaman. Sosyal hayatımı tabii ki etkiliyor. Çok aktif olamıyorsunuz ama yine de onlara istediğim kadar vakit ayıracak bir alan var. Seyahat etmediğim zaman bu dengeyi başarılı bir şekilde kurabiliyorum.


Hayatında tenisten anlamayan bir erkek olabilir mi mesela?

Olamaz gibi geliyor çünkü tenisi çok seviyorum. Dünya tenisini sürekli takip ediyorum. O erkeğin de içinde mutlaka tenis sevgisi barındırması gerekiyor. Ama sen sorunca düşündüm de bazen zıt karakterler de uyum sağlayabilir! O yüzden tam olarak bilmiyorum galiba. (Gülüyor.)

‘Başarıyı idare etmek zor’

Tenisçi kortta yalnız başına görünüyor. Yalnız olmak zor mu?

Zor bir tarafı var tabii ki çünkü yaptığınız her şeyden kendiniz sorumlusunuz. Öte yandan benim çok sevdiğim bir şey yalnız olmak. Dolayısıyla o yalnızlık beni tatmin ediyor.


Kazanmak gibi kaybetmek de var...

Kaybetseydim hiçbir şey değişmeyecekti. Orada olmak çok güzeldi her şeyden önce. Maça girerken kendi kendime sürekli telkinde bulundum: İki durumda da mutlu olacaktım. Tabii ki kupayı bir Türk kızı olarak İstanbul’da kaldırmayı çok istiyordum ama kaybetseydim de çok iyi bir hafta geçirmiş olacaktım. Tenis oynadım, o yüzden benim için fark eden bir şey olmazdı.


Heyecanını nasıl dengeliyorsun?

“Sonuçta bu bir oyun” diye düşünüyorum. Biz bir oyun oynuyoruz. Bir kazanan, bir kaybeden var ve kaybetmek de işin bir parçası. Bu da her şeyi dengeliyor.


Agresif olduğun olur mu kortta?

Oluyor tabii ki, bazen kendime kızıyorum ama agresifliği çok abartmamak gerekiyor başarılı olabilmek için.

En büyük destekçin kim?

En büyük desteğim ailem ve arkadaşlarım ama en başta da annem. 2 kardeşiz. Ablamın tenisten çok ayrı bir hayatı var, tiyatro yapıyor. Bir şekilde sanatla ilgileniyor ama karakterlerimiz çok farklı.

Peki ya o tarihi zafer sonrası...

Mental olarak çok ciddi bir boşluk yaşadım, çünkü hem fiziksel hem zihinsel olarak çok enerji sarf ettim. Haliyle sonrasında bir durgunluk, boşluk hissi yarattı bende. Ama çok sürmedi. Önümde konsantre olmam gereken turnuvalar var, kendime geldim. Şu an her şey yolunda, antrenmanlarıma devam ediyorum.





Başarıyı idare etmek de zor şey.

Mutlaka öyle. Başarısız olduğunuzda etrafınızda 1-2 kişi oluyor ama başarılı olduğunuzda ilgi çok fazla.

İlgiden hoşlanır mısın?

Tabii ki. Şu anda müthiş bir ilgi var ve bu beni daha çok başarmak için motive ediyor.


Bundan sonrası için hedeflerin neler?

Bundan sonrası için ilk hedefim olimpiyatlarda yer alan ilk Türk olmak. Bunun için takımımın ve benim önümde 2 ay var. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Türkiye’de teniste yapılacak daha çok iş var.


Ah şu 'olmaz' diyen insanlar!

Duyguların, sorumluluğun çok yoğun yaşandığı bir spor tenis. Psikolojik destek alıyor musun?

Türkiye’de bu konuda büyük eksiklikler var. Bana 2 sene öncesine kadar antrenörüm yardımcı oluyordu; çünkü biliyorsunuz spor başka bir şey, yani size destek olan kişinin bu sporu ne kadar bildiği çok önemli. Ama 2 yıldır profesyonel yardım da alıyorum. Öte yandan yardım aldığım kişi spor psikoloğu değil, ama belki de sporun bu kadar içinde olmaması bana çok yardımcı oluyor. Farkındalığım arttı. Bir keresinde “Seni sadece başarılı olduğun zaman mutlu görüyordum” dedi. Bu bende bir ışık yaktı. Yani başka bir açıdan bakmasının benim gelişimime ciddi anlamda katkısı var.


Kendini nasıl koruyorsun?

En önemli şeylerden biri kesinlikle negatif insanlardan uzak durmak. Bizde biraz vardır ya hani, “Olmaz, yapamazsın” diyen insanlar. Etrafınızda pozitif insanların olması çok önemli. Mesela geçen yıl çok zor bir dönem yaşadık ama Tenis Federasyonu Başkanı Cengiz Durmuş, “Sen elinden geleni yapıyorsan sorun yok” dedi. Çok önemliydi bu.



TEB BNP Paribas İstanbul Cup finalinde 2-1’lik galibiyetle şampiyon olarak tarihe geçen Büyükakçay, Grand Slam ana tablosunda yer almayı da garantiledi.




Grand Slam, Uluslararası Tenis Federasyonu’nca düzenlenen dört büyük tenis turnuvasından her birine verilen isim: Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık


82

Çağla Büyükakçay Garanti Koza Arena’da şampiyonluk kupasını kaldırarak WTA sıralamasında 82. sıraya yükseldi.


Röportaj: Gizem Sevinç Selvi – Ertuğrul Güneş

Fotoğraflar: Cem Akyüz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.